Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Haberlerin acısı üstüme siniyor’

        Ekin TÜRKANTOS/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Geçtiğimiz günlerde Mediacat tarafından düzenlenen “Woman to Watch: Fark Yaratan Kadınlar” etkinliğinde “Medya Lideri” ödülü alan Habertürk’ün başarılı spikerlerinden Ece Üner, aynı zamanda bir şiir tutkunu. Sunduğu haberlere kayıtsız kalmıyor ve etkilendiği şeyleri gün sonunda defterine döküyor. 9 yaşından beri şiir yazıyor. 2013’te bir Sezen Aksu konserinde hayata bakışının değiştiğini söyleyen Üner, ertesi gün sistemli bir şekilde yazmaya başlamış. İşte geçen sürede kaleme aldığı şiirlerini “olduğu gibi” adıyla kitaplaştıran Ece Üner, “Ekranda gördükleri kadın makyajını siliyor ve ‘olduğu gibi’ çıplak kalıyor. Severler, sevmezler bilemem. Ben onlara kendimi açtım” diyor.

        Kitap “Ben bir kelime işçisiyim” diye başlıyor ve “Demir parmaklıklar ardına hapsettiğim tüm sözcükleri tahliye vakti... Denize düşen yılana sarılır. Bense yılana düştüm denize sarıldım; kelimeler denizine...” diye devam ediyor. Tam olarak ne demek istiyorsun?

        Demek istediğim tam olarak şu; Çinliler birine beddua etmek istediklerinde; “Umarım ilginç zamanlarda yaşarsın” derlermiş. Biz çok ilginç zamanlarda yaşıyoruz. Acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyabiliyorsan insansın. Haberlerin acısı, duygusu, kokusu üstüme siniyor ve bedenimde zehir etkisi yaratıyor. İşte o zehri akıtmak için bir çatlak buldum, o da kelimeler denizi. Kendimi kelimelerle rehabilite ediyorum.

        Kitabın adı neden ‘olduğu gibi’?

        Benim Habertürk’te “Olduğu Gibi” diye bir tartışma programım vardı. İsmini babam koymuştu. Geçtiğimiz yıl değer verdiğim bir yakınımla konuşurken dedim ki; “Ben kendime şair diyemem, oldum demek öldüm demektir, ben kelime işçisiyim, iyi bir şairim demek için çok erken.” O da bana “olduğu kadar” dedi. Sonra “olduğu gibi” aklıma geldi. Evet, benim kalbimden, zihnimden dökülen kelimeler onlar. Olduğu kadar, olduğu gibi, benim gibi, samimi, katıksız, çıplak, savunmasız. Ötesi yok.

        ■ Yazmaya nasıl başladın?

        9 yaşımdan beri kenara not ettiğim mısralar vardı ama disiplinli olarak yazmaya başlamamın ilginç bir hikâyesi var. 2013’te Sezen Aksu’nun Harbiye Açıkhava’daki konserine gitmiştim. Sahnede dedi ki; “İyi besteler var ama artık iyi güfte yok.” Bir alındım, bir alındım. Kendime dert edindim. Ertesi sabah uyanır uyanmaz “İyi güfte yazayım” diye yola koyuldum ve baktım içimden akıyor. Harfler kelimelere, kelimeler mısralara, kıtalar şiirlere döndü. Baraj kapakları o vesileyle açıldı, durdurmak mümkün olmadı.

        ‘METAFORLARIN GÜCÜNÜ KEŞFETTİM’

        Sen bir habercisin ve elbette gün içinde bir sürü olumsuz haberi okuyor, sunuyor, araştırıyorsun. Bu da ister istemez şiirlerine yansıyor. “Bir Madenci Sevdim”, “1 Mayıs”, “Hrant’ın Ardından” gibi şiirlerin var. Zor zamanlarda yazar mısın?

        Etkilendiğim tüm haberlerin ardından birkaç kelime keşfeder, kenara not ederim. Sonra onlar mısralara dönüşür. Nasıl ki Aylan Kurdi’nin görüntüsü dünyayı değiştirdi, bazen bir görüntü bazen de bir söz dünyayı değiştirir. Metaforların gücünü keşfettim. Dilin estetik, zevk verici niteliklerini de... Sözcükler en gerçek büyü. Şiirden yoksun bir toplumsal değişim sorunlu olur. Bazen bir şairin söylediklerini, bilim ciltlerce kitapla ancak anlatabilir. Onun için töre cinayetleri, savaşlar, çatışmalar, kadın ve çocuk ölümleri, ilahi aşk, dünyevi aşk, kalbimi kanatan ne varsa yazdım.

        Benim kitaptaki favorim “Katliam” adlı şiirin. “Ağacın insana gölge etmesi gereken yerde, insan ağaca gölge. Eyy oduncu! Al baltayı eline, kes gölgemi tek seferde” diyorsun. Doğa ile ilişkilisin, denizi çok sevdiğini arada kendini rahatlatmak için doğa yürüyüşleri yaptığını biliyorum. Bu senin bir nevi şarj olma ritüelin değil mi?

        Bu benim kanatlanma ve köklenme ritüelim. Samimi samimiyetsizliğin olduğu, kişilerin özünden uzaklaştığı hatta özüne ihanet ettiği bir sektörde çalışıyorum. Ancak insanoğlu maymun misali tırmandıkça ayıplı yerleri açıkta kalıyor. Oysa Kopernik dünyanın evrenin merkezinde olmadığını ispatlayalı çok oldu. Darwin, “Hepimiz maymundan geliyoruz” diyerek insanı daha da aşağıladı. Freud, bırakın dünyaya hâkim olmayı, bilinçaltı dolayısıyla insanın daha bedenine ve iradesine hâkim olamadığını söyledi. Büyük İskender, dünyaya sığamadı, sonunda 2 metreye sığdı. Bütün bunlara rağmen hâlâ kendini mesele edenler var. Doğanın önünde saygıyla eğiliyor, haddimi biliyorum. Beni kendime getiriyor.

        'EKRANDA EN KALICI ŞEY GEÇİCİLİK'

        Nasıl bir ruh halindesin? Kitap çıkarmanın ekrana çıkmaktan ne gibi bir farkı var?

        Bir kere varlığımı kesinlikle çoğalttığımı düşünüyorum. Zira öldükten sonra da yaşamak istiyorsanız ya yazılacak bir şeyler yapın ya da okunacak bir şeyler yazın derler. Ekranda en kalıcı şey geçicilik. Bu öyle değil; hayatı anlamlandırmak için sevdiklerime bir dost tavsiyesi bu kitap.

        Kendi şiirlerinden en sevdiğin hangisi?

        İnsan çocuklarını birbirinden ayırabilir mi? Ayırmadan seviyorum.

        Eşin için yazdığın bir şiir var mı?

        Ruh eşim için yazdığım şiirler olduğu doğrudur.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ