Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Bildiğimiz müziğin sonu

        Sırma KARASU / HT CUMARTESİ

        Bu satırları Bodrum’un az tercih edilen şirin bir kasabasında, orta karar Türkçe pop şarkıların oldukça berbat DJ remix’lerini dinleyerek yazıyorum. Vallahi bıktık! Bu bilgisayar yüzünden güzelim koy, bir anda modifiyeli otonun arka koltuğuna dönüşüveriyor. Müşterilere bakıyorum, “kop kop” bir kitle yok. Ama biri de çıkıp “Kardeş, hayırdır?” demiyor. Müzikten ne zevk alıyoruz ne de rahatsız oluyoruz, müziği duymuyoruz, Cradle of Filth ya da Kahtalı Mıçı arasında pek de bir fark yok! Ancak yine de geçtiğimiz salı, iPhone ve iPad’lere son iOS güncellemesi 8.4’ü indirdiğimizde, Apple Müzik, Apple Müzik Radyo ve Beats 1 Radyo’nun Türkiye’de henüz aktif olmadığını görünce üzüldük.

        ‘TÜRKİYE’YE APPLE MÜZİK ŞOKU!’

        Bu başlığı aynen gördüm. Bir haber sitesi, sosyal medyada sürekli dalga geçilen “Falan filana, filanca şoku!” kalıbını kullanarak vermiş haberi. Yıllarca Youtube’un kaçak kullanıldığı, içinde müzik olan her sitenin çat diye kapandığı ülkede hâlâ bu duruma şok olanlar var. Apple’ın yeni müzik servisleri; arasında İsrail, Angola, Ürdün, Namibya, Lübnan ve Mısır’ın da olduğu 18 ülkede kapalı. Türkiye’de kapalı olmasının sebebi Deezer ve Spotify’dan farklı hizmetler sunması nedeniyle plak şirketleri ve meslek birlikleriyle aynı lisans anlaşmasını yapamamış olması. Yerli meslek birliklerinin, işin içine Apple gibi bir marka girince görüşmeleri mümkün olduğunca uzatacağını ve olabildiğince yüksek bir meblağ için zorlayacaklarını tahmin ediyorum.

        BİR EŞANTİYON OLARAK MÜZİK

        Apple kolay uzlaşmaz. 2002’de iTunes Müzik ilk açıldığında plak şirketlerini parça başı 99 Cent’e ikna ettiğini unutmamak lazım. İronik olansa sadece 13 sene sonra plak şirketlerinin aynı hatayı tekrarlayıp müziği yine eşantiyona indirgeyen bir anlaşmayı imzalaması. Peki Apple’ın Deezer, Spotify, Pandora ve Rdio’dan farkı ne? Apple her ne kadar sanat, eğlence ve hayat tarzı kültürü pazarlayan bir marka da olsa asıl amaç cihaz satmak. Pazarlama dâhisi olması bu gerçeği değiştirmiyor. Napster türevi servislerle büyümüş biri olarak plak şirketlerinin her yeni stratejisine, o stratejinin çuvallamasına ve ardından gelen öfke nöbetlerine tanık oldum. Apple’ın hedefiyse 2002’den beri aynı. Beats markasını, milyarlarca dolar harcayarak, sunduğu müzik kalitesine kıyasla astronomik fiyatlı kulaklıklar için değil, markayla özdeşleşmiş sahipleri rap süperstarı Dr. Dre ile Interscope Geffen A&M Records’un kurucusu Jimmy Iovine ve internet üzerinden yayın yapan müzik servisi için aldı. Müzik endüstrisiyse hâlâ değişime adapte olmak konusunda bir adım atmıyor. İnternet kullanımı artıp Napster gibi servisler çıktığında plak şirketlerinin, insanların korsan müzikle ilgili neyi sevdiklerini araştırıp bunun en azından bir kısmını yasal yollarla bizzat sağlamak gibi bir seçenekleri vardı. Ya da dinleyicinin çoktan hayat tarzı olarak benimsediği servisleri hukuki yollarla kapattırıp altın yumurtlayan kaz gidiyor endişesiyle kabuklarına çekilmek. Müzik satmak için yeni bir metot yaratmak yerine hukuki yollara başvurdular. İllegal servislerin sunduğu erişim kolaylığını ve kullanıcı dostu arayüzleri sunan ekosistemleri yaratmaksa Apple gibi şirketlere kaldı...

        PLAK ŞİRKETLERİNE DÜŞEN

        Plak şirketlerini eleştirirken, iş yönetmenin ve para kazanmanın ne kadar zor olduğunu unutmamak lazım. Piyasa durgunlaşınca, bütçede kesintiler yapılır. Böyle bir durumda en iyisi bazı değişiklikler yaparak, çalışma alanını yeniden şekillendirmek. Ancak piyasadaki değişimlere ayak uyduramayan bir şirketin, başkalarını suçlaması da mantıksız. Hangi yerli plak şirketi kendini Soundcloud’vari bir platform olarak yeniden konumlandırdı? Oysa dinleyici, kullanıcı içeriğine bağımlı halde. Bazı girişimler var ancak sırf reklam geliri için zaten var olan içeriği yeni bir platformdan sunmak dijital müzik kültürünü benimsemiş dinleyici için yeterli değil. Sırasıyla Napster, Youtube, Torrent önlerine ne geldiyse suçladılar. Türkiye pazarına giren yabancı müzik servislerine her türlü blokaj ve zorluk uygulandı. Denenmeyen bir şey kaldı; küllerinden doğmak. Yeni klibin ilk kez YouToube’dan yayınlanmasını ya da albüme sadece Spotify’dan ulaşabilmeyi kastetmiyorum, dinleyicinin nabzını ölçüp yeni bir kullanıcı deneyimi yaratmaktan, Türk dinleyicisinin kullanıcı alışkanlıklarını ölçmekten bahsediyorum. Neticede müzik sektörünün karşısındaki en büyük tehdit 16 yaşında bir çocuğun indirdiği 10 korsan şarkı değil, müzikle alakası olmayan büyük firmaların ellerindeki kataloğu toptan satın alıp kendi çıkarı için kullanması.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ