Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Birilerini kalbinden vurmak isterim’

        Mutlu HESAPÇI/GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bu yıl Antalya Film Festivali’nden En İyi Yönetmen Ödülü’yle dönen Selim Evci’nin “Saklı” filmi, Türkiye’de kadın olmayı anlatıyor. Yaşlı bir adamla genç bir kızın aşkından yola çıkarak derinleşen filmde Türkü Turan, sade ve duru oyunculuğuyla karşımıza çıkıyor. Her projesinde bambaşka rollerde gördüğümüz oyuncu, yine etkilemeyi başarıyor. Filmde, babasının baskılarından bunalmış genç kızı oynayan Turan’la kadın meselelerini konuşmak için buluştuk, sinemanın büyüsüyle sohbetimiz bambaşka bir yöne doğru aktı gitti. Çocukluğu, ünlülerin lunaparkında geçen genç oyuncunun hikâyesi beni şaşırttı, sizi de şaşırtacak.

        ■ Sinemada bambaşka rollerdesin, projelerini buna göre mi seçiyorsun?

        Üst üste benzer şeyler yapmamak gibi bir hedefim var. Gelen roller güzel olduğu için de şanslıyım, tercih edebiliyorum.

        ■ ‘Saklı’ filmi nasıl geldi sana?

        ■ Filmdeki ilişki, yaşlı bir adamla genç bir kızın aşkı mı, yoksa hayranlığı mı?

        Oradaki ilişkinin çıkış noktası bence baba baskısı. Kız, çok özgür ruhlu ama babasından çok baskı görüyor ve aslında ailesine de benzemiyor. Biraz sıkışmış durumda. Bana oynarken hissettirdiği, konuşabileceği bir baba arayışı ve kaçabileceği bir yer bulması. Bunun yanında tabii ki Mahir Bey’in ünlü, yetenekli ve karizmatik olması genç kızda bir hayranlık da yaratıyor. Ve gerçekten belki de seviyor. Birbirinin içine giren duygular yaşayarak Mahir’le birlikte oluyor genç kız.

        ■ Yaşlı adamın duygusu aşk mı sence?

        Bilmiyorum ki Mahir, Duru’ya âşık mıdır? Karısını erken yaşta kaybetmiş, yalnız bir adamın hayatına cıvıl cıvıl, güzel, genç bir kız giriyor, bu durumda böyle bir adamın böyle bir genç kıza âşık olmaması mümkün değil gibi geliyor. Ama ne anlamda aşk? Kızın yanında gençleşiyor adam ve hayatı renkleniyor. Adam da enerji alıyor kızdan, birlikte enerjileri yükseliyor aslında. Birbirlerine çok iyi geliyorlar.

        ■ Yaşıtın biri iyi gelmiyor ya da seni tamamlamıyor mu aslında?

        Yok ben öyle düşünmüyorum, erkek arkadaşım benimle aynı yaşta, çok olgun ve birbirimizi tamamlayabildiğimizi düşünüyorum. Yaş burada çok önemli değil; kadın büyük, erkek küçük de olabilir. Önemli olan karakter...

        ‘ÂŞIK OLACAĞIN KİŞİYİ SEÇEMİYORSUN!’

        ■ Bu kadar yaş farkının olduğu bir ilişki sana normal geliyor mu, burada yaşanan aşk olabilir mi?

        İnsan ne yaşamak istiyorsa onu yaşamalı, ben hiç kimseyi yargılamam. Eğer birinin yanında kendini iyi hissediyorsan onunla olmalısın.

        ■ ‘Aşkın yaşı yoktur’ doğru galiba.

        Herkes herkese âşık olabilir, âşık olacağın kişiyi seçemiyorsun.

        ■ Her oyuncunun üstesinden gelemeyeceği bir rol aslında Duru, karakterin üzerin de çalıştın mı?

        Duru hepimizin tanıdığı bir karakter aslında, bu durumu yaşayan bir sürü kişi vardır bu ülkede. Baba baskısından kaçıp saçma sapan şeyler yaşayıp hatalar yapanlar... Bu durumu yaşayan, Duru gibi ruh halinde pek çok kızla tanıştım. Üzerine çalışıp araştırma yapmadım, sadece karakter üzerine çok düşündüm, Selim’le çok konuştuk, filmi çekmeden önce bir ay kadar okuma provaları yaptık. “Duru neden böyle yapıyor, nasıl bir kız, neye göre tercihler yapıyor?” diye.

        ‘İLHAN ŞEŞEN’LE SEVGİLİYİ OYNAMAK GÜZELDİ’

        ■ Zorlandığın kısım belki İlhan Şeşen ile sevgiliyi oynamak olabilir; çünkü çocukluğunu biliyormuş.

        Evet “Elinde büyüdüm” diyebilirim, aile dostumuz. Yabancı biriyle oynamak belki daha kolay olabilirdi ama İlhan Ağabey ile birbirimizi tanıdığımız için başka bir güven vardı aramızda. Her şeyi gidip paylaşabiliyorum, konuşabiliyorum, o yüzden onun yanında kendimi güvende ve rahat hissettim. Sadece sevişme sahnelerimizi çekerken biraz zorlandık ama ondan sonra da güldük geçtik.

        ■ Filmin matematiği çok iyi oturmuş. Konu çok hassas başka bir boyuta da geçebilirdi. Çekincelerin oldu mu filmin konusu ve sahnelerine dair?

        Gerçek hayatta ne yapıyorsak, oynarken de onu yapmayı tercih ediyorum. Gerçek hayatta yaptığımız şeyleri, sinemada ayırmak istemiyorum. Benim oyunculuk anlayışım bu. Her şeyi olabildiğince rahatlıkla yapmaya çalışıyorum.

        ■ Hayatın bir yansıması sinema, sınırlar koymamak gerekiyor bence de...

        Tabii bu yönetmene ne kadar güvendiğinizle ve sahnenin ne kadar gerekli olduğuyla ilgili bir şey... Bazen gişe yapsın diye olmadık sahneler çekiliyor. Bu durumu oyuncu hisseder ve zaten gereksiz bir şeyi yapmaz. Selim’e çok güvendim ve iyi bir film çıkarmak adına karakterler için ne gerekiyorsa onu oynadık.

        'KADINLAR BİRBİRİNE YAFTALIYOR, BİZ OLAMIYORLAR'

        ■ Bu film Türkiye’de kadın olmayı ve sıkışıp kalma durumunu çok iyi anlatıyor. Filmin sende bıraktığı duygu ve etki ne oldu?

        Böyle bir hayat kesitinin bir parçası olmak, bu durumu göstermek çok güzeldi benim için. Çünkü Türkiye’de kadın olmakla ilgili endişeler taşıyorum. Kadınlara her alanda şiddet var. Son yıllarda kocaları tarafından öldürülen birçok kadın var. Tecavüz, taciz, töre ve daha bir sürü sorunlar yaşanıyor. Kadınlar hep acı çeken taraf. Hiç oynamamışım gibi Duru’yu izlediğimde gerçekten çok rahatsız edici bir şey hissettim. Duru’nun babası kızının bedeni hakkında hak iddia ediyor, etrafındaki insanlar kadının bedeni, ruhu ve tercihleriyle ilgili yargılıyor. O yüzden Duru’nun sıkışmışlığı ve o mutsuzluğunu görmek çok üzücü. Gerçekten çevremizde çok Duru var, çok üzücü.

        ■ Settar Tanrıöğen baba rolünü çok gerçekçi oynamış. Kızını hem seviyor, hem dövüyor...

        Hem kızıyorsun babaya hem seviyorsun. Duru’nun babası sadece çok sert bir adam olsaydı, komik bir adam olmasaydı belki çoktan kaçıp gitmişti evden. Duru’yu eve bağlayan, babasının bir taraftan da çok tatlı bir adam olması. Kızına yapmaması gereken birçok şeyi yapıyor ama yine de tatlı bir tarafı var. Hepimizin annesi-babası gibi hepimizden biri; hem iyi hem kötü tarafları var. Herkesin ikiyüzlülüğü var, herkes bir şeyler saklıyor; çok iyi olan bir insan bile mutlaka bir hata yapmıştır hayatında. Ama herkes hata yapmamış gibi davranıyor.

        ■ Erkek egemen toplumlarda erkekler neden böyle?

        Bu sosyolojik birçok şeyi içinde barındırıyor. Erkek çocuklarının anneleri tarafından şımartılıp evin patronu gibi gösterilmesiyle başlayan ve devam eden erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz aslında.

        ■ Değişebilir mi bu durum, umudun var mı?

        Toplumdaki kadınların daha iyi bir yere gelebilmeleri için erkeklerin bunu yapmak isteyeceğini zannetmiyorum. Bu yine kadınların başarması gereken bir sorun; çünkü erkekler zaten bu ülkede her anlamda kendilerini üstün görüyor. Neden bu erki kaybetmek istesinler ki! Neden “Kadınlar bizden üstün” desinler ki, öyle bir şey yok. Kadınların kendilerini var etmesi için kendilerinin savaş vermesi gerekiyor, birbirine sahip çıkması gerekiyor. Çok umudum var mı, yok. Her geçen yıl daha çok kadın cinayetleriyle karşılaşıyoruz. Cezaların daha ağır olması gerekiyor.

        ■ Kadınlar birbirlerini erkeklerin tuttuğu gibi tutmuyor, birbirlerine sahip çıkmıyorlar.

        Evet haklısın, kadınlar birbirlerini yaftalıyor, biz olamıyorlar. Bu adamları da kadınlar yetiştiriyor. O erkekleri bizler yetiştiriyoruz. Erkek ve kadın ayırımı olmadan “Biz” diyebilmeli, vicdanımızı hatırlayıp empati kurabilmeliyiz. Erkeklerin, kadın bedeni ve ruhu üzerinde hak iddia etmeyi bırakması lazım; hepimiz önce insan olduğumuzu hatırlatmalıyız birbirimize.

        'SANAT CAMİASINDA GEÇTİ ÇOCUKLUĞUM, ŞİMDİ DEĞERİNİ DAHA İYİ ANLIYORUM'

        ■ Sosyoloji eğitimi aldın oyunculuğuna katkısı oldu mu?

        Oyunculukla ilgili bir eğitimim yok, sosyoloji eğitimi beni oyuncu yapabildi aslında. Çünkü insanı tanımak besliyor, Kars’tan Erzurum’a geçmek oradaki insanlarla araştırma yapmak, sonra Balat’a gitmek farklı farklı dünyalar keşfetmek, değişik sosyal hayatları gözlemlemek ve başka başka kültürlerden olan insanlarla iletişim halinde olmak çok güzel. Bu durum insanları daha çok anlamamı sağlıyor ve oyunculuğuma çok faydası oldu. Böylelikle bana hiç benzemeyen birini de oynayabiliyorum. İyi ki sosyoloji okumuşum.

        ■ Oyunculuk serüvenin nasıl başlıyor?

        Aslında küçüklüğümden beri yönetmen olmak istiyordum, sinemaya âşıktım. 13 yaşımdan beri cebimdeki bütün parayı film izlemeye harcadım, filmlerle ilgili dokümanlara yatırdım. Bu alışkanlıklarım biraz da ailemin sahip olduğu Veli Bar ve oranın müdavimlerinden kaynaklanıyordu. Bütün sanat camiası müşterilerimizdi, şahane insanların arasında geçti çocukluğum. Onlarla birlikte büyüdüğüm için ister istemez içime işlemiş her şey.

        ■ Çok şanslı bir çocukluk...

        Çok şanslıydım, benim kuşağımdaki en şanslı çocuklardan biri olabilirim

        ‘ZEKİ MÜREN BENİ ‘NE TATLI ÇOCUKSUN’ DİYE SEVDİ’

        ■ Kimler vardı bu sanatçıların içinde ve anıların neler?

        Mesela Zeki Müren vardı hatırlıyorum, Sezen Aksu, Atıf Yılmaz, Atilla İlhan, Müjde Ar daha kimler kimler... Müjde Ar’ın kucağında oturup bana kitap okuduğunu hatırlıyorum. Bütün Yeşilçam Tarık Akan, Kadir İnanır ve daha niceleri ben çok küçüktüm hepsini hayal meyal hatırlıyorum. Şimdi hiçbiri beni tanımaz tabii ama o küçük çocuk bendim. Çok garip Zeki Müren ile ilgili bir anım var, “anı” diyeceğim ama pusetteydim daha 1-1.5 yaşındayım ve hatırlıyorum. Film karesi gibi annem çok şaşırmıştı hatırladığımı duyunca. Bodrum’da bir sokak köşesinde karşılaşıp “Ne kadar tatlı şeysin sen” deyip öpüp sevdiğini hatırlıyorum.1.5 yaşındaydım ama diyoruz ya “Sanat Güneşi” diye öyle bir ışığı vardı ki beynime kazınmış. Bazı insanların enerjisi, ışığı o kadar yüksek oluyor ki onlar zihnine kazınıyor. 15 yaşına kadar onlarla bir aradayken, onlarla sohbet etme imkânı çok özeldi. Şimdi dönüp baktığımda beni Türkü yapan insanlar onlar aslında. O havayı solumak çok değerliymiş.

        ■ Yönetmelik planın var mı?

        Ölmeden bir film çekmek istiyorum. Ne zaman yaparım, yapabilir miyim bilmiyorum; oyuncu oldum ama gerçekten çocukluktan beri hayalim her zaman bir şey çekmek, bir hikâye anlatmak, birilerini kalbinden vurmak çok isterim.

        ■ Peki senin çalışmak istediğin yönetmenler kimler?

        Ferzan Özpetek ve Fatih Akın ile çalışmayı çok isterim hem de çok. En büyük hayalim ikisiyle çalışmak.

        ■ Tanıştın mı kendileriyle?

        Hayır. Sanat, yapan kişinin kalbini gösteriyor sana. O adamların iyi kalpli, güzel insanlar olduklarını yaptıkları filmlerden anlıyorum. O yüzden çok çalışmak istiyorum. Onur Ünlü’yü de böyle kovaladım yıllarca, onunla çalışmak istedim, tanımıyorduk birbirimizi sonra birlikte çalıştık. Nuri Bilge Ceylan’ın sinema yolculuklarından birine ben de eşlik etmek isterim, o da ayrı bir hayalim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ