Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Allah’ın hakkı üçtür, bu sefer Oscar’ı alacağım

        Neslihan PERKER/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bu sene Oscar ödülleri, bizim için daha farklı bir anlam taşıyor. Çünkü kadrosu Türk oyunculardan oluşan, Türkçe konuşulan, yönetmeni Türk olan ve Türkiye’de çekilen “Mustang” filmi, yabancı dilde en iyi film dalında akademi ödüllerine aday gösterildi. Fransa’nın adayı olan yapım, 5 kız kardeşin büyüme çağında yaşadıkları baskıları, maruz kaldıkları zorlukları çok başarılı bir anlatımla seyirciye aktarıyor. Deniz Gamze Ergüven’in yönetmenliğini yaptığı filmin Charles Gillibert ile ortak yapımcısı olan Mine Vargı ise nihayet kırmızı halıda yürümek için hazır. Şimdiye kadar Amerikalı, Eşkıya, Her Şey Çok Güzel Olacak, Gönül Yarası, Kabadayı gibi çok başarılı filmlerin yapımcılığını üstlenen Vargı, “Eşkıya” ve “Gönül Yarası” ile daha önce akademi ödüllerinde, Oscar’a aday adayı olmuştu. Sinema sektörünün son 30 senesine baktığımızda, onun imzasını attığı işler birçok yapım arasında parlayanlardan... Kendisi aynı zamanda 1968 Türkiye Güzeli. O zamanlar aldığı birçok teklifi reddetmiş, sahneye çıkmamış ve kamera önünde olmayı istememiş. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın-Yayın Yüksekokulu mezunu, 3 çocuk annesi ve 2 torun sahibi Vargı ile Los Angeles’a gitmeden önce bir araya geldik.

        Sizi Mustang ile buluşturan neydi?

        Bu filmdeki yapımcılık sürecim, her zamanki gibi gerçekleşmedi. Yönetmen Deniz’i (Ergüven) yıllardır tanıyorum, dolayısıyla bu hayalini biliyordum, “Yap” dedim, “Ben de senin yapımcınım”. Çünkü ona çok güveniyorum. Aslında filmin çekim süreci 2 seneye yayılıyor, senaryo şekillendi ve Fransız bir yapımcısı da oldu. Çekim aşamasına gelindiğinde, Deniz kafasında filmi çoktan çekmiş ve bitirmişti. Benim ona öneride bulunduğum detay, konunun daha yumuşak bir şekilde anlatılmasıydı. Çünkü ben şuna inanıyorum, film izlemek herkesin iyi vakit geçirmek istediği bir aktivite. Bu, başından sonuna Deniz’in eseridir, ben katalizör görevi görmek istedim. O kadar genç bir film ki, ekibi de çok genç ve bana çok iyi geldi.

        Yabancı dilde ödüle aday olan filmlerde, temsil ettikleri ülkenin anadili konuşulur. Fakat bu sefer, Fransa’dan gidiyor ancak konuşulan dil Türkçe. Türkiye’den gereken desteği neden tam olarak almadı? Çok mu hassasız bazı konularda?

        Evet biraz hassasız ve duygusal davranıyoruz. Komisyon o filmi izledi, belki benimseyemedi; yani komisyon da filme Fransız kalmış olabilir. Başka bir durum olduğunu düşünmüyorum çünkü korkulacak bir film değil.

        Bazı şeyleri benimseyemiyor muyuz?

        Sanki öyle bir durum var...

        ■ Halbuki anlatılanlar, hangi aile yapısından gelirseniz gelin bir kız çocuğu olarak büyürken tanık olduğumuz gerçekler...

        ■ Cannes’da ödül alması Oscar şansını artırdı...

        Oscar gibi organizasyonlarda çok ciddi bir pazarlama gücünüz olmalı. Bunun da sağlanması için iyi bir tanıtım ve çok iyi bir dağıtımcı gerekiyor. Bu filmin şansı o, Cannes’da ödül aldığı için çok güçlü dağıtım şirketleriyle el sıkışıldı. Ancak Türkiye pazarında nasıl yer alması gerektiğiyle ilgili belki biraz daha ısrarcı olabilirdim. “Gençler istediği gibi yapsın” dedim, fazla sakin kaldım.

        ■ Ünlü isimlerin olmaması daha orijinal yapmış filmi...

        Öyle. Yani tabii babaanne ve amca karakterini canlandıran isimler çok çok önemli. Hikâyeyi güçlü bir şekilde taşıyan omurga onlar. 5 yepyeni, genç kız... Onların hepsini Deniz buldu, nasıl oynamaları gerektiğini anlattı. Onlar kendilerini hâlâ kardeş zannediyorlar. Tarzları, konuşmaları, şakalaşmaları olağanüstü.

        ■ Şu anda nasıl hissediyorsunuz kendinizi?

        Çok heyecanlıyım, son derece dinamik, genç ve enerjik hissediyorum. Bu proje ve gelinen nokta beni şaşırtmıyor. Ben hep “Allah’ın hakkı üçtür, ben üçüncüde alıp geleceğim. Şu adaylıkla ilgili engeli bir geçebilsem” diyordum.

        ‘OSCAR KAMPANYASINI TÜRKİYE GÜZELİ OLMAM ÜZERİNE KURMAK İSTEDİLER’

        ■ Daha önce yapımcılığını üstlendiğiniz 2 filmle direkten döndünüz. Bu sefer, Mustang’in ilk 5’e kalmış olmasındaki sebep nedir?

        Daha öncesinde bizde ilk 9 filme kalan kişi Nuri Bilge Ceylan’dı. O zaman bütün desteğimi Nuri’nin filmine vermiştim çünkü Cannes’da ödül almıştı, tanınıyordu. Orada da sektördeki isimler oy kullanıyor ama kulaklarının dolması lazım. Yani onların da o filmi benimsemesi lazım. Bunu nerede yapacaklar? Bu filmler önce bir yerlerde ödül alacak, konuşulacak ve dikkat çekecek. İkincisi ise dağıtımcı çok önemli. Benim diğer 2 filmim Eşkıya ve Gönül Yarası çok güzel projelerdi. Fakat bunların Cannes’da bir ödül almışlığı yoktu, dışarıda bir dağıtımcıya sahip değildik. Eşkıya zamanında hepsini öğrendim, Gönül Yarası’nda dışarıdaki dağıtımcıya güvenemedim, ondan sonra sektördeki herkesle bu birikimlerimi paylaştım.

        ■ Nedir o birikimleriniz?

        Biz duygusal olarak kendi beğendiğimiz işleri sunmak istiyoruz, halbuki onların gözünde başka bir filtre var. Gönül Yarası zamanında, Amerika’daki PR şirketi oradaki tanıtımda bana iki şey söyledi; ilki 68 Türkiye Güzeli olduğumu öğrendiklerinde bütün kampanyayı bunun üzerine kurmak istediler. Dedim ki: “Yapamazsınız.” Ancak onlar bana bunun tanıtımda çok dikkat çekecek bir şey olduğunu söylediler çünkü birçok film var ama hiçbirinin yapımcısı kendi ülkesinin güzellik kraliçesi değil. “Bunun üstüne gideceğiz, bak neler olacak” dediler. Ben bu kimliğimi hiç ortaya koymadım. Fikir aldığım bir diğer kişi ise “Tamamen çocuğun üzerinden gitmeliyiz” dedi; anne şarkıcı, baba psikopat... “Bir terk edilmişlik, bölünmüşlük var. Filmin afişi de buna uygun tasarlanmalı” dedi. Biz orada da anlaşamadık. Yeni bir afiş yaptık doğru, Emrah Yücel tasarlamıştı, kendisi de o afişi uygun gördü. Ben de işi teslim ettiğim insanlara güvenip karışmadığım için o yolda gittim ve kaybettik. Bu kadar basit.

        ■ Filmin ismi neden Mustang...

        ‘‘OSCAR ALACAĞIZ’ DEMİŞTİM’

        ■ Bir filmin yapımcısı olmaya karar vermeniz için ilk anda nasıl bir duygu oluşmalı sizde?

        Heyecanlanmam lazım. Mustang, Deniz’in ilk, benimse dinlendiğim bir dönemin filmi. Bakanlık destek verdi, çok teşekkür ediyorum. Deniz’e “Seninle el ele kırmızı halıda çok yürüyeceğiz, Oscar’ı da alacağız’’ demiştim.

        ■ Hep cesur bir kadın mıydınız?

        Olgunluk, cesaret ve basiretin ne olduğunu yıllar önce öğrendim. 1969’da her okuduğumda biraz daha anladığım bir yazı okudum. Diyor ki orada, “Tanrı bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesaretini, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme olgunluğunu, aradaki farkı anlayabilme basiretini versin.” Şimdi böyle daha iyi dönem, çok memnunum. Bu film bana şahane bir hediye, böyle de yapımcılık oluyormuş ne güzel, tatlı tatlı...

        'DERDİM OSCAR TÖRENİNDE NE GİYECEĞİM'

        ■ Oscar gecesinde göreceğiniz için heyecanlandığınız isimler var mı?

        Beni görünce çok mutlu olacaklarından eminim. Şaka bir yana, hakikaten hiç düşünmedim çünkü bu bilgi çağında artık o kadar iç içeyiz ki, dolayısıyla kimseyi merak etmiyorum. Şimdi “Ne giyineceğim?” diye bir derdim var diye şakalaşıyordum.

        ■ Giyineceğiniz kıyafetin tasarımcısı belli mi?

        Raşit Bağzıbağlı. Çok heyecanlı kendisi de... Raşit getirecek elbiseyi oraya, başka türlü yetişmiyor çünkü. Hazırlık yapıldı. O da çok tatlı bir heyecan, bunu yaşamak çok güzel

        'TÜRKİYE GÜZELİ SEÇİLİNCE AĞLADIM'

        ■ 1968 Türkiye Güzeli seçilmişsiniz. O yıllarda hiç kamera önünde yer almayı istemediniz mi?

        Çok fazla teklif geldi ama beni bir yere vardıracağını düşünmedim çünkü hedefim o değildi. Hedefim okumak, meslek sahibi olmak, ekonomik özgürlüğümü kazanmaktı. Türkiye Güzeli seçildiğimde lise son sınıf öğrencisiydim ve o sırada beni okuldan atmasınlar diye kuliste ağlıyordum. Rahmetli Abdi İpekçi dedi ki: “Mine kızım, bak gazete baskıya yetişecek, mecburuz, bugün açıklamazsak, yarın açıklayacağız.” Sonra ablam geldi ve beni ikna ettiler. Ertesi gün Ankara’ya okuluma gidilecek ve ben tasdiknamemi alacaktım ki, atılmayayım yani kendi rızamla ayrılayım diye.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ