Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Haydi ünlüler işbaşına!

        Ece ULUSUM / HT PAZAR

        Bütün dünya Taylor Swift gelin olup gidecek, Calvin Harris’le evlenecek diye beklerken, ikili geçen hafta ayrıldı. Haber yayılır yayılmaz trend topic oldu, manşetlere düştü; hayranları ayaklandı. Barışsınlar diye mektup yazan mı istersin, ağlarken video çekip sosyal medyaya koyan mı? Batı’da benzer hikâye çok. Justin Bieber ve Selena Gomez ayrıldığında da intihara kalkışanlar, ağlayarak video çekenler olmuştu. Bizim taraflara gelirsek, işler kesat! Günlerce eşelenen medya, Tarkan’ın sürpriz evliliğinden bir hikâye çıkaramadı mesela. Kenan İmirzalıoğlu-Sinem Kobal, Kıvanç Tatlıtuğ Başar Dizer evliliklerinde de medyanın eli aslında boştu. Yerli şöhretler için doya doya gözyaşı döken veya sevinçten kendini kaybeden hayranlar görmek zor artık. Şöhretliler âleminden uzun süre gündemde kalacak hikâyeler okumayalı aylar, yıllar oldu.

        Sadede gelelim... Bu konuda kafaları kurcalayan 3 mühim soru var: Bir; insanlar neden ünlülerin hayatıyla bu kadar ilgilenir, gözyaşı döker, intiharın eşiğine gelir? İki; ve daha da önemlisi, bizim şöhretliler neden şu aralar ortalardan kaybolup bizi ellerin ünlülerine muhtaç ettiler? Üç; bu durumun asabiyemiz ve ünlülerimizin istikbali açısından arz ettiği büyük risk nedir? Sabredin, hepsinin yanıtı sırayla verilecek!

        1- ÇOK TANINMIŞLIĞIYLA TANINANLAR!

        Baştan başlayalım. Sadece evlenip ayrılmalarda değil, şöhretli insanlar ne yaparsa moda oluyor, yaptıkları akıma dönüşüyor, yetmiyor zamanla toplumda kalıcı etkiler bırakıyorlar. Bazen normlar bile yıkılıyor. Peki neden?

        “Şöhret” (celebrity) kelimesini ünlü tarihçi Daniel Boorstin’e borçluyuz. Boorstin bu terimi 1961’de yayımlanan, yozlaşmayı incelediği “The Image” adlı çalışmasında tarif etmişti. “Şöhret” diyordu Boorstin, “Çok tanınmışlığıyla tanınan kişidir”. Boorstin büyük bir kültürel değişimin yaşandığı; kitle medyasının ve saçma bulduğu şaşaanın yükseldiği bir dönemde yazıyordu bunları. Şöhreti, vatandaşların gerçek yerine taklitlerce büyülendiği bir ABD bağlamına oturtmuştu. Basın toplantıları, fotoğraf çekimleri, film galaları gibi sadece kendi reklamlarını yapmak için göründükleri sahte etkinlikler için “sözde olay” (pseudoevent) diye bir terim üretmişti. Ünlüleri de “Sözde olayların insanları” olarak niteliyordu: “Reklamla aydınlatılan içi boş görüntüler...”

        Ama Boorstin öfkesine yenik düşmüş olabilir. Zira “ünlülük” durumu, zaman ve şartlar değişse de değişmedi. Medya daha da güçlendi. Küçümsediği “şöhret” denen şey de gittikçe daha etkili, önemli, hatta kamu yararı bulunan bir kuruma dönüştü. Örneğin, ünlü isimlerin evlenip çoluk çocuğa karışmasından sonra bizde de beyaz yakalı kadınlar kalıplarını kırmadı mı? Bergüzar Korel, Pelin Karahan, Ebru Şallı, Özgü Namal ve nicesine teşekkürler! Zamanla “star”ların din adamlarından bile etkili olduğunu söyleyip belki haddini aşan araştırmalar bile çıktı.

        YÜZDE 70 ONLARIN HAYATINI, YÜZDE 56 DA KENDİLERİNİ İSTİYOR

        2011 tarihli bir dergi, Journal of Phenomenological Psychology’de dediklerimi ispatlar nitelikte bir araştırma buldum. ABD’de 24-35 yaş arası 500 kişiye, hayran oldukları ünlülerin hayatlarında ne kadar etkili olduğu sorulmuş. Araştırmaya katılanların yüzde 70’i hayran olduğu kişilerin hayatını yaşamak istediğini, yüzde 56’sı hayran olduğu ünlü gibi bir eş bulmak istediğini, yüzde 63’ü onlar hakkında kötü haberlerden etkilendiğini söylüyor. Ve bu hikâyenin yükselişi, özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında, insanların gerçeklerden, içinde bulundukları kaotik ortamdan uzaklaşmak istediği zamanlara dayanıyor. “Yoksul ya da umutsuz insanlar üst sınıfa özgü kurgular üzerine her şeyi sever. Aşırı popüler gösterilerin yararsızlığı içinde koşturmaya bayılır. Onlara taparlar” diyor iletişim profesörü James Lull. “Gerçeklikten kopma arzularının bir sonucu olarak yöneldikleri film ve dizilerde en yakın bulduklarını seçen insanlar, onları yıldızlaştırır.” Ünlülerin hayatı hayranlarının gözünde harikadır çünkü. Hayranlık, kişiye yaşayamadığı dünyayı hayal etmesini sağlamaktan gelir. Öte yandan ünlü psikanalist Erich Fromm’a göre pek çok insan hayran olduğu kişiyle kendi hayatını kıyasladığında büyük fark görüyor. O hayata hiç ulaşamayacağını düşünerek kargaşaya sürükleniyor. Kargaşa içinde karar vermek zor olduğu için de çıkar yolu bu ünlüye tapmakta buluyor; vesaire vesaire.

        Uzun lafın kısası, Boorstin’in dediklerinin aksine Amerikalı tarihçi ve film eleştirmeni Profesör Neal Gabler’a bakılırsa, şöhret aslında yeni bir sanat biçimi: “Film, kitap, oyun ve televizyon programları gibi daha geleneksel eğlence biçimleriyle, kendine has yöntemleriyle rekabet ediyor şöhret. Küresel bir topluluk oluşturabilelim diye dikkatimizi dağıtıyor, insanlık hallerine hassaslaştırıyor ve ortak bir deneyim yaratıyor.” Yani reklamı yapılsın diye var olan insanlar değil, bize sürekli eğlence sağlasın diye yaşıyormuş gibi görünenler onlar. Buna göre şöhret, iyi bir sebebi olmadan reklamla ödüllendirilmez; bize hikâyeler sundukları için toplumda kabul görürler.

        2- BİZİM ÜNLÜLER LAZIM OLDUKLARINDA NEREDE?

        Ancak birkaç yıldır Türkiye’de kendini kanıtlamış ünlülerde de onlardan faydalanıp reklam üreten ve ekonomiyi hareketlendiren sektörlerde de bir tuhaflık var. Son zamanlarda medyanın magazin servislerinde en sık duyulan şey, ünlülerin hayattan elini eteğini çektiği, sert gündemde tepki çekip yıpranma endişesiyle ortalarda görünmedikleri yönündeki sızlanmalar. Diğer taraftan firmalar da projelerini erteliyor, terör saldırısı gibi haberlerin civarında -sanki bu da hayatın bir parçası değilmiş gibiadları görünsün istemiyorlar. Oysa uygun mesajlarla acıları paylaşmak ve medyada ünlülerin hikâyelerinin devamı, insanlara hayatın normal akışını hatırlatıp iyi hissettirebilirdi.

        Zira olağanüstü olaylara rağmen, normal hayat da bir yandan akıyor. İnsanlar evleniyor, boşanıyor ve başka insanlarda benzer hikâyeler görmek istiyor. Psikoterapist Katherine Schafler’e göre reklamlarda oynayan ünlü çiftler, televizyonda, gazetede ve billboard’larda olunca zamanla akla yazılıyor. Birinin adını söyleyince akla diğerinin adının gelmesi buna örnek. Hadi deneyelim, Kenan Doğulu? 1... 2... 3... Beren Saat! “Ne yaparsan yap aşk ile yap...” Bir araştırmaya göre insanlar en çok mutsuz olduğu zamanlarda magazin, Instagram ve Twitter’a bakıyor. Bir nevi dijital serotonin etkisi. Aşk ve seyahatle ilgili paylaşımlar da insanlara iyi hissettiriyor. Murat Boz, sevgilisi Aslı Enver için kısacık bir doğum günü şarkısını Instagram’da paylaştı da nasıl 1 milyondan fazla izlendi, övgü dolu binlerce yorum yapıldı hatırlayın...

        3- AMAN DİKKAT!

        Tamam, bugünlerde insanlar hayatın olağan akışını hatırlama imkânlarından mahrum kalabiliyor. Ama sıkıntı bundan ibaret değil. Ünlülerin payına düşen tehlike de şurada:

        Şöhret aslında günlük, gerçek hayatta sahneleniyor ve oradan da medyaya servis ediliyor.

        Neal Gabler’a göre medya yoksa, şöhret de yok. “Ünlü denen kişi, ancak ilginç bir hikâyeyi yaşadığı ya da yaşadığı hikâyeyi en azından bir medya organı ilginç bulduğu sürece ünlüdür” diyor Gabler. “Tam da lazım oldukları zaman kamuoyunun gözünün önünde olmayan ünlülerin hikâyesi zayıflarsa, şöhret kayıplara karışır.”

        Haydi perdeyi, bu tür yazılarda sık sık andığım -olan biteni cinsel arzulara bağlama eğilimindeki Sigmund Freud kapatsın: “Libidonun amacı içsel ya da dışsal yokluklarla hemen hemen tümden saptırılır, değiştirilir ya da engellenir. Bu durumda yeni amaç, cinsel doygunluktan ayrı ve uzaktır. Arzu nesnesine artık ulaşılamıyorsa, kimsenin elde etmemesi istenir...” Sevgili Freud, bizim buralarda senin bu dediğine “Ya benimsin ya da kara toprağın” derler...

        ANLAMLI ŞÖHRET

        Madonna’nın yükselişi ve insanların ona hayranlığı 2001’de ABD’de birçok üniversitede ders konusu olarak işlendi. İnsanların onu neden sevdiğine dair araştırmalar yazıldı, tezler hazırlandı. En yaygın sonuçsa Madonna’nın “Dünyayı kendi isteğim yöne götürürüm” tavrı ve tepkili kamusal kişiliğine duyulan hayranlıktı. Şarkılarından çok öte bir durum... İletişim Profesörü James Lull, dünyaya mal olan yıldızların yeteneklerinin yanı sıra çok anlamlılıklarının faydalı olduğunu söylüyor. Çok anlamlılık derken, Madonna’nın asi, oyuncu, şarkıcı, dansçı, toplumsal olaylarda iyi niyet elçisi olması gibi şeyler... Aynı günümüzdeki ışıltılı iyi niyet elçileri Taylor Swift, George Clooney, Keanu Reeves, Jennifer Lopez, Angelina Jolie, Orlando Bloom, Cara Delevingne gibi...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ