Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fiyata getirilen sınırla et ve hayvancılık sektörünün durumu gündemde. 2003 başında 9.02 lira olan bir kg dana eti 2016 Ocak ayında 38.41 liraya yükseldi. TÜİK rakamlarıyla 13 yılda artış, et fiyatlarında yüzde 326, yüzde 184 artan Tüketici Fiyat Endeksi’nde yüzde 184 oldu. Et, enflasyondan yüzde 77 daha fazla arttı.

        Sorun uzun yıllardır sürüyor. Demek ki, gelip geçici değil, yapısal bir durum. Böyle ki, et fiyatlarını dünyadan yüzde 80 daha pahalı yiyoruz. Nedir bu yapısal durum?

        Beyaz ette, koyun ve keçi olmak üzere küçükbaş hayvan etinde, balık etinde sorun yok. Hatta beyaz et ve balıkta ciddi ihracat yapıyoruz. Sorun sığır etinde yaşanıyor.

        - En temel sorun arz ve talep dengesizliğinin sürekli hal almasında ve burada yaşanan açıkta yatıyor. 2015 verileriyle kırmızı et tüketimi 1.3 milyon ton, yerli üretim ise 1 milyon ton. Açık yüzde 30. Fiyat artışlarına yol açan durum da bu.

        - Genel fiyat artışının yüzde 77 üzerine çıktığına, dünyadan yüzde 80 daha pahalı olduğuna göre, et üretiminin cazip ve kârlı olması lazım. Zaman içinde üretimin artması, arz ve talebin dengeye gelmesi beklenir. Ama olmuyor. Çünkü üretim maliyetleri de, talep de artıyor.

        - Et üretim maliyetlerinde en önemli kalem yem ve ot. Türkiye’de ikisi de kıt. Çünkü su ve yağış az. Otlaklar az. Kırsal alanda hayvancılıkla uğraşanlar kentlere göç etti. Kentleşme oranı yüzde 75’i geçti. Geleneksel yapı yıkıldı. Doğu ve Güneydoğu’da 1990’lardan beri güvenlik nedeniyle otlaklar ve doğal hayvan yetiştiren alanlar kullanılamıyor. Devreye ithalat ve dolayısıyla dolar artışı giriyor. Ne kadar kur artışı o kadar et üretimi maliyetlerinde artış sorunu ortaya çıkıyor.

        - Geleneksel yapı yıkıldı ve kırsalda ailelerin inek yetiştirmesi önemli ölçüde azaldı. Bunların yerini modern işletmeler almaya başladı. Sayısı binlere ulaşan, 10 bin, 20 bin, 30 bin baş hayvan besleyen çiftlikler bugün üretimin büyük kısmını yapıyor. 2003 yılında 290 bin ton olan kırmızı et üretimini 2015’te 1 milyon tona ulaştıran gelişme de bu. Bir kaç inek besleyip hem etinden hem sütünden yararlanma büyük oranda bitmesine karşılık et üretiminin üç katı artmasının nedeni büyük ölçekli modern, yemle beslenen ve sadece et için beslenen hayvan çiftliklerinin ortaya çıkması.

        - Üretimin son 13 yılda 3 katına çıkmasına karşılık talep artışı yeterince karşılanamıyor. Çünkü nüfus ve kentleşme oranı artıyor, gelir yükseliyor ve yeme alışkanlıkları değişiyor, Türkiye’ye gelen turist sayısı da artıyor. 66.8 milyon olan nüfus 77.7 milyon kişiye yükseldi. Turistleri hariç tuttuğumuzda 2003’teki kişi başına 4.3 kg olan kırmızı et üretimi 2015’te 12.8 kiloya çıktı. Muhtemelen 2003’te de üretim tüketime yetmiyordu. Belki ithalat da pek yapılmıyordu ama resmi olarak. Kaçak ve kayıtdışı yollardan girişler olabilir.

        - Şu anda toplam tüketim 1.3 milyon ton ve buna göre kişi başı yıllık tüketim 16.4 kg. Henüz orta gelir düzeyinde ve et tüketiminde dünya ortalamasının üzerindeyiz. Ama gelmişmiş ülkelerin de altındayız. Gelir arttıkça, kentleşme tamamlandıkça et tüketiminin daha artacağı beklenir. Bütün bunlara karşılık kararlı olunur ve takibi de iyi yapılırsa, fiyata sınır getirilmesi soruna geçici bir çözüm sağlar.

        - Temel hata ise ette ve gıdada ithalata bağımlı hale gelmektir.

        - Kalıcı ve uzun vadeli çözüm ise piyasa kuralları ile üretimi daha hızlı artırmaktan geçiyor. Bunun da yolu bellidir. Modern, ölçek olarak büyük hayvan çiftliklerinin sayısını hızla artırmak. İşletmeleri ölçek olarak büyütmek, maliyetleri de aşağı çekecektir. Bu çerçevede devlet elindeki Tarım İşletmeleri’nde hayvancılığa daha çok ağırlık vermeyi, kırmızı et üretimine katkı yapmayı da düşünmelidir. Et ve gıda, ülkelerin yaşamlarında stratejik ürünlerdir.

        Diğer Yazılar