Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Fark edelim de... Nasıl acaba?

        Ayşe ÖZEK KARASU / GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        İnsanı uzuv kaybına kadar götürebilecek bir hastalıkla mücadele için o uzvu yücelten kampanya yapılır mı? Teoride yapılmaz. İnsanın sinirini bozar, tepki doğurur, şimşekleri çeker, sosyal medyalara düşer, ağız dolusu küfür savrulur, dünyada TT filan olur...

        Ve böylece amacına da ulaşmış olur. Hastalığın aslında ne kadar yakında olduğunu herkes fark eder. Meme kanseri de böyle. Türkiye’de yılda 15 bin kadına meme kanseri teşhisi konuluyor. Kadın kanserlerinin yüzde 20-25’i de meme kanseri. Her 8 kadından 1’inde hayatının herhangi bir döneminde meme kanseri gelişiyor. 55’inden sonra risk artıyor. Erken tanı için yapılacak ilk iş elle kontrol. Bunun için de tehlikenin farkında olmak gerekiyor.

        Ekim ayının meme kanseri farkındalık ayı olması nedeniyle dünyanın dört bir yanında etkinlikler yapılıyor. Mesela geçen 10 Ekim günü İstanbul Ortaköy’de “Pembe Yürüyüş” yapıldı. Nevval Sevindi başkanlığındaki Pembe Hanım Hasta ve Yakınlarıyla Dayanışma Derneği’nin organizasyonuyla. Türkiye’yi meme kanseri konusunda bilinçlendirme deyince, en etkili isim Nevval Sevindi belki de. Gazeteciliğinin de payı var bunda. Teyze ve halasını meme kanserinden kaybetti. Sonra annesi ve kendisi yakalandı hastalığa. Hem de iki kez. Yendi, “Kanserle Yaşıyorum” kitabını yazdı.

        Pembe Yürüyüş ne yazık ki, tam da Ankara’daki terör katliamına denk geldi. Yürüyüşte terör kurbanları da anıldı ama, kimsede meme kanserini görecek hal kalmamıştı. Gerçi yaşadığımız o büyük acı olmasa da yeterince görecek miydik, orası şüpheli.

        PROVOKASYON!

        Bu şüpheli durum bütün dünya için geçerli. İşte bu nedenle kampanyacılar farklı, sivri buluşlarla dikkat çekmeye çalışıyor. Beyaz Saray’dan, meydanlara, köprülere anıt yapılar pembe ışıklara bürünüyor, ortalığı pembe kurdeleler kaplıyor. Ama yetmiyor. ABD’de #NoBraDay hashtag’iyle online kampanya başlatılıyor. Yani “sutyensiz gün” anlamında, tam 13 Ekim günü “Sutyenler fora” diyerek. Bu çağrı tüm dünya kadınlarına. Ama Facebook sayfasındaki çağrı bir tuhaf; “Memeler harikadır, hanımlar onları 24 saat özgür bırakın. Güvenin kendinize, dünya görsün...” diye başlayıp çeşitli meme şekilleri sıfatlandırılarak “İster öyle olsun, ister böyle, harekete katıl” bağlamında bir çağrı. Bunun üzerine dört bir yandan sutyensiz selfie’ler sökün ediyor ve sinirler zıplıyor. Çığ gibi eleştiri yağıyor. Hastalığın bu şekilde cinselleştirilmesi yerden yere vuruluyor. Hatta meme kanseri olanlar arasından olayı saldırgan bulanlar çıkıyor.

        Medyadaki bir eleştiri yazısında, sadece Amerika’da yılda 40 bin kadının meme kanserinden öldüğü belirtilerek şu satırlar yer alıyor: “Sözde farkındalık yaratmak amacıyla başlatılan kampanya, seksi fotoğraflar paylaşmak amacıyla suiistimal ediliyor. Farkındalık adına kadın cinsel nesneye dönüştürülüyor. Daha ne kadar düşebiliriz acaba?”

        Ama yaşadığımız çağ da, böyle bir çağ. Munis, ince hareketlerle, yaygınından sosyaline hiçbir medyada dikkat çekmenin imkânı yok. Nitekim eleştirenler de, ağır tahrikten aldıkları gazla eleştiriyor ve farkındalık hareketine katkıda bulunmuş oluyor. Ne kadar provokasyon, o kadar farkındalık.

        Şunu not düşeyim:

        “O fotoğraflara bakan erkeklerin umurunda mı acaba, yılda kaç kadının meme kanserinden öldüğü” şeklinde bir eleştiri var ki, ona katılmamak elde değil. “O erkekler, mastektomi yarası olan, saçı dökülen kadınların fotoğrafına bakamazlar ama” diye ekliyor.

        MASTEKTOMİ?

        Aslında meme görüntüsü, meme kanserinin gerçeği değil. Girişte “İnsanı uzuv kaybına götürebilecek bir hastalık” demiştim ya, meme kanserinde kökten çözüm devri artık kapanıyor. Erken aşamada bile meme kanserini yok etmenin tek yolu mastektomiden geçer anlayışı tarihe karışıyor. Bilim erken teşhiste yeni kapılar açıyor. Mesela idrar tahliliyle yüzde 90 kesin sonuç alınabiliyor.

        TIME geçenlerde “Ya hiçbir şey yapmamaya karar verirsem” kapağıyla çıktı. Dergi şunu sorguluyordu: Acaba çok fazla kemoterapi, çok fazla radyoterapi, çok fazla mastektomi mi yapılıyor? Tabii bu sorular daha çok ABD için geçerli. Çünkü mastektomi operasyonlarının oranı çok yüksek. Hiçbir şey yapmamak derken kastedilen de bunları yapmamak. Radyoterapiye, mastektomiye alternatifler irdeleniyor. Tamoxifen’le tümörün büyümesini önleyerek, düzenli kontrol altında olmak gibi.

        Uzuv kaybına uğramadan da hayatta kalınıyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ