Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Erkek "Dünya dönüyorsa ben de dönerim!"

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Beyza Tokgöz

        Hayalinizdeki kişiye benzemek için neler yapıyorsunuz?

        Spor, botoks, diyetisyen, estetik ameliyat…

        Siz ne yapıyorsanız, İnan daha fazlasını yaptı.

        İnan, anatomik olarak bir kadın olarak doğdu.

        Oysa şimdi bir erkek.

        Bit kadar bir kız çocuğuyken bir şeylerin ters gittiğini anlamış.

        Yaşamı boyunca, mutlak tabuyu kırmak için mücadele etmiş.

        Ve sonunda kendini sevmeyi, bedeniyle ruhunu birleştirmeyi başarmış.

        "Dünya dönüyorsa ben de dönerim!" demiş.

        Geçen hafta iki gün Ela anlattı.

        Trans kadınlar, transseksüelliğin kıyasla daha alışık olduğumuz bir tarafı.

        Şimdi İnan anlatacak.

        Trans erkekler yani kadından erkeğe geçiş yapanlar transseksüelliğin daha da karanlık, az bilinen yüzü.

        Önyargılarınız kapıda, tüm dikkatiniz bir süreliğine İnan'da olsun!

        Trans kadınları hep görüyoruz ama trans erkeklerle yeni tanıştık. Neden?

        Trans kadınları hep görüyoruz çünkü 70'lerden beri erkekten kadına cinsiyet geçişinin mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz ve benzer olayları hemen ilintilendirebiliyoruz. Hâlbuki trans erkek kavramıyla Türkiye'nin tanışıklığı daha bir yılını doldurmadı.

        Rüzgar Erkoçlar olayıyla mı?

        Evet. Olay demeyelim, Rüzgar Erkoçlar’ın tıp etiğine, haysiyete sığmaz şekilde ifşa edilmesiyle. Onun özel hayatı için çok üzücü ve yorucuydu eminim. Muhtemelen kalbi, gururu kırıldı. Tüm trans erkekler bu duyguyu paylaştık; çünkü sorgulanan, özeline tecavüz edilen, hakkında atılıp tutulan onun nezdinde trans erkek kimliğiydi.

        TÜRKİYE'DE BİNDEN FAZLA TRANS ERKEK VAR

        Ama bir yandan da trans erkek görünürlüğü için olumlu oldu değil mi?

        Evet, toplumsal bir olaya dönüştü, bilindi; fakat sevinilmiyor böyle şeye, çok öfkelendik. Neyse… Rüzgar Erkoçlar ortaya çıkana kadar “transseksüel” denince akla tek gelen, “erkekten kadına” geçişti, şimdi “kadından erkeğe” cinsiyet geçişinin mümkün olduğu da biliniyor, olumlu kısım bu.

        Türkiye’de kaç trans erkek olduğu biliniyor mu?

        Geriye doğru bir medya taraması yapılsa, Rüzgar'dan önce en az 20 “trans erkek” sıfatı kullanılmadan hikayesi anlatılan, trans erkek haberi buluruz. Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nde 25 yıldır cinsiyet geçiş sürecine bakan bölüm var. Türkiye’de binden fazla trans erkek olduğu düşünülüyor.

        Görünür, açık olmak zorunda değilsiniz değil mi? Yani uzaktan biyolojik bir erkekten farklı görünmüyorsunuz…

        Tamamen testosteronun fizyolojik etkileri sebebiyle, çoğu trans kadının aksine trans erkekler açık transseksüel kimlikleriyle yaşamayı yani görünür olup olmamayı tercih etme lüksüne sahipler. O yüzden çok az trans erkek kendini açığa vurarak öyle yıpratıcı bir hayatı gönüllü kabul ediyor. Çoğu aileyi, kendilerini korumak için gizleniyor. Anlaşılır bir şey bence bu...

        “5 YAŞINDAN BERİ TRANSSEKSÜELİM”

        Transseksüel ne demek, tam tanımı ne?

        Transseksüel, anatomik ve biyolojik cinsiyetini karşı cinsin anatomik ve biyolojik özellikleriyle tamamen değiştirmek isteyen kişi olarak tanımlanıyor.

        İsteyen mi, değiştiren mi?

        İsteyen. İsteyen kısmı çok önemli, yapan, yapmış değil. Dolayısıyla, ben 5 yaşında da bunu istediğim için o zamandan beri transseksüelim.

        İRADESİ DIŞINDA CİNSİYETİ DEĞİŞTİRİLEN BİR ÇOCUĞUN HİKÂYESİ

        Anladım. Bir insanın trans olması neye bağlı? Aile mi? Travma mı? Beyin mi? Hormon mu, sosyal öğrenme mi, hepsi mi?

        Tıp halen bunu araştırıyor. Yakın zamana kadar cinsiyeti belirleyen en önemli faktörün çocuğun yetiştirilme tarzı olduğunu savunuyorlardı, yani "çocuğu nasıl yetiştirirseniz, cinsel kimliği o yönde gelişir" diyorlardı. Ancak, hastaların uzun süreli takiplerinden elde edilen bilgiler ve yapılan deneyler, cinsiyeti belirleyen en önemli faktörün beyin olduğunu gösterdi.

        Nasıl?

        Bununla ilgili literatürde en çok bilinen örnek “John/Joan olayı”dır. 1965 doğumlu ikiz erkek kardeşler, doğumun ardından sünnet edilirken bir hata oluyor. Çocuklardan birinin cinsel organı ciddi zarar görüyor. Doktorlar aileye durumu açıklıyor. Cinsiyet araştırmaları yapan psikolog John Money –ki bu olayın ismi buradan geliyor-: “Bu şekilde mutlu olamaz, testisleri alalım, bu zarar görmüş penisi, dişi organına çevirelim, hormon terapisi yapalım. Sosyal öğrenme de çok önemli; siz de onu kız olarak kabul edin ve ona göre davranın, tüm masrafları hastane karşılayacak” diyor. Aile ikna oluyor.

        ERKEK OLDUĞUNU HİÇ BİLMEDİ

        Yani çocuk hiçbir zaman bir erkek olarak doğduğunu bilmedi, kız çocuk olarak büyütüldü öyle mi?

        Evet, böylece bu sünnet travmasından haberi olmadı. Doğduğunda Brian olan adı da artık Brenda’ydı. Bir kız olarak büyütüldü, kendini öyle bildi.

        Çok ilginç. Sonra?

        Yıllarca psikoterapi, hormon tedavisi, takibin ardından Brenda, 10’lu yaşlarına gelmeden kadın gibi hissetmediğini fark ediyor ve erkek gibi davranmaya başlıyor. 20’li yaşlarına geldiğinde kadın kimliğini tamamen reddediyor, onu erkek biyolojisine kavuşturacak ameliyatlar geçiriyor ve David oluyor.

        Bu olay bize ne söylüyor?

        Temel olarak şu: Cinsiyet kimliği cinsel organda veya hormon seviyesinde değil, beyindedir. Dolayısıyla hormon terapisi, beyindeki cinsiyeti yok etmez ve transseksüellik hormon bozukluğundan kaynaklanmaz.

        Yani çocuk trans olarak doğmuşsa…

        Çocuk transseksüelse onu biyolojik cinsiyetine göre yetiştirmeniz bir değişiklik yaratmaz, Sadece onu mutsuz eder, yalnızlığa itersiniz. İradesi dışında cinsiyeti değiştirilen David gibi… 38 yaşında intihar etti.

        "ANNEM BEN 3 YAŞINDAYKEN ANLAMIŞ"

        Sen kadın bedeninde bir erkek olduğunu kaç yaşında anlamaya başladın?

        Bit kadar bir çocuktum, kendimi bildim bileli.

        Nasıl anladın?

        Dünyayla ilgili çok az şey biliyordum ve içimden geldiği gibi davranıyordum. Sürekli, “Kızlar öyle yapmaz ama! Erkek gibi oturma! Şunu yapsan, bunu yapmasan…” O kadar çok uyarılınca nasıl anlamazsın ki?

        5 yaşında “Ne oluyoruz yahu!” mu dedin?

        Annem, ben 3 yaşındayken anlamış biyolojik cinsiyetimle cinsel kimliğimin birbirine uymadığını… Çok sonra anlattı bunu bana.

        Anlamış ve ne yapmış?

        Kuralcı ve süper idealist bir öğretmendir benim annem. Doğru olduğuna inandığı şey için verebileceği emeğin hududu yoktur, korumacı bir annedir, ben onu en çok “muktedir” sıfatıyla tarif ediyorum. Tabii bu konuda da bilgisi olduğu için anladı benim uyuşmazlığımı…

        Bilinçli bir anne büyük şans aslında…

        Hayır, çünkü o zaman transseksüelliğin sosyal öğrenmeyle, anneyi mi babayı mı model aldığına göre oluşan, bir psikolojik durum olduğu öğretiliyormuş. Şimdi anlattığım gözünü budaktan sakınmayan, korumacı anneyle bu öğretiyi birleştirin.

        Seninle kişisel detaylara fazla girmeden durumun teorik kısmını daha anlaşılır hale getirmek istiyordum ama seni de çok merak ediyorum şimdi. Nasıl bir ailede büyüdün?

        “Çocuğumuz bizden daha iyi bir hayat sürsün, ilgilenebilelim” diye tek çocuk yapan aileler vardır ya… Tam orta sınıf çekirdek aile, çalışan anne baba… Arkadaş ortamında tanışıp evlenmişler. Arkadaşlıklar sürdüğü için sosyal, yemeyi, gezmeyi seven ama bu yüzden sık sık bütçe açığı da veren bir ailede büyüdüm. Epey sıradan bence.

        Anneni “muktedir” diye tanımladın. Baban?

        O geçinmesi daha kolay biridir. Sinirleri aldırılmış gibi bir adamdır, gamsızdır azcık. Öncenin, sonranın, derinliğin onda yeri az… Hayatı çok sever, keyfe keder yaşar. Bin yılda bir tutarsa inadı fenadır; ama genel olarak zararsız bir adamdır yani, höt höt değildir.

        “SESİM ARTIK BÖYLE TEYZE…”

        Blogunda yazdıklarından anladığım kadarıyla teyzeni çok seviyorsun...

        Teyzem, annemin neredeyse tam tersidir, ürkektir, tet desen uyum sağlar. Çok duygusaldır, o kadar ki biraz vicdanlıysan kıyamazsın üzmeye... Çocukluğumda teyzem dünyalar kıymetlisiydi benim için… Çünkü sık sık hasta olan bir çocuktum, aft çıkardı hep ağzımda. Annemin “ye, geç kalıyoruz!” dediği durumlarda “ağzının acıdığını biliyorum; ama benim için gayret et teyzecim” demesi... O anlarda gözlerinden içinin titrediğini görebilirdim. Hatırlıyorum o bakışını hala...

        Annende göremediğin şefkati onda mı buluyordun?

        Bir sefer “teyze keşke sen benim annem olsaydın” demişim 4 yaşında mı ne… O kadar yoğun bir sevgi hissedebilmek benim gibi bir çocuk için çok önemliydi. Sürece başlama kararını açıklamadan hemen önce ona gitmiştim. Ev, çarşı, pazar… Nerede olsak “delikanlı” diyorlar, sesimi duyunca ikilemde kalıyorlar. O zaman daha hormon kullanmadığım için sesim ince tabii. Baş başa kaldığımız bir an korka korka teyzeme sordum, “Teyze bana delikanlı diyorlar ya, bozuluyor musun?” diye...

        Ne dedi?

        “Yok canııım, sen benim bunca yıllık yeğenimsin, hep de böylesin, ben kafama takmıyorum insanların ne dediğini” demişti, üstümden yük kalkmıştı. Ama sonrası pek öyle gelmedi.

        Neden?

        Bence enişteme uyduğu için. En son hormon başladıktan bir süre sonra telefonda konuştuk. Uzaktaki akrabalarımı üzmemek için 100. kez gripmiş numarası yapmaktan bıkmıştım, biraz da salakça buluyordum açıkçası, kaç kez üst üste grip olabilir bir insan yani… “Sesim artık böyle teyze” dedim. Oradan sonrası bulanık… Annem zaten “çok üzülüyor” diyordu; ama biz açıktan konuşmamıştık. Hiç unutmadığı doğum günümü unutunca anladım durumu, üstelemedim, üzülmesin.

        “UTANIRDIM, İÇİMLE DIŞIMIN BİR OLMADIĞINI HATIRLARDIM”

        Sen çok üzüldün mü?

        3-5 yaşında bir çocuk olarak içimden geldiği gibi davranabilmek için hayatımdaki neredeyse tüm yetişkinlere karşı mücadele vermek zorunda kaldım. Konu komşunun en iyi niyetlisi bile kendimi ortaya koyduğum bir küçük sürede x kişi tarafından erkek çocuğu “sanıldığım” için yaşanan bir olayı, bir akşam oturmasında anlatırdı, herkes gülerdi… Utanırdım, içimle dışımın bir olmadığını hatırlardım. Bir de çok yalnız bir mücadele bu. Sosyal olarak da içsel olarak da…

        Açıkla biraz.

        Kızların arasına sığamıyorsun, erkek ortamında “hadi sen bizden sayılırsın”dan öteye geçemiyorsun. Biri bir sebepten sana uyuz mu? Yapıştırıverir “kız mı erkek mi belli değil zaten!”i...

        “HER SEFERİNDE AMERİKAN TIRAŞI!”

        İçsel kısmı?

        Daha da zor. Dünyada kimse beni anlayamaz sanıyordum. Buna dair bir bilgi bulma ümidim bile yoktu benim çok küçükken, o kadar da çaresiz bir direniş yani… Tek yapabildiğim kendime, istediklerimi yapabilmek için alan yaratabilmekti. Market alışverişinden arta kalan bozuklukları biriktirip saç kestirirdim mesela. Amerikan tıraşı! Her sefer... Sonra evde hır gür tabii.

        Kadın olmayı neden sevmedin?

        Kadın olmadığım için… Başka şekilde başlayamadım cümleye. Ben kendimi bildim bileli zihnimde yetişkin halim bir erkek vücuduydu. “Bir yanlışlık var! Herhalde büyüyünce düzelecek…” diyordum.

        Ama küçükken kadın olmak ne anlama geliyordu senin için?

        Kadınlık, erkeklik nedir, nasıl bir şeydir bunu derinlemesine anlamadığım yaşlarda “kadınlık” kendiliğimden yaptığım, sevdiğim şeyleri yapmamın engellenmesi demekti benim için, nasıl seveyim?

        Erkek olmak ne demekti?

        Küçükken gömleğimin önünü açıp futbol oynayabilmekti mesela. Göğsümde meme yerine kasların olması demekti… Şimdi ne dersen, iç dünyamla bedenimin bütün olması demek.

        KABULÜN 5 AŞAMASI

        Kendini sevebiliyor muydun?

        Yıllarca kendimi sevmekte çok zorlandım. İki katmanlı bir sevememe durumu bu ama ilki, çocukluktan “yanlış” ve “farklı” olduğum, bu yüzden değerli olmadığım hissettirildiği için; ikincisi, ergenlikte bedenim zihnimdekinden tam tersi yöne doğru geliştiği için… Hiçbir şey kendimi sevmek, kabul etmek ve yaşadığım bu zorluklar için öfke duymayı bir kenara bırakmak kadar zor olmadı.

        Peki ailenle aranız nasıl şimdi?

        Aileme süreci başlatmaya karar verene kadar yani 23 yaşına kadar bir şey söylemedim. Karar verince de bilmek hakları diye düşündüm. Hem hislerimi, hem anılarımı, hem de ameliyatlarla ilgili bildiklerimi anlattım. Evden kaçan çocuklardan olmaktansa onları kazanmak istedim.

        İlk tepki?

        İlk tepkileri tam anlattığım o orta sınıf ailenin vereceği tepkiydi. "Biz yıllarca senin geleceğin için yatırım yaptık, biz tam okulu bitecek, işe girecek diye düşünürken sen şimdi öyle bir şey söylüyorsun ki ne iş bulabilirsin, ne eş bulabilirsin, ne o ameliyattan bir şey olur…" gibi. Kaygı, hayal kırıklığı, bunun sebebi olduğumu düşündüklerinden bana bir öfke.

        Belki üzüntü.

        Evet, aslında derin üzüntü... Her ailenin ilk hali bu sanırım. İlk üç yıl çok zordu ama hep anlattım. Neden bunu yapmak zorunda olduğumu, bunun elimde olmadığını anladıkça ve iş, eş bulmakla, toplumda kabul edilmekle bir sorunum olmadığını gördükçe kabule geçtiler. Şimdi çok daha doğal ve gerçek bir ilişkimiz var. Annem "oğlum" diyerek uyandırınca dünyalar benim oluyor. Mücadele etmiyoruz, koluma giriyor birlikte yürüyoruz, yoldaşız artık. Babamın kabulü daha zor oldu çünkü hayatın zor yanlarından hoşlanmaz ama baktı ki zorluklar aşılıyor, o da rahatladı. Ameliyatlar olmuşum, mavi kimliği almışım, daha ne!

        Tüm bu süreçteki en kilit kelime “kabul” bence. Kabulün kolay bir yolu var mı?

        Aslında bu genel bir kural. Görmezden gelmek istediğimiz herhangi bir şeyle yüzleşmek için 5 aşamadan geçiyoruz, ben de kendimi kabul ederken bu aşamalardan geçtim, ailem de...

        Ne onlar?

        Önce inkar: “Yok öyle bir şey!”

        Sonra isyan: “Neden ben?” Kimi tanrıya, kadere çatar, kimi şanssızlığına…

        3. evre pazarlık: Mesela 11 yaşındayken göğüslerim büyümeye başlamıştı, “Allah’ım bunlar büyüyor; ama ben böyle hissediyorum ya, o yüzden belki çok büyümez, di mi?” diye düşünüyordum. 11-12 yılı hep o pazarlıklara tutunmaya çalışarak geçirdim.

        4. aşama depresyon: “Bu fizyolojiyle mutlu olamıyorum, rahat hareket edemiyorum, yaşayamıyorum. Ölmek istiyorum!” Bir süre evden çıkmadım, doğru düzgün uyumadım, yemedim.

        Ve kabul: “Benim tek yapabileceğim cinsiyet değiştirebilir miyim onu öğrenmek, bunu denemek” Yapabileceğimi öğrenince dünyam aydınlandı.

        Yarın devam edecek...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ