Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Gazino kültürü Selami Şahin ve Emel Sayın ile geri dönüyor

        Ece ULUSUM / HT PAZAR

        FOTOĞRAFLAR: Ece OĞULTÜRK

        Buluşacağımız bahçeye yaklaşırken, Selami Şahin ve Emel Sayın’ın kahkahalarını duyuyorum. Bir geldim ki, Selami Bey başladı şarkıya “Seninle başım dertte, ne yapsam bilmiyorum”... Yanaklarım kıpkırmızı, oturdum karşılarına. Bazen çok zor sordum diye kızdı Emel Hanım, bazen de heyecanlanıp Selami Bey’in kolundan tutarak eskileri anlattı. Çok güldüğümüz yetmezmiş gibi fotoğraf çekilirken fotoğrafçımız Ece Oğultürk bana “Daha çok gül Ece” deyince Selami Bey destek olmak için gıdıklamaya başladı. İlahi Selami Bey!

        Efsane iki isimle, önümüzdeki hafta sahne alacakları eski gazinoları yâd edecekleri Yeni Bi Fest için buluştuk. Eskilerden girdik, yenilerden çıktık. Kimi anıları yaşımı hayli aştı ama öyle güzel anlattılar ki yaşamış kadar oldum.

        Buyurun bol kahkahalı sohbetimize...

        - Emel Hanım, sonunda yeniden bir gazino etkinliğiyle sevenlerinizle buluşacaksınız.

        Emel Sayın: Aslında sahneye çok çıkıyorum ama çok göz önünde değilim. Ancak bu 2 gecelik konser çok başka olacak. İnşallah bu tür çalışmaların devamı gelir. Bizi ve dinleyiciyi mutlu eden dahası eskilere götüren bir proje. Üstelik bu konserde Selami ile bir arada olmak çok güzel.

        - Selami Bey siz çok sık konser veriyorsunuz. Konserlerinizde gördüğüm kadarıyla gençlerle iletişiminiz çok kuvvetli.

        Selami Şahin: Yerine göre gelen müzikseverlerin yaşına uygun özel program hazırlıyorum. Çıkıyorum bir bakıyorum, hepsi genç ama şarkılarımı marş gibi okuyorlar. Potansiyeli az çok tahmin ediyorum. Orkestrayla anlaşıp gençlere hitap eden parçaları seçiyoruz. Kendimi onlarla aynı yaştaymışım gibi hissedip sohbet ediyorum.

        ‘BİZE DE YEMEK GÖNDERİRLERDİ’

        - Gazino kültürüyle beraber sizce neleri yitirdik?

        E.S.: Söylediğiniz gibi o da bir kültürdü ve öncelikle bu kültürü kaybettik. Türk sanat müziğini daha çok dinletme imkânımız azaldı. O platformu kolay kolay bulamıyoruz. Siz söylediniz, bakın neler geliyor insanın aklına... Samimiyet yaratan bir kültürdü. Hep birlikte olmak, kaliteli gazinolarda. Aynı yemekleri yemek, aynı şarkıları dinlemek ve söylemek. Yine oluyor ama aynı atmosferde değil. Matineler çok önemliydi. Pikniğe gider gibi herkes kendi yemeklerini getirirdi. Hatta seyirciler bize de yemekler gönderirdi. (Gülüyor.) Yaa... Kadınlar matinesini gözümün önüne getirdim şimdi. Çoluk çocuk gelirlerdi. Bir de umuma açık matineler vardı. Çok anlatılacak hikâye var, sevimliydi her şey... Şimdi o zamanlara benzer bir şey göremiyorum. Gazinolar yemek vermeye başladı ve yavaş yavaş değişti.

        - Eskiden gazinoda sahneye çıkanlar ve sanata yön verenler birbirleriyle çok hoşsohbetti, arkadaşlardı. Şimdi zirvede olma kaygısından mı ne, eski samimi bağları göremiyoruz. Sizce neden?

        S.Ş.: O zamanlar dansöz, komedyen, türkücü, Batı müziği okuyan vardı alt kadroda. Yani rengârenkti. İnsan ayrımı yoktu, önemli olan konuklardı. Severdi insanlar birbirini. Şimdi de seviyoruz. Her zaman gönlümdeki insan Emel ile o samimiyeti yeniden göstereceğiz. Gelenlere dört mevsimi yaşatacağız. Dün, bugün ve yarını anlatan şarkılar ve sohbetler gerçekleştireceğiz.

        E.S.: Kesinlikle. Selami ile sahnede olmak çok güzel.

        - Uzun yıllardır tanışıyorsunuz. Neler yaşamışsınızdır neler... Merak ediyorum, bir araya geldiğinizde sohbet konularınız neler oluyor?

        (Katıla katıla gülüyorlar.)

        S.Ş.: Gülmek insan için en büyük ilaçtır.

        E.S.: Yahu biz çok gülüyoruz bir araya gelince, anlatamam!

        S.Ş.: Bak gösterelim. (Emel Sayın’a dönüp) Bana “Selamicim nasılsın?” de.

        E.S.: Selamicim nasılsın?

        S.Ş: (Bacak bacak üstüne atıyor, ciddi bir ses tonuyla...) Çok teşekkür ederim sağ olun. Siz nasılsınız Emel Hanım?

        E.S.: Böyle bir Selami görünce karşımda “Üff! Selami” diyorum. Sonra başlıyor espriler.

        S.Ş.: Öyle, öyle. Ama yerine göre!

        E.S.: E tabii... Ama Selami çok neşeli biri. Beni de çok güldürüyor. Nereden buluyor bu kadar espriyi anlamıyorum. Çok ciddi bir anda eğilip kulağınıza bir şey fısıldar, siz mahvolursunuz. Çok renkli bir ruhu var. Harika bir arkadaş, Allah bozmasın.

        S.Ş.: Yahu iki espri yapıyorum, insanlar kendini yerlere atıyor. Konserlerde de böyle. Sonra “Selami bir daha, bir daha!” diyorlar bana.

        ‘KAÇ YILLIK SANATÇILARIZ...’

        - Yıllardır sahnelerdesiniz. O kadar çok şey görmüşsünüzdür ki... Sahneler size ne öğretti?

        E.S.: Bunlar çok zor sorular Ece’cim. (Gözlüğünü çıkarıp masaya koyuyor.) Sahneye çok genç yaşta çıktım. O kadar çekingendim ki yolda tek başıma yürüyemeyecek kadar. İlla yanımda ailemden biri olacak. Belki de kendime güvenim yoktu, bilmiyorum... İçine kapanık biriydim. İlk zamanlarda çok zorluk çektim. Ama sahne bana kendime güvenmeyi öğretti. Başarının insana kazandırdığı güveni anlamaya başladım. Özgüven kazandım. Ve bunun ne kadar önemli olduğunu anladığım zaman bana daha çok şeyler kattı. Benim için önemli olan buydu. Ama daha neler neler var... İnsanlarla iletişim kurmak mesela. Evet, bizler yıldız olabiliriz ama insanız, farklı değiliz. Duygularımız ve her ne kadar öyle görünmese de yaşadıklarımız birbirimize çok benzer. Şarkılarla karşımdakilerle iletişim kurmayı öğrendim. Sizi sanatçı yapan budur. O şarkılarla yapılan duygu alışverişi o kadar önemlidir ki. Öyle değil mi Selami?

        S.Ş.: Kesinlikle, çok doğru söylüyor.

        E.S.: Bir şarkıda hep birlikte ağlarsınız. Öyle bir an olur ki şarkı söylerken bir şey dersiniz, hep birlikte gülersiniz. Bu iş sadece şarkıcı olmak değildir. Bir sürü misyon ediniyorsunuz. Daha ne olsun?

        - Siz ne diyorsunuz Selami Bey?

        S.Ş.: Biz çocuk yaşta ünlendik. Temel sağlam, tecrübe konuşur bu işlerde. Yıllardır Emel ve Selami varsa bu işin sırrı tecrübedir. Bunu öğrendim. Bir de hedefimiz gelenleri mutlu etmek, bunu unutmamalı. Fakat ne kadar tecrübeli olursak olalım sahneye çıktığımız zaman heyecanlanıyoruz. Bakın şimdi bile kalbim pır pır ediyor.

        E.S.: (Birden Selami Şahin’in kolundan tutuyor.) Bir de Selami şunun farkında mısın, kaç yıllık sanatçılarız? Benim 45’i geçti...

        S.Ş.: Ben de öyle. Ben 45’lik zamanlarındanım, daha longplay yoktu.

        E.S: (Katıla katıla gülüyor.) Doğru, süper bağladı yahu. Kocaman bir aile olduk, ben bunu hissettim şu an. Halkımızın sezgileri öyle önemli ki... Küçük bocalamalar oluyor ama sanatçıların samimiyetini ve samimiyetsizliğini hemencecik anlıyor. Ona göre muamele yapıyor. Yolda geçen herkes ailemden biri gibi. Selamlaşıp sohbet ediyoruz. Onlar da bana öyle bakıyor. Hayatımda her gün olan çok güzel bir şeyi söyleyeyim sana, sıcak bir selamlaşma. Bu, en büyük ödül bizim için.

        S.Ş.: Biz onların sevgisiyle varız.

        - Gençken de böyle mi düşünüyordunuz?

        E.S.: Gençken hepimiz başkaydık. “Ünlü olayım, resmim çıksın, beni sevsinler” derken zaman geçiyor. Sonradan anlıyorsun bazı şeyleri. Asıl olay kök salabilmek. Çok emek veriyoruz. İşin aslı hâlâ veriyoruz. Çalışmadan da götürebiliriz bu işi, hem de çok iyi götürürüz birikimimizle. Ama bunu yaparsam kendime ve dinleyiciye saygım biter.

        'BEN SELAMİ DİYEYİM SEN DE 'EMEL' DE BARİ!'

        - Sahnede neler seslendireceksiniz?

        S.Ş.: Türk sanat müziği de okuyacağız, modern popa yakın eserler de okuyacağız. Hatta bugünün şarkılarından da okuyacağız. Ama farklı olacak, bu kesin. Ne çok uzun, ne de çok kısa olacak.

        - Gazinoda rakı sofrası kurulacak, gelenler keyifle sizi dinleyecek. Siz rakı sofrasında kimleri dinlersiniz?

        E.S.: Ay şimdi bizimki “Selami Şahin dinlemek isterim” dermiş! (Gülüyorlar.)

        - Öyle mi dersiniz?

        S.Ş.: E tabii öyle!

        E.S.: Ama çok ayıp olur. “Emel Sayın” desene! (Gülüyorlar.) Ben “Selami Şahin” diyeyim, sen de “Emel” de bari. En güzeli...

        - Kârlı anlaşma gibi duruyor! (Gülüyorlar.)

        S.Ş.: Vallahi çok mutluyum.

        E.S.: Al benden de o kadar. Hem de çok heyecanlıyım.

        'BU BİLİNÇLE 20 YAŞIMDA OLSAM, BAK NE OLUR!'

        - Şimdi 20’li yaşlarınıza dönsek, sahnelerde olmak ister miydiniz? Yeni çıkan bir isim belki?

        E.S.: Aaa... Tersine döndü şimdi bak! Hiç düşünmemiştim ben bunu.

        S.Ş.: Benim kinim yoktur kimseye. Yeni sanatçıları da küçümsemem asla. Ben dünyaya bir daha gelsem yeniden Selami Şahin yani aynı kişi olmak isterdim.

        E.S.: Ben de öyle. Demek ki mutluyuz. İşimizden dolayı şikâyet edebilirdik, etrafımızda bunu yapanlar çok oldu. Çok şükür bizde öyle bir şey yok. İyi de Selami, sorunun cevabını vermedin ki... (Gülüyorlar.) Ben vereyim, 20 yaşında olmak çok hoş bir şey. Yeniden başlasam ama bu bilinçle 20 yaşımda olsam, bak neler olur! Bu tecrübeyle herhalde fezaya gideriz. Ama yine aynı şeyleri yaşarım, hatalar yaparım, korkarım... Ne çok korku yaşadım.

        S.Ş.: Bizim ruhumuz hiç büyümüyor. Çocuk yaştayız hâlâ. Pek değişiklik olmazdı bence.

        E.S.: Hah! Aynen öyle valla. Tabii genç olmayı isterim ama yeniden o mücadeleyi vermek istemem. Bu gerçekten çok korkutuyor beni.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ