Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Dört Zeynep’ten sonra nihayet Feraye!

        Nazenin TOKUŞOĞLU / HT PAZAR

        Burcu'yla yollarımız bu röportajda ya da bir benzerinde kesişmedi. Hani bazı insanlarla paralel hayatlar yaşarsınız ya, aynen öyle oldu. Oyuncu olmadan önceki hayali haber spikerliği olan Burcu, yıllar önce Bursa'dan kalkıp muhabirlik yaptığım kanala gelmişti. Ne güzel kız demiştim... Yıllar geçti. Geçen sene Hülya Koçyiğit'le meslekteki 50. yılını kutlamak için Gaziantep'e gittiğimde gördüm onu. Boşanmak üzereydi, biraz zayıflamıştı. Basından köşe bucak kaçıyordu ama yine de neşeliydi. Antep'ten Urfa'ya geçtik. Çok eğlendik. Tarihimizi öğrendik. Kız sohbeti yaptık. Ama neticede ben gazeteciydim ve onunla röportaj yapmak istiyordum. Tabii evliliği, eşi Buğra Gürsoy'la yaşadıkları da sorularımın arasındaydı ama Burcu " Ben hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Hiçbir olaya saplanıp kalmadım, bugüne kadar kimseden beddua edecek kadar nefret etmedim, neden özelimi milyonlar okusun" dedi. Mantıklı geldi. Bu röportajda eski eşinin adı bile geçmedi ama Burcu Kara ilkokul macerasından itibaren, adım adım büyüyen, olgunlaşan, kırılan, sendeleyen, yeniden ayağa kalkan maviş haşarı kızı anlattı...

        Ailen Bursa'da. Çok severim Bursa'yı, doğasını, insanını. Sizinkileri anlat biraz...

        Ben de çok severim memleketimi, her fırsatta kaçarım. Çok anaç bir annem var, hâlâ her gördüğünde zayıfladığımı söyleyen, saçlarımı uçlarından bile aldırmama izin vermeyen, kaşlarımı inceltmeme kızan... Çok da hassastır. O yüzden çok hastalıklar atlattı. Çoğu sıkıntımı ona anlatmadan halletmeye çalışırım. Annem İznik Gölü kıyısındaki, Göllüce Köyü'nde büyümüş, babam da Armutlu'dan. Yani ben göl ve deniz kıyısında büyüdüm. Her çeşit hayvan, bitki, ağaç... Tam oğlan çocuğuydum. Derelerde kurbağa peşinde koşan, elinde sapan, zalim bir çocuktum. Yaşım ilerledikçe kız çocuğu olduğumu fark ettim. Her çeşit ortamda yaşayabilirim. Su yılanlarının arasında yüzerdik düşün...

        Baban?

        Babam hem babam hem ilkokul öğretmenim. O çift kimlikle büyüdüm.

        Aaa süpermiş! "Öğretmenim" derdin yani babana...

        Tabii...

        Ağzından kaçmaz mıydı parmak kaldırırken falan "baba"...

        Hiç kaçmadı. Çok sert bir babaydı, daha doğrusu öğretmendi. Ama evde de tam tersiydi, dengelerdi. Babam sabahçı annem öğlenciydi. Annem de ilkokul öğretmeniydi bu arada. Bana yarı annelik de yaptı babam. O yüzden aralarında kadın erkek üstünlüğü gibi şeyler yoktur. Beraber gülerler beraber ağlarlar.

        Ben sınıfta kaldım, yani sınıf meselesinde kaldım. "Ne olacak işte öğretmenin torpilli kızı" demezler miydi?

        Babam sınıfta en kötü bana davranırdı, bir şey olduğunda benden bilir, beni azarlardı. O anlamda çekindiğim bir babaydı.

        Bir de kız kardeşin var.

        Evet Başak. Boğaziçi kimya mühendisliğini bitirdi. O da benim iktisat okumam gibi severek okumadı, kurumsal iletişimle uğraşıyor. Çok güzeldir. Onunla bir projemiz var. Tasarım ağırlıklı objelerin olduğu bir dükkân açacağız yaza doğru. Çok seyahat ettiğim için oralardan da bir şeyler getireceğim.

        Aa yaptığın televizyon programına da uygun...

        Aynen...

        İzinden gitmeyi düşünmedi mi kardeş?

        Hiç. Kamera görünce rahatsız oluyor. Ben de küçücükken "ben tiyatrocu olacağım, şarkıcı olacağım" diye dolaşırmışım.

        Spiker olacağım derken kendini dizi setinde buldun bu arada. Nasıl oldu?

        Diksiyon dersi almaya başladım. Hocalarım TRT ve Kanal D'de spikerdi, onların aracılığıyla oldu. Sonra Ayşenur Yazıcı birkaç yapımcıya benden bahsetmiş. Aramaya başladılar. Neden olmasın dedim. Şahika Tekand'dan oyunculuk dersi aldım. Olumsuz bir şey duysaydım üstüne gitmez, spikerliğe devam ederdim ama iyi buldular. Yoksa haddini bilen biriyim.

        Dedemin küfesinde yolculuk

        Tozlu Yollar dizisinin fragmanı epey bir hafta döndü ama ancak bu akşam başlıyor. Neden?

        Dönem dizisi zaten zor bir iş, üstüne sette bir duvar çöktü, bazı şeyleri yeniden çekmek zorunda kaldık. Bitmedi, nişanlımı oynayan Pamir Pekin bıçaklandı, ben hasta oldum. Ama her ayrıntıya özenildi. Çiftlikte bir koltuk için bile haftalarca araştırma yapıldığına şahit oldum. Dönem işlerinde olmayı seviyorum. Tam kirlendiğimi düşündüğüm dönemde beni hayattan koparıyor.

        At binme sahnelerin var bolca, atlarla geçmişin var mı?

        Rahmetli Samim dedemin atı vardı. Ailem hep zeytincidir, zeytinliklerde büyüdüm. Dedemin iki tane zeytin küfesi vardı. Atının iki yanına bağlardı. O kadar küçüktüm ki beni de birinin içine koyardı, bağa öyle giderdik. Sonra geçen senelerde binicilik dersi aldım. Fena değilim şimdi. Canlandırdığım Feraye'nin çok güzel kahverengi bir atı var. Çocukluğundan beri ata binen biri. İyi denk geldi.

        Dublör yok yani...

        Attan düşme sahnesi vardı. Orada dublör getirdiler ama orada bile benim düşmemi kullandılar.

        'Hayatımda kimseye beddua etmedim'

        Basının sürekli üzerine gelmesine, evliliğinle ilgili sıkıştırmasına rağmen hayatını çok güzel devam ettirdin. Hep ışıl ışıl göründün, kaçmadın ama konuşmadın da...

        İnsan hayata dair kurduğu derin cümleleri bile değiştirebiliyor ama hayata ne olursa olsun haksızlık etmemek lâzım. Ben her zaman sağlığıma, aileme sahip olduklarıma şükrederek yaşadım. Çok kötü hissettiğim zamanlarda bile isyan edip, bağırıp çağırmadım. Elimdekini fırlatıp kırmadım. Bugün olanın yarın aynı şekilde devam etmeyeceğini biliyorum.

        Bu niye geldi başıma der misin?

        Derim, sorgularım, "neden" benim başıma geldi?

        Peki keşke daha tanıyıp evlenseydim, acele ettim dedin mi?

        Kendimi hiç öyle yargılamadım, her zaman hissettiklerimle, hesap kitap yapmadan yaşadım. Kötü bir şey mi oldu? Ertesi gün yılmadan kalkıp çalıştım. Olaylara saplanıp kalmam. Vardır bir sebebi, bir gün öğrenirim... Tabii 12-13 yıl öncesinin kız çocuğu yok artık. Hayal kırıklıkları var, sandığım şeyin aslında öyle olmadığının, hayallerin gerçekte olmadığının farkındayım. Ama ben insanları seviyorum, güveniyorum. Hatta arkadaşlarım dalga geçiyor.

        Peki ya erkeklere?

        Kadın erkek diye ayırmıyorum. Gerçekten güveniyorum. Kafanı didikleyen bir gün seni yer bitirir. Sadece "Keşke bu kadar üzülerek öğrenmeseydim bazı şeyleri" diye düşünüyorum ama demek ki gerekiyormuş.

        Evlilik konusunda hâlâ aynı saf düşüncelerde misin?

        Bütün kalbimle yaptığım bir şeydi, bitti. Ama her insan bir "yenidir". Bu zamana kadar kimler geldi geçti hayatımızdan, kaçıncı işimiz, kaçıncı komşumuz... Bu bir yol... İlerliyorsun, biri çıkıyor karşına, sonra o sapıyor, sonra üç kişi birden geliyor. Önemli olan o yolu samimiyetle tamamlayabilmek. Hayatımda kimseye beddua etmedim. Görevli gelmiş hayatıma, bir şeyler öğretmiş, güle güle... Evlilik iki yıl önceydi, yarın başka bir gün... Bunlar genel düşüncelerim zaten, sadece evlilikle ilgili değil. En kötü günlerimde bile konuşmadım o konuyla ilgili, zor bir süreçti. Bundan sonra da mahremimi konuşmayacağım.

        Hiç karşılaştınız mı?

        Hayır... Bir rüya gördüm ve uyandım gibi geliyor...

        Yüzüme sürdüğümün içeriğini okurum

        Romantik Komedi 2'de en çok seni beğendim, kimse kırılmasın herkes çok tatlıydı ama...

        Aslında kötü bir dönemimdeydim. Ama şimdi bunları duymak çok mutlu ediyor. Oynadığım karakter çok dengesiz biri. Yaşamak istediği başka, yarattığı kılıf başka. Mesleği gereği katılaşmış. Belki o da geçmişinde kötü bir şey yaşamıştır. Eşiyle bile mesafeli ama en küçük bir şeyde tosluyor.

        Meslekte kalıcı dost edinebildin mi?

        Özge Özberk, Şahnaz Çakıralp, Sedef Avcı, Hande Subaşı. Edinmişim...

        Hep güzellik, doğallık özneli reklamlarda yer aldın. Neden seni seçtiler?

        Çünkü ben öyleyim. Yani doğallık delisiyim. Mineral bazlı yan etkisi olmayan ve eczanede satılan ürünleri kullanırım. İlgili ve meraklıyım, yüzüme sürdüğümün içeriğini okurum. Sağlıklı ve klasikleşmiş, oturmuş bir görüntüm var sanırım. O yüzden öyle reklamlar geliyor.

        Bu arada Tarık Akan'ın çoğu filminde Ferit olması gibi sen de sürekli Zeynep'sin filmler de dizilerde. Romantik Komedi'de de Zeynep...

        Evet ya iki dizi iki film oldu...

        Elveda Derken'de öğretmen Zeynep, başka?

        Kirli Beyaz'da mimar Zeynep, Maskeli Balo'da da Zeynep'tim. Bu arada Zeynep benim en sevdiğim kız ismi hatta kızım olursa adını Zeynep koyacağım. Çağırdım şu an herhalde...

        Güzelmiş...

        Şimdi Feraye'yim ama. Eski isimleri çok seviyorum ben. Feraye gibi, Raif gibi, Ömer gibi... Aslında yeni hiçbir şeyi sevmem, eskiterek kullanırım. Günümüz yazarlarındansa eskileri okumayı severim. Kafam eskide. Onun için biraz eski kafalı olabilirim. Aile kavramı, evlilik anlayışım da böyle. Tutucu değil ama nasıl desem...

        Mesela boşanınca "Dön gel bizimle kal bir süre" dedi mi ailen?

        Yo hayır, evlilik hayatımın çok küçük bir parçasıydı. Kısa süreli bir şey için hayatımın geneliyle ilgili bir karar almam. Ailem de zorlamaz zaten.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ