Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Örüyorum öyleyse varım, Ayşe ÖZEK KARASU yazdı, 13 Haziran Dünya Örgü Günü

        Ayşe ÖZEK KARASU / HT PAZAR

        13 Haziran Dünya Örgü Günü. Hafta boyu toplu halde örülecek. Biliyorum daha çok var ama örgü iyidir, ruhu dinlendirir, düşünceleri yerli yerine oturtur. Örgü için “yeni yoga” diyenler bile var. Yumaklara Fısıldayan Kadın kitabının yazarı Clara Parkes, yeme bozukluğunu gidermeye de yaradığını söylüyor. Toplu örgü eylemi ise teknoloji ve tüketim kültürüne karşı bir başkaldırı sayılıyor.

        Sayfada attığım o başlığı unutamıyorum; “Ferrari’sini ören bayan...” Başka dillerde her türlüsü olabilir ama, Türkçe’de atılabilecek tek başlık oydu. Kadın kırmızı iplikle reel boyutta koca bir Ferrari örmüştü. İş 10 ayını almış, 19 bin metre örgü ipliği kullanmıştı.

        O çılgın örücü, 22 yaşındaki İngiliz öğrenci Lauren Porter’dı. Genç bir kızdı, çünkü örgü asla ve asla sadece haminne işi değildir.

        Dünya Örgü Günü’nü örgütleyenlerin başlıca argümanı da bu: Örgü ve tığ işi sadece ninelere özgü değildir, ama o ninelere saygı ve sevgimiz de sonsuzdur, çünkü onlar el vermese biz bu beceri hazinesine sahip olamazdık. Bir düstur da şu; kadın sadece eve kapanarak değil, her an her yerde örebilir. Hatta erkekler de.

        “Birlikte örerek daha iyi bir yaşam, daha iyi bir dünya” sloganıyla her yıl haziran ayının ikinci cumartesi başlayıp üçüncü pazarı sona eriyor örgü kardeşliği. Halka açık yerde topluca örgü anlamında “World Wide Knit in Public Day” 2005’te Danielle Landes tarafından başlatılıyor. Amaç, örgü sevenlerin bir araya gelip işin tadını çıkarması. İlk yıl dünyanın farklı köşelerinde 25 yerel etkinlikle başlayan serüven geçen yıl 42 ülkeye yayılıyor. Aralarında Türkiye de var. Artık dünyanın en geniş katılımlı örgü event’i. Aslında yerel örgü grupları çoktu; Avustralya’dan İngiltere’ye, İsveç, Norveç ve Finlandiya’dan Çin’e, Güney Afrika’ya, ABD’ye. Ancak bu grupların aynı gün, aynı ruhla dünyayı sarmalaması bir yenilik. Şimdi 13 Haziran için gönüllü yerel gruplar duyuları yapıp milleti topluyor; börekti sarmaydı götürmek serbest.

        ÖRGÜSEL FEMİNİZM

        Olay açık havada piknik tadında gibi görünüyor ama daha derin anlamları var. Bir kere feminist bir eylem. Bu anlamda kökleri, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ABD, İngiltere ve diğer bazı ülkelerde oluşan “Stitch ‘n Bitch” hareketine dayanıyor. Kavramı “ören sürtük” diye çevirebiliriz. Kadınlar “Stitch and Bitch” kulüplerinde toplanıp hem örgü örüyor, hem sohbet ediyordu. Nice sonra 2003 yılında çıkan aynı adlı el kitabı dünya çapında bestseller olunca, hareket yeniden yükselmeye başladı ve yeni “Stitch and Bitch” kulüpleri doğdu. Bazı sosyal bilimciler bu trendi, kadının ev içindeki geleneksel rolünü feminist ortama taşıması olarak değerlendirdi. Batı toplumlarındaki sosyal, siyasal ve teknolojik değişimlere direnişin ifadesi olarak bile nitelendi. Kadınlar sadece internette örgütlenmekle kalmıyor, hareket üniversite kampuslarına bile yayılıyordu. Akademik ortamlarda örgü yoluyla, kadına yapıştırılan tabulara direniş sergileniyordu.

        En büyük gruplardan London Stitch üyeleri, her hafta publarda ve müzelerde toplanıp ele güne karşı örgü örüyorlar. Örgücülerin sosyal medyası Ravelry.com aracılığıyla gruba binlerce sanal katılım da var. Ben de örgülerimde Ravelry’den feyz aldığımı ve mesela yukarıdan aşağı raglanı oradan öğrendiğimi itiraf etmeliyim.

        Örgünün sadece sosyal değil, ruhsal faydası da var. Amerikan literatürüne göre örgü, belli bir motifi takip, beyni ilmeklere odaklamak ve ritmik hareketler aracılığıyla zihinsel egzersiz sağlıyor, meditasyon etkisi yapıyor. Onun için örgüye “yeni yoga” diyenler var. MS hastalığı, yeme bozukluğu ve depresyon halinde birçok klinik hastalara örgülü tedavi uyguluyor. Anksiyete, yalnızlık ve tecrit duygusunu azaltıyor, sakinleştiriyor. Tükenmişlik sendromuna iyi geliyor, Alzheimer’ı önleyici etkisi bile olabileceği söyleniyor.

        Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama, sanki Türkler giderek daha az örüyor, hazırdan yiyor, İstanbul’da yüncüler birer birer kapanıyor. Yaşı yetmeyen bilmez. Şık alışveriş bölgesi olduğu dönemlerde Osmanbey’in göbeğinde Elit vardı. Alabildiğine büyük bir tuhafiye, düğme ve yün mağazasıydı. Lise yıllarında abonesiydik oranın. Alışveriş hayatımızın hangi dönüşüm evresinde oradan kalktı hatırlamıyorum bile. Neyse ki Galeri 77 henüz yerinde duruyor. Ama İnci Pasajı artık yok. Üniversite yıllarında Mahmutpaşa’daki Kürkçü Han’dan alırdık yünlerimizi. Han yerinde de, yüncüleri artık tek tük; orası nice zamandır çeyizci, kırmızı tüllü kına sepeti cenneti. Cennet demişken; teknolojik gelişmeyle birlikte hayatımızda bir yenilik var, o da yuncenneti.com. Dükkân bulamıyorsan internet var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ