Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Doğuştan dopingli olimpikler geliyor

        HT PAZAR / AYSUN ÖZ KAŞİ

        Doping yaptığı gerekçesiyle 7 Fransız Bisiklet Turu şampiyonluğu elinden alınan ABD’li eski bisikletçi Lance Armstrong’un savunması ilginçti: “Fransa Bisiklet Turu’nu doping yapmadan kazanmak imkânsız. Tur, oksijenin karar verici faktör olduğu bir dayanıklılık testi.” Armstrong, bu demeciyle ilki 1903’te yapılan ve bu yıl 100’üncüsü düzenlenecek Fransa Bisiklet Turu’nu geçmişte birinci bitiren özellikle de turun son şampiyonu Büyük Britanyalı Bradley Wiggins’i de töhmet altında bırakmıştı. Belki de haklıydı, Wiggins de dopingli. Ama o doğuştan dopingli... Zira kalbi, doğuştan diğer insanlara göre büyük. Bu anomali, oksijen yönünden zengin daha fazla kanın kaslara ulaşmasını sağlıyor. Bisikletçi babasından genetik olarak geçen geniş akciğer kapasitesi de cabası.

        Dünyanın bir numaralarına baktığımızda, aslında hepsi doğuştan dopingli. “Transhuman” olarak tanımlanan yüzmenin bir numarası Michael Phelps, kol açıklığı diğer insanların aksine boyundan çok daha uzun. Akciğer kapasitesi normal bir insanın yaklaşık iki katı. Genetik avantajlarından biri de kaslarının sıradan bir sporcuya göre yüzde 50 daha az laktik asit üretmesi. Bu sayede yorulmadan daha uzun süre yüzebiliyor.

        SÜRAT GENLERİNDE VAR

        Dünyanın en hızlı adamı Usain Bolt da doğuştan koşucu. Jamaikalı sprinterin genleri kısa mesafe koşmak için birebir. Hızlı kasılan liflerinin sayısı normal bir insanda 50 iken Bolt’ta 80. Doğuştan dopingli olduğunu kendisi de itiraf ediyor. “Yaptığım işe adanmışlık, disiplin ve destek çok önemli. Fakat Jamaikalıların genetik olarak bu konuda bir üstünlüğü var. Çünkü sürat benim genlerimde var” diyor.

        Bu örneklerin hiçbiri rastlantısal değil. Şansları, kaderin onları genetiklerine uygun spor dallarına yönetmesi olmuş. Zira o zaman test yoktu. 2003’te tamamlanan insanın gen haritasıyla, genlerin fonksiyonları ve hangi hücresel metabolizmalarda rol aldıkları belirlendi, kişinin hangi spora hatta hangi dala yaktın olduğu da.

        Kopenhag Kas Araştırmaları Enstitüsü’nün yaptığı araştırma, çevrenin atletlerin başarısındaki etkisinin yüzde 25 olduğunu, gerisinin genlere bağlı olduğunu gösteriyor. Amerikan İnsan Genetiği Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmaya göre de “hız geni” olarak adlandırılan “ACTN3”ün başarıda büyük payı olduğunun altı çiziliyor. Bu geni baskın olan Batı Afrikalılarda Avrupalılara göre daha çok salgılanan bu protein, kişinin daha da hızlı olmasını sağlıyor.

        İşte tüm bu gelişmeleri yakından takip eden ülkeler atı alıp Üsküdar’ı geçti, madalya ve kupaları topluyorlar.

        Nasıl mı? Bu genetik testleri çocuklara uygulayan İspanya, Japonya, Polonya, Kazakistan küçük yaşta hangi spora hatta hangi dalına yatkın olduğunu keşfedip yönlendirme yapıyor. Genetiğe uygun antrenman ve beslenme programlarıyla sonuç ortada...

        Ve bizde de bu tür uygulamalara başlanıyor. TÜBİTAK ile iletişim halinde olan üniversiteler geleceğin olimpiyat şampiyonlarının yolunu açabilir. Hatta Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Korkut Ulucan ve ekibi, yakında büyük kulüplerimizden biriyle çalışmaya başlayıp genetik testle futbolcuların performansını artırma çalışmalarına girişecek. Olimpiyat Komitesi’yle ilgili de ayrıca çalışmaları var. Gerisini ve bu testlerin ülkemize nasıl madalyalar getireceğini Korkut Ulucan’dan dinleyelim...

        Tükürük testine bakıp “Yüzücü olmazsın, koş” mu diyorsunuz?

        Tam anlamıyla öyle değil aslında. Böyle bir şey söylemek etiğe aykırı. Yüzme branşını seçecekse kısa mesafe mi uzun mesafe mi ona daha uygun, onu söylüyoruz. Spora yönlendirirken vücudu yüksek aktiviteye uzun süre dayanıklı mı yoksa kısa süreli patlayıcı bir güce mi sahip bakıp, ona yönelik branşlar seçmesini sağlıyoruz. Dayanıklılık genlerine sahipse maraton koşabilir mesela, bireysel sporlardan ziyade takım sporlarına yakındır.

        Futbol mu mesela?

        Futbol ama orada da hangi bölgede oynayacağı önemli! Serilik genleri baskın olan birini, siz orta saha gibi ağır bir yere koyarsanız performansı doğru değerlendirilemez. İkincisi çok fazla çalışmaya maruz kalacak ve bu da istemediğimiz ani sporcu ölümleri gibi sonuçlar yaratabilir. Futbolcu olmak istiyorsa genetik testi erken yaşta yapıp oynayacağı yeri söylemek başarı açısından önemli. Japonya, İspanya, Polonya, Kazakistan da bunu yapıyor.

        ‘ANİ ÖLÜM RİSKİNE DE BAKIYORUZ’

        Sizin programın farkı nedir?

        Bize farklı özelliklerimizi genlerimiz kazandırıyor. Bu farklılıklar belli olaylara daha yatkın olmamızı sağlıyor. Baş ağrısı için birine aspirin iyi geliyor diğerine iyi gelmiyor... Japonya ve İspanya spor genetiğinde bir faktöre bakıp daha fazla serilik içeren sportif aktivitelere yönlendiriyor. Biz burada kişisel araştırmalarımızın sonucunda 8 farklı faktöre bakabiliyoruz. Bunun yanında “nutri genetik” dediğimiz genetik beslenmesi ve ani ölüm riskine bakıyoruz. Bunları paket olarak birleştirebilirsek sporcuların daha sağlıklı ve kısa zamanda daha başarılı olmasını sağlayabiliriz, iddiamız bu.

        Türklerin genetik özellikleri nedir?

        Daha çok Avrupa popülasyonuna uygun. Çalıştığım bütün faktörlerle ilgili analizleri bitirdim, bilimsel yayına çevriliyor şimdi.

        Hangi sporlara daha yatkınız?

        Güreş ata sporumuz, evet biz dayanıklı toplumuz ama bunun yanında dayanıklı olmayan kişiler de var, illa şuyuz demek doğru değil.

        Toplu analizlerden ziyade bireysel analizlere bakmak daha doğru. Bireyselleşme zaten şuradan geliyor: Hepimizin DNA’sı yüzde 99.9 aynı. O binde birlik farklara göre bireysel beslenme, spor, dal ve branş seçimi yapabiliyoruz.

        Yani siz “Genetik teste uygun yönlendirmeyle, doğru branşa ve beslenme şekline yönlendirildiğinde Usain Bolt gibi doğuştan dopingli sporcular yetiştireceğiz” diyorsunuz.

        Sporcunun dopinge yönelmesinin altında psikolojik nedenler de var. Belki de ömründe görmediği maddiyata kavuşacak. O sporcuya öyle bir misyon yüklüyorlar ki bütün sülale gözünün içine bakıyor. Başarılı olacağım diye şartlanıyor ama belki yaptığı spor genetik altyapısına uygun değil. Oysa uygun antrenman ve beslenme programıyla çok daha başarılı olacak. Kendimden biliyorum; hoca beni hep sağ açığa koydu ama en başarılı olduğum alan savunmaydı. Çünkü ben seri değilim. Bunu şimdi genlerime baktığımda görüyorum. Ancak sadece genler değil, bireyin disiplinli çalışması, iyi bir hayat sürmesi de önemli.

        Bu sistemi hiç uyguladınız mı?

        Pilot çalışma yaptık. Dünyada ilk kez rüzgâr sörfçülerine baktık, hepsi madalya almış Türk sporcular. Hepsinin dayanıklılık genleri fazla çıktı çünkü bu spor onu gerektiriyor. Koşuculara baktık, serilik geni kısa mesafede daha iyi koşan çocuklarda daha fazla.

        Ya futbolcular?

        Futbolcularda çalışmalar yaptık, yayına hazırlanıyor ama Avrupa’yla aynıyız. Aynı çalışma Real Madridli futbolculara yapıldı. Sonuç şöyle: Milli Takım’da da oynayan yıldızlarda dayanıklılık geni yüksek. Kanatlarda ise serilik geni var. Real Madrid örneği iddialarımızı doğruluyor, elimizde çok büyük bir veri oldu. Bizde Türk toplumu için çalışmalar var, bunlar birleşince genetik tanı paneli yapacağız.

        Genetik testlerden insanlar biraz çekiniyor. “Gen haritamızı çıkaracaklar” korkusu var. Özellikle yurtdışında yapılan testler için... Zaten o teknolojiye sahip ülke ya da kurum, bizim haberimiz olmadan da bunu yapar. Bizim amacımız spora özel genetik tanı kiti oluşturmak.

        ‘Stoch’un altyapısı oynadığı yere uygun değildi’

        Genetiğine uymayan yerde oynayan futbolculardan örnek

        Mesela Stoch, Fenerbahçe’de tutunamadı gitti. Çok seri bir futbolcuydu, altyapısı oynadığı yere uygun değildi. Dia vardı yine Fener’de, sürekli sakatlanırdı. Ona ağır antrenman yaptıramazsınız. Alex mesela, belki altyapısı dayanıklıydı ama koşan bir futbolcu değil. Ona göre bir oyun uygulayacaksınız ki başarılı olsun.

        Bu kadar bilimsel bilgi var, dünya kulüpleri yaptırıyor, bizde yaptıran yok mu?

        Bir büyük kulüple anlaştık ama şimdi açıklayamam. Bir de küçük kulüp var.

        Real Madrid dışında kim var?

        Milan, Barcelona... Polonya’da ve Kazakistan’da yapan öncü gruplar var. Yatırım yapıyorlar. Polonya yıllardır buna çalışıyor, bakıyorsunuz Dortmund’da gencecik canavar gibi Polonyalı 4 genç top oynuyor. İspanya futbolu yıllardır önde. İngiltere’de de bir takım bir kuruma diyor ki “Şu futbolcular çok çabuk sakatlanıyor, araştır”. Bu tarz çalışmalar var yapılıyor.

        Messi, Ronaldo, Bolt gibi ünlü yıldızlar genetiklerine göre mi antrenman yapıyor ve besleniyor?

        Muhtemelen. Usain Bold “Yaptırmadım” diyor ama 20082010 arasında kendini çok iyi geliştirdi, belki ona da yapıldı.

        ‘Çok ünlü futbolcuların bilgileri var elimde ama...’

        Genetik test bilgilerinin paylaşılmadığına nasıl güvenelim?

        Bu teknolojiye kim ulaşsa, size çaktırmadan alır onu. Kahve içtiniz, epidel hücreleriniz kaldı. Alırım DNA’larınıza bakarım. Öteki taraftan erken yaşta DNA’nızı verdiniz, kansere yatkınlığınızdan sizi mutlu edecek egzersiz ve beslenmeye kadar kendinizle ilgili pek çok şey öğreniyorsunuz. Ona göre bir yaşam planlıyorsunuz.

        Kansere yatkınlığımı siz biliyorsunuz. Sağlık sigortası şirketlerinin eline geçerse?

        Sigorta şirketleri dahil sizin dışınızda kimseyle paylaşılmıyor, etik ya da yasal değil. Türkiye’nin de imzaladığı Helsinki Bildirgesi bunu engelliyor. Çok ünlü futbolcuların bilgileri var elimde ama bunu asla söyleyemem. Çok büyük mesele.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ