Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Yara açanların sayısı kapatanlardan çok’

        Ekin TÜRKANTOS/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Başrollerini Gökçe Bahadır, Engin Öztürk ve Onur Saylak’ın paylaştığı, iki erkeğin tutkulu aşkı arasında kalan Gönül’ün hikâyesi, her bölümde başka yollara sapıyor. Dizinin üç başrol oyuncusundan karakterlerini dinledik.

        ONUR SAYLAK: SAHNELERİN TANSİYONU VE DEVİNİMİ BİZİ BİRAZ YORUYOR

        Hikâyenin farklı bir kurgusu var. Projeyi kabul etme nedeniniz neydi?

        Proje çok iyi çalışılmış, karakterleri ve kurgusuyla okurken akıp giden ve sürekli heyecanı ayakta tutan bir senaryoya sahip. Böyle senaryolar oyuncular için bulunmaz nimet... O yüzden okur okumaz projenin içinde olmak istedim.

        Artık projelerde çok iyi oyuncuları bir arada görüyoruz. Eskisi gibi tek başrol olmuyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Rolün başı sonu olmaz. (Gülüyor.) Taşıyıcı unsur olarak daha fazla süre alan oyuncular var elbette ama, dizi çalışırken bunu paylaşmak keyifli ve daha pratik. Çalışma saatleri ve performans olarak sizi rahatlatan bir şey.

        Projeden önce birbirinizle tanışıyor muydunuz?

        Gökçe’yle küçük bir süre set paylaştık ama hiç karşılıklı oynamamıştık. Engin’le bu sette bir araya geldik.

        Set ne olursa eğlenceli geçer?Set aralarında vakit geçirmek için özel bir ritüeliniz var mı?

        Biz ilk günden beri iyi bir ekip olduk. Uzun çalışma saatlerinde huzurlu ve eğlenceli çalışmak çok önemli. Genelde hep beraber müzik dinliyoruz. Özellikle karavanda müziksiz bir anımız yok gibi.

        Filmde saplantılı bir aşk hikâyesi izliyoruz. Sanırım en zor olanı bu. Hem yaşayan hem de yaşatan için...

        Güç ve saplantı arasında ince bir çizgi var. Hikâyeyi belki de en renkli hale getiren bu. İzlerken geriliyorsun, fikir yürütüyorsun, öfkeleniyorsun. Bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyorsun.

        Siz oynarken ne hissediyorsunuz?

        Yorucu... Bir karakteri oynarken senaryo boyunca, hele böyle rollerde iyi takip etmeniz gerekli. Sahnelerin tansiyonu ve devinimi bizi biraz yoruyor. Çünkü her gün o tempoda bu tip sahneler çekmek ve oynamak fiziksel ve ruhsal yorgunluk yaratıyor.

        Özel hayatınızla da son derece pozitif bir imaj çizerken bu karakter izleyiciyi de oldukça şaşırttı...

        Tekin, tutkulu bir âşık aslında. Sevdiği kadını kaybetmemek için sınırları zorluyor sadece. İnsanın içindeki pek de görmek istemediği karanlık alana giriyor ve o karanlıktan çıkardıklarını da uyguluyor hayatta. Zeki, korkusuz, ısrarcı, özgüveni yüksek bir karakter. Zaten adam cerrah. (Gülüyor.)

        Bu arada yeni filminiz de hayırlı olsun. Eşinizle birlikte güzel bir proje yaptınız. Biraz işin arka planından, nasıl bir iş olduğundan bahsedelim mi?

        Doğu Akal, Hakan Günday ve ben bir senaryo üzerinde çalıştık ve “Orman” adlı kısa filmimiz ortaya çıktı. Selim Bayraktar, Muhammet Uzuner, Mustafa Uğurlu, Tuba Büyüküstün ve Mavi Mercan oyuncu kadromuzu oluşturdu. Oyuncuların ve teknik ekibin müthiş çalışmasıyla ilk denememiz keyifli geçti. Feza Çaldıran, Naz Erayda, Ali Aga ve Uygur Yiğit bizimle yaratıcı güçlerini paylaştılar. Kısa filmimiz “Orman” New York, Los Angeles, San Francisco, Toronto, Venedik, Adana ve Avustralya’da Dungog, Fransa’da Eix En Provence’da festivallere katılıyor. Filmi ne zaman izleyebileceğiz? Festival süreci tamamlanınca filmi internet ortamında paylaşacağız.

        GÖKÇE BAHADIR: HER SEFERİNDE YENİDEN BAŞLIYORUM SANKİ

        Gönül farklı bir karakter... Sanıyorum bu güne kadar yaptığınız en ilginç işlerden biri bu.

        Aslında Gönül için farklı, sıra dışı bir kadın demek daha doğru olur. Ezber bozan bir kadın. Yetimhanede büyümüş, kendi yaralarını sarmayı öğrenmiş, sevgiye aç ama aynı zamanda zengin başarılı karizmatik nişanlısının onu aldattığını öğrendiğinde her şeyi elinin tersiyle itebilecek kadar da cesur. Ya da yıllarca onu arayıp sormamış babasının mirasını reddedecek kadar gururlu ve güçlü. Tam bir survivor.

        Şu ilgimi çekti; son iki projede hep İstanbul’a bir yerlerden gelen bir kadını canlandırıyorsunuz. Bu bir işaret mi? İstanbul’da mutlu musunuz?

        Öyle mi! Tamamen tesadüf. (Gülüyor.) Ben İstanbul doğumluyum. Şehrin zor tarafları var ama İstanbul’da yaşamaktan mutluyum.

        Saplantılı bir aşkın içinde çaresiz kalan Gönül, neye inanacağını şaşırıyor. Ve daha ilk bölümden birçok şey geçiyor başından. Bu rolün size hissettirdiği ne?

        Gönül, sevilmenin ne demek olduğunu bilmediği için her şeyi aşktan sanıyor. Karşısında onu tutkuyla seven bir adam var. Adamın sevgisi onu öyle bir etkiliyor ki, kendi duyguları içinde kayboluyor. Fakat bir anda bir yalanın içinde buluyor kendini ve korkuyor. Artık sadece mutlu olmak istiyor Gönül, mutlu bir aile kurmak istiyor.

        İlk zamanlardan bugüne yol aldığınızı düşünüyor musunuz, kendinizi beğeniyor musunuz?

        Kendimi beğendiğim kadar eleştiririm de... Kendime karşı biraz acımasızımdır. Tabiİ ki bugüne kadar bir sürü şey öğrendim ama aslında daha hiçbir şey bilmiyorum. Her seferinde yeniden başlıyorum sanki, ilk işimmiş gibi hissediyorum, heyecanlanıyorum, karnıma ağrılar giriyor.

        Oyunculuk anlamında en büyük hayalinizi merak ediyorum.

        Müzikalde oynamak.

        ENGİN ÖZTÜRK: ETRAFIMIZDA BU DENLİ YARASI OLAN BİRÇOK KADIN VAR

        ‘Muhteşem Yüzyıl’dan sonra yine farklı bir karakterle karşımızdasınız.

        Heyecan verici bir karakter Yusuf. İzleyici onu yavaş yavaş tanıyacak ve Yusuf’un farklı hikâyesi ortaya çıkacak.

        Dönem işinden sonra iş seçerken zorlandınız mı?

        Zorlanmak demek doğru olmaz Bu projede beni heyecanlandıran senaryo ve karakterle birlikte birçok şey vardı.

        ■ İlk bölümdeki hapishane çıkışı sahnesi dikkat çekti, ne hissettiniz?

        Evet, çok umutlu bir çıkış değildi. Tekrar gireceğini bilerek çıkılan bir karanlıktı orası.

        Yaralı bir kadınla yakınlaşmak kaçınılmaz dizide. Peki gerçek hayatta böyle bir şey erkeği korkutur mu?

        Ülkemiz şartlarında bu tip yaralar çok da uzak değil. Etrafımızda bu denli yarası olan birçok kadın var. Erkeği korkutur mu bilemem ama bu yaraları açanların sayısı kapatanların sayısından daha çok ona eminim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ