Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Şeker, 39 ilçede “İstanbul’da Yaşam Kalitesi Araştırması” yaptı

        Aslı ÖZTÜRK / HT GAZETE

        İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Şeker, İstanbul’da 39 ilçe düzeyinde “İstanbul’da Yaşam Kalitesi Araştırması”nı gerçekleştirdi. Şeker’in araştırması İstanbul Ticaret Odası tarafından araştırma projesi kapsamına alındı hatta kitap olarak da yayımlandı. Araştırmaya göre yaşam standartı en yüksek ilçeler Kadıköy, Beşiktaş ve Beyoğlu çıkarken, en düşük yaşam kalitesine sahip ilçeler de sırasıyla Esenler, Gaziosmanpaşa ve Sultanbeyli oldu. Ancak bu sıralama birçok soruyu da beraberinde getirdi. Başta sosyal medya olmak üzere birçok mecrada ilçeler arasında böyle bir sıralamanın hangi kriterler göz önünde bulundurularak yapıldığı ve nasıl bir araştırma sisteminin kullanıldığını konuşmaya başladı. Araştırmanın detaylarına ilişkin her şeyi Doç. Dr. Murat Şeker’le konuştuk.

        Ne zamandır bu araştırma üzerinde çalışıyorsunuz?

        Bu çalışmanın ilkini 2010’da gerçekleştirdim. araştırma sonuçlarını içeren rapor İstanbul Ticaret Odası tarafından kitap olarak da yayınlandı.

        “Yaşam kalitesi” standardını nasıl belirlediniz?

        Yaşam kalitesi, barındırdığı birçok boyutla hem bireyleri hem de merkezi ve yerel yönetimlerdeki karar alıcılar ile piyasaları ilgilendiren bir kavram. Yola çıkarken, yaşam kalitesinin tek bir tanımının olmadığı ve araştırmacıların bakış açılarına göre şekillendiğini fark ettim. Bu hem ulusal hem de uluslararası alanda karşılaşılan bir durum. İktisat Fakültesi’nde olmamın da etkisiyle yaşam kalitesinin analizine ekonomik ve sosyal bir bakış açısı getirmeye çalıştım.

        Peki bu araştırma sadece anket sonuçlarına mı dayalı?

        Araştırmanın karşılaştırılabilir, güncellenebilir ve izlenebilir bir metoda dönüşmesi açısından İstanbul’a özel bir yaşam kalitesi modeli geliştirmeye çalıştım. İstanbul için bu kapsamda bir araştırmanın henüz yapılmamış olması da beni bu yöne itti.

        Yaşam kalitesi endeksini objektif olarak yapabilmeniz mümkün oldu mu?

        2010 ve 2015 yılındaki her iki çalışmada da endekslerin hesaplanmasında ilçe düzeyinde istatistiki verilerden faydalanıldı. 2010 yılında 39 ilçe düzeyinde 58 veriyle yapılan analizde, bu yıl ilçe düzeyinde 100 veriye varan bir kapsamda değerlendirme yapıldı. Bu veriler, ankete dayalı veriler olmayıp, ilçe düzeyinde elde edilen verilerden oluştu.

        Veriden kastınız ortalama gelir-gider ya da eğitim düzeyi gibi şeylerin istatistiği mi?

        Nüfus, şehirleşme oranı, hanehalkı ortalama büyüklüğü, ilçede yaşayanların eğitim seviyesi, öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayıları, bebek ölüm oranı, intihar oranı, ambulans vaka sayısı, sinema-tiyatro salonu, kültür merkezi, spor tesisleri, yeşil alanlar, park ve bahçeler, gelir ve talep düzeyi, satılık-kiralık konut bedelleri, faal firma sayısı, banka çeşitliliği, ulaşım verileri, ulaşım çeşitliliği, altyapı, su kesintisi sıklığı, deprem riski gibi birçok alanda veri derlendi. Derlenen bu veriler ile bir ana endeks, 7 alt endeks oluşturuldu.

        Peki bu endeksler anket sonuçlarını etkiledi mi?

        Hayır çünkü anketlerin endekse dahil olması için, yapılan görüşme sayısının en az 10 katı olması gerekirdi ki; bu da araştırmanın kapsamını bütçe ve zaman açısından aşıyordu. O yüzden her ilçeden görüşülmekle beraber toplam 1.500 kişiyle anket yapılarak İstanbul ortalamasını ortaya çıkaran sonuçlar elde edildi. Bu sonuçlar ayrıca değerlendirildi.

        Milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde bu denli kapsamlı bir araştırma yapmak zor olmalı...

        Özellikle İstanbul’da ilçe düzeyinde yaptığımız araştırmalarda ilçe içi farklılıkları yansıtamamak için çok uğraştık. Zaten araştırma sonuçlarına gelen eleştirilerin büyük bir çoğunluğu bu noktadan geliyor. İstanbul’da ilçelerin çoğunda ilçe içinde keskin farklılıkları görebiliyoruz. Kadıköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Ataşehir, Şişli bunların en önemli örnekleri. Dolayısıyla mahalle ya da semt düzeyinde araştırma yapılması çok daha anlamlı sonuçlar verecektir. Ancak yine burada bütçe ve zaman maliyetinin yüksekliğiyle karşılaşıyoruz.

        İstediğiniz verilerin tümünü elde edebildiniz mi peki?

        O da sorunlarımızdan bir tanesiydi. Mesela yaşam kalitesi için en önemli verilerden biri olan güvenlik verilerini, yani ilçe düzeyinde suç istatistiklerini “güvenlik” nedeniyle elde edemiyoruz. Dolayısıyla benzer sorunların yaşanması araştırmanın etkinliğini zayıflatıyor.

        HAYIR İŞLERİNE ZAMANIMIZ YOK

        İstanbul’un 39 ilçesinde yapılan kapsamlı saha araştırmasına göre:

        * İstanbul’da bireylerin günlük yaşamda istediklerinden daha az zaman ayırmak zorunda kaldığı faaliyetlerin başında gönüllü hayır işlerinde veya politik faaliyetlerde yer alma (yüzde 41.82), hobi, özel ilgi alanları (yüzde 41.10) ile kitap ve dergi okumak (yüzde 35.74) yer alıyor. Buna karşın ayırmak istenilenden daha fazla zaman ayrılan faaliyetlerde ise aile bireyleriyle görüşme (yüzde 30.64), televizyon (yüzde 23.21) ve internet (yüzde 20.36) ilk sıralarda geliyor.

        * Araştırma, İstanbul’daki konutlarda ortalama olarak salon dahil 3 odanın bulunduğunu gösterdi. Konutlarla ilgili sorunların başında da evin küçüklüğü, yer azlığı, dışarıda balkon, bahçe teras gibi oturulacak bir yerin olmaması geldi.

        * Araştırmaya katılanların iş hayatıyla ilgili en sık yaşadığı sorun, işten eve evle ilgili yapılması gereken bazı işleri yapamayacak kadar yorgun gelmeleri.

        MAĞDURİYETİN KAYNAĞI HIRSIZLIK

        * İstanbul’da en fazla mağduriyet duyulan alan hırsızlık. Araştırmaya katılanların yüzde 13.75’i evinde, yüzde 9.36’sı işyerinde hırsızlık yaşandığını belirtirken, bunu sırasıyla kapkaç, yankesicilik (yüzde 8,32), dolandırıcılık (yüzde 7.92) motorlu araçtan herhangi bir şey çalınması (yüzde 7.03), yaralanmadarp (yüzde 6.87), şantaj, tehdit (yüzde 5.62), oto hırsızlığı (yüzde 4.79), cinsel taciz (yüzde 4.21) ve diğer suçlar (yüzde 4.05) izledi.

        * Araştırmaya katılanlara yaşadıkları ilçede belirtilen konularda toplumun baskısını hissedip hissetmedikleri sorulduğunda, en fazla siyasi görüşlerinden dolayı baskı altında olduklarını ifade ettikleri görüldü. Buna göre toplumun yüzde 33.17’si zaman zaman siyasi görüşlerinden dolayı baskı altında olduğunu, yüzde 26.14’ü dini inanç ve davranışlarından dolayı, yüzde 26.08’i gelenek ve göreneklerinden dolayı, yüzde 22.14’ü kılık kıyafetlerinden, yüzde 19.55’i memleketinden dolayı, yüzde 19.07 etnik kökeninden dolayı, yüzde 17’si işinden, yüzde 16.63’ü medeni durumundan dolayı, yüzde 16.63 cinsiyetinden dolayı, yüzde 14.72’si de yaşından dolayı baskı gördüğünü belirtti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ