Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Sağcı solcu fark etmez trol troldür

        Ayşe ÖZEK KARASU/HT PAZAR

        Geçen şubat ayında Twitter'ın CEO'su Dick Costolo, çalışanlara şöyle bir e-mail atıyor: "Şu trol tacizleriyle baş etmeyi beceremedik. Aktif kullanıcılarımızı hedef alan trollemeleri dikkate almadığımız için onları günbegün kaybediyoruz. Bundan böyle sağcı ve solcu bütün troller engellenecektir." Costelo'nun bu tavrı Twitter'da taciz ve istismarın önlenmesi yolunda olumlu bir adım olarak görülüyor. Ancak "aktif kullanıcı" deyişine takılanlar oluyor. Bu ifade, takipçi tayfası kalabalık anlamına geldiğinden, "Ne yani, etkisiz elemanlara saldırmak serbest mi?" diyenler çıkıyor.

        Neticede Costello basına sızan mailinde, belli bir hedefe yönelik toplu trol hücumlarını kastediyordu. Örneğin feminist yazar Lindy West'in başına gelen güruh saldırısı gibi. Doğal olarak cinsiyetçi erkekleri paralayan, sosyal adalet üzerine yazılar döşenen West bu cevvalliğinin bedelini müthiş bir trol zulmüne maruz kalarak ödedi. En hafifi "şişko sürtük" şeklinde ifade edilen küfürlere, tecavüz tehditlerine göğüs germek zorunda kaldı. Sosyal medyada kum torbasına çevrilmeyi gündelik hayatın doğal parçası saymaya başlamıştı ki, ölmüş babası Paul West, Twitter'da karşısına çıktı. Trollerden biri adamın resmini bulup adına hesap açmıştı. Profilinde "Geri zekâlının mahcup babası" yazıyordu. Zorlu bir kanser savaşından sonra henüz kaybetmişti babasını. Canı çok acıdı, hesabı kapattırmak istedi. Çevresindekiler "Boşver uğraşma, trolleri besleme, onların istedikleri de bu" diyordu. Peki trolleri görmezden gelmek, onları gerçekten durdurur muydu? Kimine göre de, trollerle başa çıkamıyorsan, internetten çıkmalıydın. Bu da püskürtülmek değil miydi?

        Sonunda babası adına açılan hesaptan ötürü ne kadar acı çektiğini kaleme aldı, özel mesajla hesaba yolladı. Saldırıdan yaralandığını gizlememeye karar vermişti. Ve sürpriz! Ertesi gün yanıt geldi. Hesabı açan özür üstüne özür diliyor, "Hayatımda yaptığım en aşağılık iş" diye nedamet getiriyor ve West'in babasının tedavi gördüğü kanser merkezine 50 dolar bağışta bulunuyordu. Lindy West trol kâbusunu böyle atlattı, hikâyesi gazetelerde uzun uzun yayınlandı.

        IRKÇI TROL

        Ama tabii her trol, bu kadar yufka yürekli değil. Çoğu zalim ve gaddar. İşte Chuck Johnson, onların en kötü şöhretli olanıydı. 26 yaşındaki aşırı sağcı, beyaz ırkçı bu yaratık, Amerikan medyası tarafından "Internetin en nefret edilen adamı" ilan edilmişti. Çünkü kendisine gazeteci diyen Johnson, ana akım medyanın yazamadıklarını yazdığı iddiasıyla GotNews.com sitesinde zehir saçıyordu. Başkan Obama'nın gay olduğunu yazıyor, eyalet Senato ön seçiminde siyah adayın parayla oy satın aldığını iddia ediyor, New York Times ve Washington Post'un Ferguson olaylarını izleyen muhabirlerinin ev adreslerini vererek gazetecileri hedef haline getiriyor, tecavüz vakalarında gizlenen isimleri ifşa ediyor, kısacası etik tanımıyordu. Özellikle kadınları ve azınlıkları av olarak seçiyor, polis kurşunuyla ölen siyahlara "eşkıyalar" diye saydırıyor, bazı gazetecilerin erkek dergilerine soyunduğu iddiasıyla iftiralar atıyor, Ebola virüsü kapan birinin adresini bile ilan ediyordu. Medya Johnson'a vurdukça Twitter'daki süksesi daha da artıyor, TT listelerinde sürekli üst sıraları işgal ediyordu.

        Sonunda kendi ipini kendi çekti; insan hakları savunucusu siyah aktivist Deray McKesson'a bulaşarak...

        GÖTÜRMEK Mİ?

        McKesson, polisin siyah gençleri öldürdüğü Ferguson ve Baltimore'daki eylemlerde ön saflarda yer almış, Twitter'da da protesto hareketi yürütmüştü. Johnson geçen hafta Twitter'daki takipçilerinden yeni projesi için para göndermelerini istedi, proje McKesson'u "götürmek"ti. McKesson derhal ekranlara çıkarak, "Bu adam beni tehdit ediyor, Twitter hesabı kapatılsın" diye kopardı yaygarayı. Bu "götürme"nin ne demek olduğu çok tartışıldı, farklı anlamlar yükleyenler oldu.

        Twitter davranmakta gecikmedi, hemen ertesi gün Johnson'un hesabı "daimi" olarak kapatıldı. Daha önce de kısa sürelerle askıya alınmıştı hesap ama Twitter bu sefer, bir daha asla açılmayacağını bildirdi McKesson'a. İnternet sitesi de kapatıldı. Ve Twitter'da bayram havası esmeye başladı. Özellikle de gazeteciler arasında, "güle güle" anlamında el sallama emojileriyle.

        Dönelim Twitter CEO'su Costolo'nun şirket içi mail'ine. Aktif kullanıcılara musallat olan trolleri engelleme sözü verdiği mail'e. İşte McKesson 133 bin takipçiyle tam da bu kategoriye giriyor. Amerikalı gazeteciler uzun süredir Twitter'ı baskı altında tutuyor, "Bu Chuck Johnson denen adam platformda kaldığı sürece, taciz sorununu çözemezsiniz" diye dayatıyordu. "Bu adamı engellemek için ille de birinin ölmesi mi gerekiyor" diye isyan edenler vardı.

        Şimdi Johnson yasaklandı ama Twitter'ın yeni taciz politikasından hâlâ emin olmayanlar var. Tehdit ve şiddet içerikli tweet'leri bildirme prosedürü basitleştirildi, ancak takipçisi az olanların tacizle ilgili şikâyetlerinin okunmadığı yönünde duyumlar var. Bir de Johnson'ı susturmanın ifade özgürlüğünü ihlal olduğunu öne sürenler var tabii.

        Bu arada Johnson da şikâyetçi: "Twitter eleştirilerden kurtulmak için beni kurban seçti" şeklinde

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ