Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Birol Unel tam mafya oldu, beni de o kadın yaptı’

        Aysun ÖZ KAŞİ / HT PAZAR

        Son klibi “He-man”de olgun ve çekici bir kadın olarak karşımıza çıkan Nil Karaibrahimgil’e bu değişimin sebebini sormak üzere buluştuk. Konu, neden hemen her reklam jingle’ının altından çıktığına, siyasete ve Kürt meselesine uzandı. Hatta İbrahimgil, yaşam felsefesini biraz da bu röportajda çattı...

        Televizyonda dile takılan reklam jingle’larında çoğu kez onun sesi, sesi yoksa sözleri var. “Büyüdüm büyüdüm...”, “Aşkımla erirmisin?”, “Bir Tek AnnemOlsun Bana Bir Şey Olmaz” vesaire. Nil Karaibrahimgil reklam müzikleri yapıyor ama albümünden de geri kalmıyor. 3 hafta önce yayınlanan “Ben Buraya Çıplak Geldim” albümündeki “He-man” şarkısının klibinde, ünlü oyuncu Birol Ünel ve Danimarkalı aktör Rudi Köhnke’yle görüyoruz Karaibrahimgil’i. Sinema filmi tadında çekilen klipte, ünlü şarkıcıyı hiç olmadığı kadar feminen, seksi hatta “famme fatale” görünce “Nil büyüyormu; bu değişim niye” diyemerak ettik ve Akaret’lerde buluştuk. Onu tek kelimeyle tarif etsem “Sahici” derim. Uzaktan göründüğü gibi güler yüzlü, samimi ve güzel. Evde kendi topladığı saçları ve sadecemaskaralı kirpikleriyle geldi. İçinden geldiği gibi... 

        El üstünde büyütülmüş bir kız çocuğu havası var sizde...

        Şanslı bir çocukluktu. Ankara’da geçti çocukluğum.Müzik kutusu bir evde doğdum. Babamher gün gitar çalıp şarkı söylerdi.Modern Folk Üçlüsü’nde de amcamvardı, onların çok sesli yorumladığı türküler dinlenirdi. İlkokula yürüyerek giderdim. Kardeşimle beni, aile sıcaklığında ısıtarak, güldürerek, “Değerlisin,mutluluğu hak ediyorsun” diyerek büyüttüler... 

        Kendimi yetişkin hissetmiyorum. Büyümek zorunda bırakılmayı da hiç sevmem. Ne yazık ki bazen bir şey oluyor ve büyümek zorunda kalıyorsun.

        ‘ŞARHOŞ OLUP BARLARDAN MI TAŞAYIM?’

         “Özgür kız” olarak çıktınız ama çok da kontrollüsünüz. Tezat değilmi bu?

        Özgürlük kontrolsüzlük değil ki. Özgürlük sınırlar olduğunda konuşulan bir konu. Ayrıca ne yapınca kontrolsüz olacağımve bir oh çekilecek bunu da anlamış değilim. Sarhoş olup barlardanmı taşmalıyım? Soyunup sere serpe gazetelerin logosunamı uzanmalıyım? Yoksa ağzıma geleni söylemeli, diğer ünlüler hakkında atıp tutmalımıyım? Bunlarmı kontrolsüz dediğiniz şeyler?

        ‘SEKSAPEL KONUSUNU DÜŞÜNÜNCE ŞUNA VARDIM’ 

        “Seksapel bana bakanın ilk gördüğü şey değil” diyorsunuz ama son kliplerinizde seksi bir kadın görüyoruz...

        Seksapel konusunu düşününce şuna vardım; kesinlikle edayla, üslupla ilgili bir şey. Formül aramak boşuna. Jartiyer giyince olmuyor yani... Kalın paltolar içinde, bir kadın da çok seksi olabiliyor. Benimde içimde, pek çok kadın var. Bazen biri, bazen diğeri sazı alıp fırlıyor. Hepsini serbest bırakıp sergilemek taraftarıyım. Tutarlılık bana çok sıkıcı geliyor. 

        Bu cümle, seksi bir kadınların ukalalık formülümü?

        “Tutarlılık bana çok sıkıcı geliyor” cümlesimi? Evet:)! 

        Nil’in bir günü nasıl geçiyor? Sürekli şarkımı yazıyor?

        Bazen evet, bazen hayır. Ama keşke her günümşarkı yazarak geçse. Aşırı dozda zevkten başka boyuta geçerdim. Günleri algılarımı uyararak geçirmeye çalışıyorum; okuyup gezip konuşuyorum. Herkes gibi... Normal denilen hayat neyse, ondan kopmayarak... Şaşaalı, simli, yaldızlı yaşarsan nabzı tutamaz, hayatın kaba güzelliklerini yaşatamazsın kendine. O oyuna gelmedim. Şakşakçı yok etrafımda. 

        “Kristal Elma”lı bir reklamcıyken müziğe kaydınız ama reklamlardan da kopamadınız. Hangisi daha keyifli, reklam yazarlığımı yoksa müziğimi?

        Müziğin her türlüsü zevkli...Müzik bir lütuf... Büyük bir güç, bir kutlama, ayin. Delilik halinin kabul edilebilir son boyutu. Reklamiçin jingle yazarken de öyle. Bir şey demek istiyordum, reklamlarda söyledim. “Çocuk da yaparımkariyer de” öyleydi. Reklamdaki “Anne” şarkısı da öyle. Annemdinleyince ağlamıştı. 

        Pek çok firma sizinle çalışıyor niye?

        Markalar ancakmüzikle canlanacaklarını anladı. Belki samimi geliyorum, bilmiyorum. Beylik reklam laflarını jingle’larıma koymamaya çalışıyorum. Neşeli duyulma çabamyok. Kasmıyorum reklamdiye.

        İnsanları tüketime yönelten gizli bir formülünüz mü var?

        İnsanların tüketmek için yönlendirmeme ihtiyaçları yok. Ben samimi duygulardan bahseden basit bir müzisyenim. Birmarkanın pencereye gelip söyleyeceği serenadı yazıp ekmek parası kazanıyorum. İçimden geldiğinde, sokaktan geçenlere de şarkı söylüyorum.

        İnsanların ne duymaya ihtiyacı var?

        Sevgi ve tolerans... Bunların olduğu yeryüzü cennet...

        İsteklerde ne gibi bir değişim var?

        Samimiyet. Bu farkı herkes anlıyor. Herkeste gerçeklik dedektörü var. 

        Hiç seçim şarkısı yaptınızmı?

        Geldi, reddettim. Siyaset beni heyecanlandırmıyor, tamtersi yoruyor. Süte şarkı yapmayı tercih ederim.

        Türkiye’deki siyasi trendleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Oldurulamayan şeylerin bitmez münakaşası.

        ‘KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ İÇİN ANCAK ŞARKI YAZARIM’ 

        Başkanlık sistemi ya da Kürt meselesine kafa patlatıyor musunuz?

        Burada yaşayıp haksızlıklara, savaşlara, acılara kayıtsız kalmak mümkün değil. Obama seçimi kazandığı zaman “Bunu rengârenk oylara borçluyum” dedi. Bir toplumun zenginliği,minareli farklılıklarıdır. Oyu, eşitlik sağlayarak, renklere saygı göstererek de alabilirsin. Amerika’ya bu yüzden hayran değilmiyiz? “Herkesin hayatı, eşitliği,mutluluğu arama hakkı” var diye kuralı baştan koymuşlar. Keşke bizim yeni Anayasa’da da yazsa bu. 

        Kürt meselesinin çözümüne insanlar nasılmotive edilir?

        Bir annenin ağzından ağıt yazdım. Elimden bu gelir. Sözleri şöyle: Şu yerde yatan, benimoğlumdur / Aslan oğlumdur, canım oğlumdur / Hatırlıyorum ilk nefesini / Ah! Görmeseydimson nefesini / Allah’ın verdiği canı, kullar mı alacak? / Anaların gözyaşını kim kurutacak? / Burası neresi? / Bu neyin savaşı? / İmkânsızmı düşmanın olmak arkadaşı? / Herkes ne kadar genç / Herkes ne güzel / Yokmu bu kurşunun daha da yavaşı?

        ‘Serdar’ı uçuruyorum’

        Sizi reklamcılıktan vazgeçiren kocanız olmuş, müzikte daha başarılı olacağınızı söylemiş...

        Serdar bana "Dünyada reaktifler ve proaktifler var. Reaktifler hayata duygusal tepkiler verir. Proaktifler de problem çözmeye odaklıdır. Reklamcılık proaktiflerin işi sen sanatçısın, reaksiyon göstersen daha iyi" dedi. Bazı kilit anlar var hayatta. Yol işaretleri çıkarıyor karşına. Henüz ne yapacağına karar veremeyen bir üniversite mezunuydum. Bu laf yolumu aydınlattı.

        Eşinizin hayatınızda değiştirdiği başka neler var?

        Serdar toprak, ben hava. O benim ayaklarımı yere bastırıyor, ben onu uçuruyorum.

        Benim çocuğum olduğunu öğrenince mutlu oldunuz. Çok soruluyordur ama ne zaman anne olmayı düşünüyorsunuz?

        Ertelemeci biriyim. Hatta şimdi bu sorunumla ilgili kitap okuyorum, "Şimdinin gücü" diye. Sana sordum çünkü olduğundan çok genç görünüyorsun. İltifat olsun diye söylemiyorum. Ben çocukları çok severim, onlar da beni çok sever. Kuzenim Peri'nin hastasıyım. Geçenlerde parkta bir arkadaşı ona "Nil de kim" demiş. O da "Çok eğlenceli biri" diye tanıtmış beni. Bir çocuktan bunu duymaktan daha büyük iltifat olamaz.

        ‘İlham hayvanımı sağarım, sütü varsa verir’ 

        Müzikle ilgili hayallere gelelim...

        Uzun bir yolculuk o. Hayallere gidiyoruz her gün. 

        "Nilinişleri" adını verdiğiniz stüdyonuz bitti mi?

        Bitmek üzere.

        Evde mi bu stüdyo?

        Evde değil. Ama müziğin gecesi gündüzü, stüdyolardan randevu alıp gitmesi olmaz diye stüdyo istedim. Kafama estiğinde kayıt yapmak, prova yapmak, hatta şarkı yapıp internete salmak istiyorum. Aradaki şeyler, arabulucular, teferruatlar bir çekilsin... 

        Siz ne zaman şarkı yazarsınız?

        İçimden geldiği zaman. Bir de birileri isterse... Gider ilham hayvanımı sağarım, sütü varsa verir. Bu hafta sonu bir arkadaşıma doğum günü hediyesi şarkı yazdım mesela.

        ‘Klipteki kadın iki günde beni ele geçirdi’ 

        He-man farklı bir klip oldu. “Hollywood’la yarışacak” diye lanse edildi. Memnun musunuz çıkan işten?

        Çok memnun olmadığım hiçbir yemeğimasaya koymam.

        Nereden esinlendiniz?

        Yönetmen İzlandalı Thor’du. Şarkıyı dinleyip sözlerin çevirisini okuyunca “Ben buna kısa film çekeyim. İçinde boks olsun,mafya olsun” dedi. “Hadi hayırlısı” deyip maceraya daldık.

        

        Ne kadar tık aldı?

        Saymadım, bakmadım, saldım gitti. 

        Orada farklı bir Nil var; seksi bir kadına bürünmek nasıldı?

        Enteresandı. O kadın iki günde içime girdi beni ele geçirdi. Davranışlarımdeğişti bir hafta. Birol Ünel gibi harika bir oyuncunun varlığı da beni havaya soktu tabii. O tamanlamıyla birmafya olunca, beni de o kadın yaptı. Hayretle izledimnasıl biri bu diye. 

        Nasıl biriydi?

        Daha gözü pek, "femme fatale", yırtıcı... Sahnede de içimden çıkan o kadını tanıyorum. Bakışları farklı onun. Bazı şartlarda, bazı yönetmenler ve seyirciler karşısında uyanıyor. Spot ve kamerada çıkan vahşi bir şey...

        'FATİH AKIN HAKLI' 

        Kıvanç Tatlıtuğ'u oynatmak istemişsiniz ama yoğunmuş, o oynasa ne değişirdi?

        Her oyuncu eminim farklı bir şey katardı. Boksörü oynayacak oyuncuya Depo Filmkarar veriyordu, ben mafyayı seçecektim. "Birol Ünel" dedim. O da sağ olsun Berlin'den kalkıp geldi. Hediye gibi oldu, klibe çok şey kattı. En önemlisi büyük bir gerçeklik hissi kattı. Benim de oynamamı sağladı. Kamera karşısında bu kadar hızlı dönüşüp devleşen birini görmedim. Yönetmen olsam başkasıyla çalışmam. Fatih Akın haklı.

        ‘Kendi aldığın tek taş, kılıcın olur’

        "Tek Taşımı Kendim Aldım" gibi, kadınlar arasında ikonlaşmış sözleriniz var. Nasıl çıkıyor bu şarkılar. Örneğin tek taş nasıl çıktı?

        O dönem ve hâlâ da kadınların omuriliğinin dik durması için ekonomik olarak bağımsız olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunu anlatmanın en kaba yolu, "Tek taşımı kendim aldım" demekti. Kendi paranı harcamanın gücü, mutluluğu hiçbir şeyde yoktur. Kılıcın olur. 

        İyi ama kadınların hayatında bir değişim başlattınız sonra yarı yolda bırakıp evlendiniz?

        Evlilik, davamda hiçbir sekte yaratmadı. Aynen yoluma devam ediyorum. Sadece en sevdiğim biri yanımda yürüyor. Ben de onun yanında yürüyorum. Yol kesmeden gidiyoruz. 

        Kadınlardaki değişim nereden nereye gidiyor?

        Güzel yerlere gidiyor. Amerika'da kariyerinde tırmanmak isteyen kadınların er ya da geç bir cam tavana çarptıkları ve yükselmediklerine dair bir tabir var, "Camdan tavan" diye. O cam artık çatlıyor. Norveç'te halka açık şirketlerin yönetim kurulunda en az yüzde 40'ının kadın olmasını mecbur kılan bir kanun çıkarıldı. Aynı düzenleme Avrupa Parlamentosu’na da teklif edildi ama insan eşitliğine karşı diye reddettiler. Böyle günlere geldi kadınlar. Aslanım kadınlar! Feminist diye yazmayın hemen, o kelimeyi hiç sevmiyorum "ist"le bittiği için. 

        Niye?

        Çünkü "ist" ya da "çı"yla biten ve insanı bir fikre yapıştıran hiçbir kelimeyi sevmiyorum. "Bir şeyci" ya da "bir şeyist" değilim.

        ‘Yalnızken dans ediyorum’

        Bir ara Nesrin Topkapı'dan ders alıyordunuz; dansla şimdi aranız nasıl?

        Her sabah dans ediyorum. Hayatımı değiştirdi, güzelleştirdi bu karar. Çok tavsiye ederim. Uyanınca Afrika'dan klasiğe, Hint'ten hip-hopa bir şey bulup, hazır kimse görmüyorken yapılabilecek şeyleri deniyorum. 

        Neden "Hazır kimse görmüyorken"?

        Bedeni özgür hareket ettirmek dışarıdan hoş görünmeyebilir. Bir devle güreşir gibi, elektrik çarpmış gibi ya da elma toplar gibi hikâyelerden bahsediyorum. Bedeni esnetmek için çok iyi. Çünkü gece boyu hareketsiz kalıyoruz, açmak lazım. 

        Sanatçılarımızın dansla pek arası yok. Türkiye'de bu ay konser verecek Jennifer Lopez, dans ediyor, Madonna da öyle.

        Madonna dansçı olarak çıktı yola. Hayran olunası bir disiplini var. Konser verdiğinde kulisten sahneye bisikletle gidip geliyor. Benim dansım tek başına, spontan yapılan bir şey. 

        Bu arada İstanbul'a gelmeyen ünlü kalmadı. Nasıl birden keşfettiler sizce burayı?

        Ben de onu soruyorum. 

        Rio'ya bir şarkı yazmışlığınız var peki ya İstanbul?

        "İstanbul'dayım" şarkım var bu albümde. Ona klip çekeceğiz. Rio'da yazdığım şarkının adı "I Love You Coconut Juice"tu. Ve hindistancevizi suyu satan büfeye hediye ettim.

        ‘İkonum yok, kimse istediğim gibi değil’

        Giyim tarzınız gençler tarafından takip ve taklit ediliyor. Anlatmak zordur ama nasıl giyiniyorsunuz?

        İçimden geldiği gibi. Bu röportajda keşfettim, benim çoğu şeye cevabım bu: İçimden geldiği gibi. Hikâyesi olan şeyleri giymeyi seviyorum. Mesela şu an boynumdaki kolyeyi, Berlin'de 75 yaşında bir kadın eski seramik atları boncuklara bağlayarak yapmış. Bavulda getirirken, bir atın iki ayağı kırıldı. Simdi o ayakların yerine iki ahşap ayak yapıp yapıştıracağım.

        Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz. Yurtdışındaki favori adresleriniz?

        Benim için bekleyen şeyler olduğuna inanıyorum. Rastlayınca alıyorum. Bu Kopenhag'da, bisikletle gezerken, bir apartmanın ikinci katındaki bir kızın atölyesinde de, cool İstanbul'umuzun butiklerinde de olabilir. Yeter ki sadece bende olsun. Takıntım bu.

        Beğendiğiniz tasarımcılar?

        Tanju Babacan, Belma Özdemir, Hüseyin Çağlayan, BernhardWillhelm. 

        Sizin ikonunuz var mı?

        Yok. Kimse tam istediğim gibi değil.

        Bakım ve makyaj konusunda vazgeçilmezleriniz?

        Gül suyu ve ruj. 

        Bakım yapar mısınız?

        Öyle şeylerle aram yok. Kuaföre, makyaja sadece konser vereceksem ya da fotoğraf çektireceksem giderim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ