Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Ece Ulusum, sanatçıların çalışma şekillerini yazdı

        Ece ULUSUM/HT PAZAR

        Bir yazıya oturmadan önce müzik açar ve yazı yazma isteğimin gelmesi için saatler, kimi zaman günlerce beklerim. Bu yüzden editörlerime son dakikada yazı teslim ettiğim günler çok olmuştur! Ortaya güzel ve sizi yansıtan bir iş koyabilmek “hop” deyince olmuyor ki... “Benim gibi düşünenler var mıdır?” diye sordum kendime, yollara düştüm. Anladım ki, kimileri ritüellerini ve çalışma odalarını anlatmaktan pek hoşlanmıyor. Özellikle de sinema dünyasındakiler! Fakat vazgeçmedim, günlerce birçok kişinin kapısını çaldım. Çalışma odalarını gezdik, çay ve bol köpüklü kahveler içip üzerine bir de sohbet ettik. Bazen kahkahalar yükseldi, bazen de şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Benim çalışma ritüellerim devede kulakmış meğer! Farklı disiplinlerdeki başarılı isimlerin ilham köşelerini ve ritüellerini konuştuk. Bakalım onların olmazsa olmazları neymiş?

        Dilek Hanif - Moda tasarımcısı ‘Ritüellerim yok!’

        Üst katta büyük bir çalışma odam var. Bin 200 metrekarelik alanımda küçük bir de tasarım odası bulunuyor. Özellikle yeni sezon yaklaşırken burada vakit geçirdiğimi söyleyebilirim. Tasarım odasında çalışırken oldukça keyif alıyorum. “Benim bir sınırım var” diyemem. Boş ve sakin kaldığım zamanlarda koleksiyon çıkarabiliyorum. Aklımda biriktiriyorum, burada hayata geçiriyorum da denebilir.

        Çalışırken odamda olurum fakat ilham beni buralarda yakalamaz. En çok uzun uçak seyahatlerinde aktif olur... Özellikle de Amerika seyahatleri; telefon yok, zaman var, sessizlik hâkim... Sessizliğin olduğu her köşede ilham beni yakalar.

        İtiraf etmeliyim ki ritüellerim yok benim. Olmasını isterim ama mümkün değil! Bir aşağı bir yukarı derken sürekli hareket halindeyim. Bu çalışma temposu içine bir ritüel yerleştirebilmem neredeyse imkânsız. Bir tek iş yaparken müzik dinlemeyi seviyorum. Lounge müzik, bazen de klasik müzik dinlerim. Klasik müziğin insana çalışırken son serece ilham veren bir şey olduğunu düşünüyorum.

        ‘Sevdiğim her şey yanımda’ Milka Karaağaçlı - Takı tasarımcısı

        Mağazamdaki çalışma köşem ya da yuvam benim için huzur dolu yegâne yerlerden biri. “Huzur dolu” diyorum çünkü yaptığım işin her alanında mutlaka bulunurum. Bu da günlerimin yoğun geçmesine neden oluyor.

        İşin en önemli kısmı tasarım elbette. O olmadan da bu işlerin hiçbiri gerçekleşemez. Çalışmak için bu köşeyi en küçük ayrıntısına kadar düşünerek hazırladım. Sevdiğim objeleri, kitapları ve resimleri buraya getirdim. Sevdiğim nesnelere yakın olmak beni mutlu ediyor.

        Bir de rahat bir koltuk gerek tabii! Dizüstü bilgisayarımı, dergileri, çeşitli katalogları, kâğıt ve kalemleri alıp koltuğa yayılırım. Kimi zaman saatlerce buradan kalkmadığım oluyor.

        Bu uzun süreli çalışmalara dayanmamın sırrı da kahve.

        Caz müzik dinlerim. Müzik beni gezdiğim şehirlere, yani ilham kaynaklarıma götürür.

        Mario Levi- Yazar ‘Ben tam bir gece yazarıyım’

        Benim çalışma köşem aslında bir sığınak. Dışarının -mecazi anlamda- saldırılarından korunabileceğim bir sığınak. Fakat bir fildişi kulesinden söz edemem, hayatın içindeyim. Aksi halde yazmak mümkün değil.

        Üç kere yazarım. Önce deftere, sonra bilgisayara, ardından da son bir kontrol ile... Mutlaka elde dolmakalemle yazarım. 1994’ten beri böyledir. Ve sadece yeşil ve sepya mürekkepleri kullanırım. Neden bilmiyorum. Lacivertin sıradan, siyahın resmi ve kırmızının da gözü yorduğunu düşünüyorum.

        Ben tam bir gece yazarıyım. Akşam 21.00’de yatar, saat 03.00’te kalkarım. O saatten sabaha kadar, bazen de gün boyu yazarım. Gecenin derinliği benim için çok esinleyicidir. Masamdaysa sadece kahve vardır. Eskiden sigara vardı ama artık bıraktım. Yazarken müzik dinlemem. Müzik, yazamadığım zamanlarda kalemimi açmak için kullandığım bir değerdir ama bir fon olarak kullanmam. Bana yazarken sessizlik gerek.

        Gördüğünüz gibi çalışma odam Haydarpaşa Garı’nı ve denizi görüyor. Bazen ziyaret edenler bana “İşte burada yazılır!” diyor. İşin aslı hiç de öyle değil. Çünkü ben yazarken bir mücadele içinde olurum, kimi zaman acı bile çekerim. “Yazarlık yarı şizofrenik bir durum” diyebilirim.

        Yazarken karakterlerim mutlu olunca ben de oluyorum, onlar sevişince ben de tahrik oluyorum. Bu kadar kaptırırken gözüm hiçbir şeyi görmüyor. Bu odada saatlerimi geçiriyorum. İleride ise bu evi sadece yazı yazmak için kullanmayı planlıyorum.

        Kerem Görsev- Piyanist ‘Kurşun kalemlerim her şeyim’

        İşin içinde piyano olunca belirli yerlerde çalışabiliyorsunuz. En çok evimde çalışırım. Ama beste öyle değildir. Beste sizi ziyaret eder. Yaşanmışlık gerekli. Hissetmediğiniz bir şeye yapılan besteler gerçeği temsil etmez. “Emirgan” albümünün besteleri, Emirgan’daki bir gezintim sırasında aklıma düştü. Hemen eve koşup piyanomun başına oturmuştum.

        İlham her yerde... Ama ben en çok tabiat olayları, insan ilişkileri, deniz ve köpeklerimden ilham alıyorum. Bir de toplumsal olaylardan etkileniyorum. Yeni parçalarımdan biri, Soma’daki vahim olaylardan etkilenerek yazdığım bir ağıt. Adı “Requiem for Soma”.

        Belli ritüellerim var. Her sabah erkenden piyanomun başına geçerim. Siz gelmeden evvel çalışıyordum. Yeni albümüm “Spring Water” için. Ernie Watts ile özel projeler de yapacağız da!

        Dinlendiğim zamanlarda müzik açar dinlerim. Söylemeliyim ki bu ev müziksiz kalmaz. Onun dışında derin bir sessizlik hâkimdir. Çalışmam bitince de Emirgan’dan Bebek’e yürürüm mutlaka.

        Ritüellerimin yanı sıra olmazsa olmazlarım var: Kurşun kalem, silgi ve kalemtıraş! Onlar sürekli piyanomun üzerindedir. Ben mürekkeple yazamam. Bazen kızım gelip benden kurşun kalem alıyor, geri getirmeyince çok kızıyorum. Onlar görebileceğim bir yerde olmalı.

        Arzum Onan- Oyuncu ve heykeltraş 'Müziksiz olmaz'

        Hissedip görebildikten sonra ilhamın her yerde olduğuna inanıyorum. Sonrasında teknik olarak hayata geçirebilmek büyük bir özgürlük ve konfor ile ilgili.

        Çalışma köşem yaratıcılığımın sınırlarını keşfetmemi ifade eder. Herhangi bir çalışma programım yok maalesef! Sadece başlamış olduğum işleri bitirme düzeninde çalışıyorum.

        Başladığım ve yol aldığım bir çalışmayı bir an önce bitirme isteğiyle atölyemde uzun saatler geçirdiğim oluyor. Bunda yaptığım heykelle kurduğum bağ etken.

        Olmazsa olmazlarımdan biri müzik. Ne tür bir materyal kullanarak heykel yapıyorsam o sırada dinlediğim müziği de ona göre seçiyorum. Ahşap yontarken ya da kaynak yaparken dinlediğim müzikle, çamura şekil verirken dinlediğim müzik farklı. Bu çok eşsiz bir zenginlik bence!

        Bir de ritüel demeye dilim varmasa da çalışmaya başlamadan evvel kahve içmeye başlarım ama o kadar derin duygulara kapılırım ki kahvemi unuturum, buz gibi olur!

        Buket Uzuner -Yazar 'Oturarak yazıyorum!'

        Yazmak, dünyanın en yalnız eylemi. Belki de bu yüzden o yalnızlığı kalabalığın ortasında dengelemek adına, nerede yaşarsam yaşayayım, mutlaka yazdığım kafeler, parklar, pastaneler vardır. Örneğin, “İki Yeşil Susamuru” kitabımın bir kısmını İzmir Sevinç Pastanesi’nde, “İstanbullular” kitabımın bir kısmını ise İstanbul Modern Müzesi’nde yazdım...

        “Oturarak yazıyorum” dediğimde alay ettiğimi sanıyorlar. Hemingway’in ayakta yazdığını, Attila İlhan’ın yürürken şiir söyleyip sonradan yazıya geçirdiğini bilmeyenler gülüyordu. Fakat özetlemek gerekirse ben hem el yazısını seven, hem teknolojiyle barışık, hem hayatının yarısı yollarda geçtiği için yollarda, otellerde, evde ve kafelerde yazan, kendi el yazmalarını bilgisayara “çile odasında” çeken kendi halinde bir yazarım.

        Yazarken müzik dinlemeyi severim. Münir Nurettin ve Fazıl Say kadar Chopin ve Bach, üstüne Müzeyyen Senar ve Münip Utandı dinlerim. Ayrıca yazarken çay, kahve ve bol su içerim. Aslında günde 10-15 fincan kahve içerdim ama sigara ve kahveyi zor bıraktım. Yazarken içki içmek, karakterlerimin sapıtmasına yol açtığı için içmem!

        Dilerim ki, bana ilk gençliğimde çok emeği geçmiş, bizzat önderlik etmiş iki değerli edebiyatçımız Attila İlhan ve Talat Halman gibi hayatımın son gününe dek yazmaya ve seyahat etmeye devam edebilirim.

        2 MEŞHUR RESSAM

        “Çığlık” tablosuyla tanınan ekspresyonist ressam Edvard Munch (1863-1944) Norveç, Ekely’deki stüdyosunda dinlenirken... Munch çalışırken derin sessizliği tercih eden ressamlardan. Sürekli kısa notlar tutar ve eskizlerini saklardı.

        Kübizmin babası Pablo Picasso (1881-1973) Fransa, Cannes’daki stüdyosunda çalışırken. Picasso’nun stüdyosunun ziyaretçisinin bol olduğu biliniyor fakat sanatçı çalışırken etrafta ne olduğuyla ilgilenmezdi. Her köşede fırçaları olurdu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ