Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Var olmayan günlükten parçalar / Paulo Coelho yazdı

        Paulo COELHO/ GAZETE HABERTÜRK- PAZAR

        Copacabana, Rio de Janeiro:

        Karımla ben, Copacabana’daki Constante Ramos Sokağı’nın köşesinde bir kadınla tanıştık. 60 yaşlarında ve tekerlekli sandalyedeydi, kalabalığın içinde kaybolmuştu. Karım ona yardım etmeyi teklif etti, o da kabul etti ve onu Santa Clara Sokağı’na götürmemizi istedi. Tekerlekli sandalyesinin kolunda birkaç naylon poşet asılıydı. Birlikte yürürken sahip olduğu her şeyin bu naylon poşetlerin içinde olduğunu söyledi. Apartman saçaklarının altında uyuyor ve başkalarının yaptığı yardımlarla yaşıyordu. Söylediği sokağa geldik. Orada onun gibi başka evsizler de vardı. Kadın naylon poşetlerden birinin içinden iki kutu süt çıkardı ve oradaki evsizlere verdi. Sonra bize şöyle dedi: “İnsanlar bana yardım ediyor, ben de başkalarına yardım etmeliyim.”

        Hakone, Japonya:

        Sonunda yayıncım Masao Masuda’nın beni geleneksel çay seremonisine çağırmasını sağlıyorum. Benim bu töreni doğru anlayamayacağımı düşünüyor ve “burada ilginç bir şey olmuyor” deyip duruyor. Arabayla Hakone yakınlarındaki bir dağa tırmanıyoruz ve eve vardığımızda küçük bir odaya giriyoruz; ritüellere uygun olarak kimono giymiş olan kız kardeşi bize çay servisi yapıyor. Hepsi bu kadar. Ama her şey öylesine büyük bir ciddiyet ve resmiyet içinde yapılıyor ki, her gün yapılan bu törensel aktivite, bir evrenle bütünleşme ve onunla bir olma anına dönüşüyor. Çay üstadı Okakusa Kasuko, neler olup bittiğini şöyle anlatıyor: “Çay seremonisi, güzelliğe tapınma seremonisidir. Bütün amacı kusurlarla dolu günlük hayatın içinde kusursuzluğa ulaşmaya çalışmaktır. Bütün güzelliği, yaptığımız basit şeylere saygı göstermektir, zira bu bizi Tanrı’ya yakınlaştırır.” Eğer basit bir çay içme töreni bizi Tanrı’ya yakınlaştırabiliyorsa, günlük hayatımız içinde kim bilir farkında olmadan başka ne fırsatlar geçiyordur elimize, bir düşünsenize.

        Copacabana, Rio de Janeiro:

        Kaldırımda yürürken genç bir kadının bir diğerine son derece kararlı bir ses tonuyla şöyle dediğini duydum: “Hayatımı işte şöyle programladım...” Ve bu sözü duyduğum anda şunu merak etmeye başladım: Genellikle hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkan şeyleri hesaba kattı mı acaba? Tanrı’nın belki de onun için çok daha ilginç planları olabileceğini hiç düşündü mü? Programladığı hayatına başka insanları dahil ettiği zaman, farklı düşüncelerin ve planların da onlarla birlikte hayatına girebileceği ihtimalini gerçekten enine boyuna değerlendirdi mi? Duyduğum o cümle toyluğun mu bir yansımasıydı yoksa hezeyanın mı, bilemiyorum.

        Hakone, Japonya:

        Masao Masuda’ya, Japonların eskiden Amerikalıların elinde olan bazı pazarları nasıl ele geçirebildiklerini sordum. “Çok basit” dedi; “Amerikalılar bir fikir buluyor, bir araştırma odasına kendilerini kapatıyor, kararlar alıyor ve bu fikir konusunda haklı olduklarını insanlara kanıtlamak için muazzam bir enerji harcıyorlar. Bizimse kimseye bir şey kanıtlamamız gerekmiyor. Biz herkesin neye ihtiyacı olduğunu göstermesine fırsat tanıyoruz ve sonra bu ihtiyaçları karşılamak için çalışıyoruz. Bu durumun basit sonucu olarak da insanlar zaten ihtiyaç ve arzu duydukları şeyi gelip satın alıyorlar.” Ve Masuda ekledi: “Doğru olduklarını kanıtlama arzusuyla yanıp tutuşanlar, sonunda yanlış yaparlar.”

        Çeviren: Mine Akverdi Denktaş

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ