Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor 2016 Avrupa Şampiyonası Türkiye-Hırvatistan maçı yazar yorumları - Futbol Haberleri

        UCUZ ATLATMAK

        FATİH ALTAYLI

        İspanyollar’dan 1, Çekler’den 3 puan bizi bir üst tura taşımaya yeter. Hatta 3 puanla bile 3. sıradan yola devam edebiliriz. Ama bu futbolla zor görünüyor.

        Dün yine şanslı günümüzdeydik. Kim bilir belki de direklerde patlayan o toplar bize bir üst turun yolunu açacak. Şaka yaptığımı, dalga geçtiğimi düşünmeyin. Gerçekten şanslı günümüzdeydik. Türk Milli Takımı, Fatih Terim döneminin hiç kuşkusuz en kötü maçını oynadı. Türk Milli Takımı’nı bu denli tanınmaz halde görmek, şaşkınlıktan çok utanç vericiydi.

        Sahaya çıkan kadroyu gördüğümüz zaman beklentimiz dışında bile olsa Terim’in tercihlerine saygı duymak durumundaydık. Ama maç başladıktan sonra bu tercihler sırıtmaya ve tercihlerdeki ısrar, tartışılır hale gelmeye başladı.

        Oyunun ilk 5 dakikasında nasıl güçlü bir rakiple oynadığımızı zaten anlamıştık. Her iki taraftan güçlü bindirmeler yapıyor, özellikle Caner’in zafiyetinden faydalanarak sol kanadımızdan ortalarla kalemizin önünde pozisyon yaratmaya çalışıyorlardı. 5. dakikaya geldiğimizde 3 adet Hırvat ortası, ceza alanımızın üzerinden tehlike yaratamadan geçti.

        OZAN İLE BABACAN GOLDE HATALI

        Sonrasında bir miktar denge sağladıysak da bu denge bizim hücum yapabildiğimiz anlamına gelmiyor, sadece orta sahada ezilmemizi engelliyordu. Sahada tanınmaz halde bir milli takım dolaşırken futbolun gereğini yapan oyuncu sayımız bir elin parmaklarından fazla değildi. Hakan Balta ve Topal, insanüstü oynamaya çalışıyor, sağ bekteki Gökhan Gönül direniyor, Selçuk ise 3 kişilik oynayıp Oğuzhan’ın ve Ozan’ın açıklarını kapatmaya çalışıyordu.

        Arda’nın aynı ligde top koşturduğu Modric ve Rakitic karşısındaki hali İspanyol basının Arda’yı neden hedefe koyduğunu da anlatır gibiydi. Oğuzhan, takımı 10 kişi oynamaya mahkum ediyor, Cenk Tosun topla değil, rakiple ve hakemle daha fazla ilgileniyordu. Ozan Tufan ise sahadaki bir diğer tosun olarak aval aval dolanıyordu. Ki nitekim, yediğimiz golde, Ozan’ın boş vermişliği kadar, eleme turlarının muhteşem kalecisi Babacan’ın da hatası vardı. Devre arasına bu sonuçla girerken umutlarımız tükenmemişti. İlk yarıyı büyük bir şans eseri tek gol yemiş olarak kapatmak ikinci yarılarda coşan millilerimizin maçı en azından beraberliğe taşıyabileceği konusunda içimizde bir umut yaratıyordu.

        Gerçi takımda kötü oyuncusu sayısı o kadar fazlaydı ki, kimi çıkaracağına karar vermek Terim için zor bir sınavdı. Tribünden görünen futbol mantığı, Oğuzhan veya Ozan ikilisinden birinin çıkarılıp Hakan Çalhanoğlu’nun oraya kaydırılmasını, Hakan’dan boşalan yere ise Volkan Şen’in oyuna alınmasını söylüyordu. Santrfor Cenk Tosun ise yerini Burak Yılmaz’a bırakmalıydı. Bir diğer seçenek ise Cenk’i oyundan alıp santrforsuz bir futbola dönmek olabilirdi.

        FUTBOL TANRISI ADİL DAVRANDI

        Terim, Oğuzhan’ı çıkarmakla yetindi. Tercih yanlış değildi ama oyunu çok etkilemedi. Volkan’ın tanrı vergisi fiziği, kapı gibi Hırvatlar’ın arasında paspas olmasına neden oldu ve bir fayda sağlayamadı. Sonrasında Terim, santrfor sayısını artırıp Selçuk’u da biraz öne çekerek hücum gücümüzü artırmak istedi. Bu hamlelerin hiçbiri yanlış ya da kötü tercihler değildi. Ama ne yazık ki oyuncularımız bu kadar kötü olunca tercihlerin mantıklı olması sonucu etkilemedi.

        En sonunda Emre Mor da oyuna dahil oldu. Hatta bir pozisyon bile yaratmamızı sağladı. Ama bu kadar kötü oynayan bir takımın makus talihini Emre de tek başına değiştiremedi. Buna rağmen, maçın başında Ozan’la bulup harcadığımız tek pozisyondan sonra maçın sonunda da bir pozisyon bulduk. Son anda hak etmediğimiz bir beraberliği alabilecektik ama genelde adaletsizliğiyle tanınan futbol tanrısı bu kez adil davrandı. Hak etmemiştik.

        Şimdi size şunu söyleyeyim. Ben maç öncesi tüm yorumlarda da en zor maçımızın Hırvat maçı olduğunu, bu maçı kaybetmemizin bizi turnuva dışına atmayacağını, İspanya ve Çekler’den puan alabileceğimizi söyledim. İspanyollar’dan 1, Çekler’den 3 puan bizi bir üst tura taşımaya yeter. Hatta 3 puanla bile 3. sıradan yola devam edebiliriz. Ama bu futbolla zor görünüyor.

        KEYİFLER YERİNE GELMELİ

        Maç sabahı, milli takım kampından gelen futbolcu psikoloğu bir hanımefendi ile sohbet etmiştik. Söylediği aynen şuydu: “Takımda çok negatif bir hava var. Kamp otelinde hiç neşe yok. Bu beni ürkütüyor.” Bu sözleri paylaştığım TFF Milli Takımlar Sorumlusu Ali Dürüst, bu sözlere hiç katılmadığını söyledi ve “Keyifler yerinde, o hanımefendi herhalde yanlış anlamış” dedi. Benim bildiğim futbol keyif işidir. Terim’in bir an önce keyifleri yerine getirmesi lazım ya da inşallah Dürüst’ün dediği gibidir. Ben hala umutlarımı koruyorum. Durumu cumaya göreceğiz.

        Ancak son söz olarak şunu belirtmek lazım. Maç sonunda sosyal medyada Arda ile ilgili şöyle bir mesaj vardı: “Yeni çekeceği reklam filmine hazırlanmak için kendini riske etmedi.” Bu acı mesaj umarım Arda’ya bu takımın çok önemli parçası olduğunu hatırlaması ve o sözü yazanların yanıldığını kanıtlaması için bir motivasyon unsuru olur. Ben her şeye rağmen bu çocuklara güveniyorum. Yenilseler de yenseler de bu millet onlarla...

        İNSANIN ASABI BOZULUYOR

        HALİL ÖZER

        Euro 2016’nın ilk maçında Rakitic ve Modric gibi sorumluluk sahibi, kaliteli oyunculardan kurulu Hırvatlar önünde bu kadar kötü ve coşkusuz oynarsan kaybetmek normaldir. Yani tartışmasız bir yenilgi aldık.

        Normal olarak aylardır herkesin iple çektiği ve ülkenin büyük bir heyecanla beklediği bir maçta futbolcuların da aynı duygularla mücadele edeceğini düşünmek en doğal hakkımızdı. Ama öyle olmadı. Koca bir hayal kırıklığı yaşadık. Daha doğrusu oynanan futbol, bizi aldığımız yenilgiden çok daha fazla sarstı. Çok fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü uzattıkça insanın asabı bozuluyor.

        Hakan Balta ve Mehmet Topal’a hiç sesim çıkmaz aksine saygı duyuyorum. Aslanlar gibi ayakta kalmaya çalıştılar. Peki, ya diğerleri? Düşünsenize orta sahamızda Arda, Hakan Çalhanoğlu, Selçuk ve Oğuzhan gibi standart üstü yaratıcı oyuncularımız var. Ve ne yazıktır ki bu oyuncularımız, tek gol pozisyonu bile yaratamadılar. Futbolcunun kötü gününü anlarım ama bu kadarı biraz fazla oldu. Çok detaya girmeden gelecekte asla hatırlamak istemeyeceğimiz bu maçın kötü kahramanlarının feci durumlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

        VOLKAN BABACAN: O golü yememeliydi. Bir kalecinin en temel kurallarını çiğnedi. Bana hiç güven vermedi.

        GÖKHAN GÖNÜL: Maç boyunca bir ortası vardı. Onun dışında hiç görmedim.

        CANER ERKİN: Eğer Caner, İnter’de böyle oynayacaksa acilen geri gönderirler. Ne hücumda vardı ne savunmada.

        SELÇUK İNAN: İlk yarı biraz gözüktü sonra yok oldu.

        OZAN TUFAN: Yanındaki ağabeyleri çok kötü olunca toz şeker gibi dağıldı. Ağırlığı kaldıramadı.

        HAKAN ÇALHANOĞLU: Çok kötüydü. Ne yaptığı asla belli olmadı.

        OĞUZHAN ÖZYAKUP: Ondan milli takım futbolcusu olmaz. Bence son şansını kullandı. Artık kulübeden zor kurtulur. Büyük bir hayal kırıklığıydı. Belli ki Atiba’sız oynayamayacak.

        ARDA TURAN: Acaba dünkü Arda’ya kendisi ne der çok merak ediyorum. Tamam, kötü bir yıl geçirdi. Ama burası onun için bir fırsattı. Lider oyuncu böyle olmamalı. Hocası onu fazla bile oynattı. Acil toparlanmalı. Yoksa ihale ona kalır.

        CENK TOSUN: Ne yazık ki bu arenalarda gerçekler çok çabuk ortaya çıkıyor. Yetersizliğin zirvesine çıktı. Ama elde avuçta olmadığına göre yapacak bir şey yok. En azından biraz toparlamalı. Giydiği formanın kıymetini bilmeli

        BURAK YILMAZ: Çin’de nasıl bir futbol oynanıyor çok merak ettim. Bu adama ne olmuş? Bu kadar şuursuzca nasıl oynanır? Bu genç adam kesinlikle Burak değil.

        VOLKAN ŞEN: İstediğini yapamayınca dengeleri bozuluyor. Ne yaptığını bilmiyor. 6 ay ceza yedi, hala akıllanmadı!

        EMRE MOR: Çok sıkıntılı bir maçta oynadı. Zaman zaman ezildi. Ama ileride çok işimize yarayacak.

        FATİH TERİM: Eğer bir takımda sahneye bu kadar çok berbat oyuncu çıkıyorsa elbette sadece futbolcular suçlu olmuyor. Onları hazırlayan daha doğrusu hazırlayamayan Fatih Terim’i de dünkü görüntüden kimse soyutlayamaz.

        Şimdi bu halde bir oyuncu topluluğunun başarılı olma şansı var mı? En azından daha fazla gol yemediğimiz için üst direklere şükredelim. Tek farklı yenilgi en azından üçüncülük için bizi potada tutar. Sadece Çekler’i bile yensek çıkma şansımız olabilir. Ama tabii ki böyle değil. Bu halde Cebelitarık önünde bile patlarız!

        ARDA-OĞUZHAN MODRİC İLE RAKİTİC

        SERDAR ALİ ÇELİKLER

        Turnuvalara her takım dengeli başlamak ister. Biz de öyle başlamak istedik. Fazla aksiyon olmadan, çok pozisyon bulmasak da çok pozisyon vermeden bir ilk 30 dakika geçsin istiyor gibi başladık. Zaten Fatih Terim’in 11’den belli oluyordu. Savunma arkası koşucusu Burak yerine ‘boğuşkan santrforumuz’ Cenk 11’deydi. Kanat görünümlü orta sahalarımız Çalhanoğlu ve Arda idi. İlk 30’a geldiğimizde Ozan Tufan ile bir pozisyon bulmuş, bir iki kanat akını dışında net pozisyon vermemiştik. Rakibi ‘ümitlendirmeyelim’ derken biz de hiç üretemedik. Devre sonuna doğru Modric; Babacan’ın da hatasıyla eşitliği bozdu. Soru şuydu: 2. yarı ne yapacağız?

        Terim önce Arda’yı sağa, Çalhanoğlu’nu sola attı. Hiç olmayan Oğuzhan yerine Şen’i oyunu hızlandırsın diye içeri attı. Baktı bir fark yok, bu kez Burak ve Cenk ile santraforları 2’ledi. Bir süre sonra yine bir değişiklik ile Emre Mor’u alıp ofansif 4-2-3-1’e döndü. İlk 45’teki 4-1-4-1 sistemimizde de, 2. yarıdaki 4-4-2’mizde de, nihayet son dizilişimiz 4-2-3-1’imizde de pozisyon üretemedik. Ama ilk yarı gol yememize rağmen net pozisyon vermemiştik. 2. yarı farktan kurtulduk. Yani sonuç şu: Savunmayı sağlam tutmaya çalışıp dengeli oynadığımızda da üretken olamadık; ama gol yedik. Risk alıp hücuma meylettiğimizde de pozisyon üretemediğimiz gibi bir de farktan kurtulduk.

        Birincisi Fatih Hoca’nın önce sakinleşip ana plan üzerinde düşünmesi lazım. Hücum aksiyonlarını nasıl yapacağımız konusunda kafa patlatması lazım. Bu hocamızın işi.

        Peki gelelim oyunculara.

        Bir kere ligin tozunu atan ve ümitli olduğum Oğuzhan’a ne olduğunu anlayamıyorum. Oğuzhan ya bir şeye bozuldu oynamıyor ya da milli takım oyuncusu değil. Volkan Şen ve Cenk Tosun sürekli hücum faul ile bir sonuca ulaşılamayacağını anlamalı. Çalhanoğlu elinden geleni yapıyor ama kanada meylettiğinde çok da verimli olamıyor. Ama en mühimi Arda Turan.. Terim kendisine 65 dakika iyi dayandı.

        Bu kadar ‘olması gerekenin altında’ isimle mücadele edemeyiz. Teknik adam da bir yere kadar. Kulüp takımında Arda’dan önceki tercih olan Rakitic ile Şampiyonlar Ligi şampiyonu takımın oyuncusu Modric’i herkes gördü. Onların mücadelesi ile bizim “Ben oldum abi yaaa topçularımız” arasındaki iş disiplini, ciddiyeti asıl belirleyici unsurdu. Enseyi karartmaya gerek yok. İspanya’dan 1; Çekler’den 3 puan gruptan çıkarır bizi. Ama galiba iş yine Yıldırım Demirören’e düşecek. “Adam başı 50 bin Euro prim” demeden ‘bizim milliler!’ Modric ve Rakitic’in yarısı kadar oynamayacaklar.

        SIKINTILI BAŞLADIK

        ALİ GÜLTİKEN

        Bu tip turnuvalarda başlangıçlar her zaman zor olur. Rakipten ziyade takımın kendi içerisinde yaşadığı süreç, istediğimiz gibi karşılık bulmayabilir. Bizim için de öyle oldu. Hırvatistan kime karşı oynarsa oynasın zor bir rakip, çok etkili ve yetenekli oyuncuları var. Maçın başında genel olarak oyunu tuttuk. Tempoyu düşürdük, çok etkili kullanamasak da topa da sahip olduk. Fakat yavaş oynadık. Rakibin bize karşı yaptığı; orta alanı çabuk geçip hücum bölgesine süratli girişlerine aynı ölçüde karşılık veremedik. Kanatlardan orta yapmalarına izin verdik. Defansımızın arkasına geçmelerine izin verdik. Genel olarak ilk yarıda oyun biraz daha ortada gibi görünse de sonlarına doğru Modric’in ayağından yediğimiz gol hem planlarımızı hem de dengemizi bozdu. İkinci yarı daha da zorlandık. Orta alanı çabuk geçen, ceza alanımıza kolay giren Hırvatistan; Srna, Perisic, Rakitic, Mandzukic ve Brozovic’le çok ciddi pozisyonlar buldu. Oyunun bu bölümünün Milli Takımımız açısından iyi gözden geçirilmesi gerekiyordu. Bu tip turnuvalarda futbolcuların daha fazla oyunun içinde kalmaları gerekiyor. Çabuk kırılan, oyundan hemen kopan futbolcu kimlikleri milli takımlarda yer bulamaz. Fatih Hoca bu sıkıntıları aşma adına önce Volkan Şen’le, sonrasında ise Burak Yılmaz ve Emre Mor’la oyuna etki etmeye çalışsa da sonuç istediğimiz gibi olmadı. Skordan ziyade maçın içindeki oyuncu performansları istediğimiz gibi olmadı. Arda, Hakan Çalhanoğlu, Caner, Volkan Şen ve Oğuzhan’ın bu tür maçlarda daha çok inisiyatif alması gerekir. Oyunun hem hücum hem de savunma tarafında sorumluluk almaları gerekir. Bu seviyeler, bu tür boşlukları kaldırmaz. Nitekim kaldırmadı da... Son dakikalarda pozisyon zenginliği yaratmaya çalışsak da istediğimiz ölçüde bunu da gerçekleştiremedik. Hırvatistan’ın hem savunmasına hem de vakit geçirme ustalığına takıldık.

        Hırvatistan’ı ve oyuncu kadrosunu göz önünde bulundurduğumuzda zor bir maç bekliyorduk, öyle de oldu. Tecrübeli bir takım... Dünya futbol sahnesine bizden daha çok oyuncu çıkardılar. Onların birikimleri, Milli Takımımız’a karşı da etkili oldu. Bu turnuvalarda olmak, katılabilmek her ülke açısından çok değerli... Ülkelerin reklamı, oyuncuların milli takımlarını temsili, dünya futbol arenasının yeni yüzler kazanması açısından da oldukça önemli bir fırsat... Biz ilk maç itibariyle biraz beklentilerimizin gerisinde kaldık. Bugün itibariyle hoş bir şey gibi görünmese de önümüzde hala şansımızın olduğunu biliyoruz. Bu gruptan çıkabilecek fırsatları da hala yaratabiliriz. Biraz daha isteyerek, biraz daha zorlayarak ve biraz daha burada olmanın farkını hissederek...

        ERİKSSON HIRVATLAR'A ÇALIŞTI

        BÜLENT YAVUZ

        İsveçli Eriksson yapacağını yaptı; Türkiye’nin sahadan mağlup ayrılması için kararlarının adeta neredeyse tamamını Hırvatistan lehine kullandı. Maçta penaltı yok kabul. Maçta iptal edilen gol de yok; o da kabul. Ama kardeşim sen bir takımın hücum organizasyonlarını yere yatarak sabote eden Hırvatlar’a prim tanıyan hakem olarak maça gelen yaklaşık 20 bin seyirciye ve televizyon başındaki milyonlarca Milli Takım aşığına saç baş yoldurttun. Böyle hakemlik olmaz. Bizim en ufak faullerimize hemen düdük çalıp, yanında da sarı kartı göstererek Türk Milli Takımı’nı sindirirken; rakip takım oyuncularını da adeta cesaretlendirdi. Eriksson için bu turnuvada bence deniz bitmiştir! Karşılaşmayı tribünde izleyen Collina’nın, bitime 8-9 dakika kala maçı terk ettiğini gördüm. Varın, gerisini de siz düşünün artık.

        DURGUN VE SUSKUN

        GÖKHAN ZAN

        Zor olacağını biliyorduk ama imkansız olmadığını da gördük. Ancak bu futbolla değil elbette. Oyuna tutuk başladık, sonra ortak olduk. Etkili ayaklarımız susunca rakibe teslim olduk. Dağınık görüntü çizdik. Maç aleyhimize daha farklı bitebilirdi. İlk yarıda oyun orta sahada kilitlendi. Takımın liderleri olan usta ayaklarımız Arda, Oğuzhan, Ozan, Selçuk, Çalhanoğlu ve Cenk beklenen düzeyin altında kaldılar. Devre biterken yediğimiz ucuz gol oyun konsantrasyonumuzu dağıttı. Bu ikinci devreye de yansıdı. Fatih Hoca’nın hamlelerini cesur ve yerinde buldum. Ancak talebeleri ona aynı cesaretle yanıt veremediler. Volkan ve Emre değişiklikleri takıma az da olsa hareket getirdi. Ancak savunmasız, kanatsız ve Arda’sız bir Milli Takım Hırvatlar’a yetmedi. Savunmada ilk 45 dakika iyi göründük. Fakat ikinci yarıda çok açıklar verdik, hücuma kalkarken çok pas kayıpları yaptık. 90 dakika boyunca tek tehlikeli atağımız yok gibiydi. Ceza sahası ve çevresinde topla buluşamadık. Pozisyon üretemedik. Böylesine üst düzey turnuvalarda bunu yapamazsanız ne yazık ki çok yol katedemezsiniz...

        NELERİ YAPAMADIK?

        1) Rakibin alan daraltmasına önlem alamadık. Defanslarının önünde top almamıza engel oldular, biz aynısı yapamadık. Hırvatlar bizi, yana ve geriye oynamaya zorlayınca dikine gidemedik. Bu nedenle pozisyon bulmakta zorlandık.

        2) Savunmadan hücuma geçişlerde sabırlı ayağa paslarla oyun kuramadık. Selçuk stoperlerin arasına çok girdi, içeriden top almaya çalıştı. Rakibi de yanında taşıdı. Tam tersi defans önünden top almalıydı.

        3) İki kanattan da çok orta yaptırdık. Caner ve Gökhan ileri çıkışlarda zayıf kaldılar. Ne savunma ne de hücumda etkili olamadılar. Maç eksiği olan Caner’de alışık olduğumuz atak anlayışını göremedik. Gökhan’ın tek çıkışı ilk yarının kritik fırsatını ayağımıza getirdi.

        4) Rakitic ve Modric’in etkili oyunlarına önlem alamadık. Rakitic takımını iyi yönetti. Köşe vuruşları ve kanatlardan ortalarla savunmamızı zorladılar. Ceza alanı dışında ikinci topları kazanamadık. Basketbol terimiyle ribaundları toplayamadık.

        BU SEVİYEDE BU GOL YENMEZ

        Önce kalemize gelen yan topu stoperlerimiz uzaklaştıramadı. Klasik yan top zafiyetimiz ortaya çıktı. Selçuk yana vurabileceği topu göbeğe attı. Modric’in vuruşunu da Volkan çıkarmalıydı. Uzak mesafeden bu şuta daha doğru zamanlama yapmalıydı.

        UNUTMA!

        2008’e de Portekiz mağlubiyeti ile başladık. Ama sonrasındaki zafer öyküleri aklımızdan çıkmıyor. Henüz turnuvanın başı, kaybedilmiş sadece bir maç var, o kadar... Kafaları kaldırıp yola devam.

        ŞİMDİ BAŞLIYOR!

        ATİLLA TÜRKER

        Evet, kötü bir sonuç aldık. Hüsrana uğradık.

        Futbolumuz yetersizdi. Sahadan üzgün ayrıldık. Ama şu da var. Henüz bitmedi. Son maça kadar da bitmeyecek. Bu iş hesap kitap işi... Tamam üzülelim. Tamam ders alalım. Ama dünyamızı karartmayalım. Ümitli olalım. Bize yakışanı yapalım.

        Dün hiç iyi değildik. Etkisizdik. İyi mücadele gösteremedik. Kırık not aldık. Kalemizde çok sayıda tehlike yaşadık.

        Pozisyona girmekte de zorlandık.

        Büyük ümit bağladığımız bazı isimler çok etkisiz kaldı. Kimler mi? O kadar çok ki!.. İlle de söyle kardeşim derseniz eğer... Arda, Oğuzhan, Çalhanoğlu, Cenk, Selçuk... Neyse. Fazla yazmayayım. Şu süreçte daha fazla moral bozmayayım. Haa pardon bir de kaleci Volkan Babacan... Bizim bildiğimiz Babacan dünkü golü yemezdi.

        Açıkçası... Orta saha dün son derece silik kalınca... Üretmekte zorlanınca.. Savunma da büyük açıklar verince... Kara tablo kaçınılmaz oldu.

        Söylemezsem duramam... Bir de maçın hakemi... Vicdanın kurusun İsveçli... Rakip futbolcular yerde yatarak geçirdi maçın en kritik bölümünü... Sen kalktın sadece 4 dakika uzatma verdin. Ya saatin bozuk, ya gözün, ya da kafan!

        Tekrar yazıyorum. Bu maç geride kaldı. Grup 3.’lerinin önemli bölümünün bile yoluna devam edeceği bu organizasyonda... Alacağımız 1 galibiyet... Bize büyük kazanımlar sağlar.

        Son söz: Bu köprünün altından daha çok su akar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ