Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yurtiçi siyasi türbülansı 29 Nisan ile 22 Mayıs arasındaki üç haftada yaşayıp bitirdik. Finansal varlık fiyatlarında meydana gelen değişimin üçte ikisi dış, üçte biri iç siyasi kaynaklı olarak gerçekleşti. Çünkü bu üç haftalık dönemde Türk Lirası dolara karşı yüzde 6.1 değer yitirirken, gelişmekte olan ülke paraları yüzde 4 düştü. Yine Türkiye borsası yüzde 10.1 kayıp verirken, gelişmekte olan borsalar yüzde 6.9 geriledi. Bu oranlara istinaden varlık fiyatlarının mayıs ayı kötüleşmesinde yabancıların etkisi ise üçte iki düzeyinde, diyoruz.

        - Burada yerlilerin dövizde satıcı olması kritik bir rol de oynadı. Yoksa ellerindeki varlıkları satıp Türkiye’den çıkmak isteyen yabancıların talebi ile kur daha yukarılara gidebilir ve bunun beklentiler ile finansal piyasalar üzerinde ekstra bozucu etkileri kaçınılmaz olurdu. Yurtiçinde yerleşiklerin üç türbülans haftasının üçünde de dövizde net bazda satıcı olmaları bu anlamda önemli bir katkı sağladı. 13-20 Mayıs’ı kapsayan son haftada yerleşikler 1.62 milyar dolar daha satış yaptılar. Mayıstaki toplam satışları da 8.7 milyar dolara ulaştı.

        - Türbülans sonrasında ortaya çıkan piyasa hareketleri ise bir kez daha yerleşiklerin dövizle oynama becerisinin yüksek olduğunu gösterdi. Çünkü dolar kuru 3 düzeyinden 2.93’e kadar yeniden indi. Dövizde satanlar kazandı. Yerleşikler bunu yaparken hem kazandılar hem de dövizde piyasa yapıcı rol oynayarak kamusal bir fonksiyon üstlendiler, Merkez Bankası’nın müdahalesine gerek kalmadı.

        - Döviz satışı yapanların hem gerçek kişilerden hem de tüzel kişilerden olması bize bir şeyi daha gösteriyor. Gerçek kişilerin dövizle bu kadar ustaca oynaması, şirketler, kurumlar ve profesyonellerle yarışması zor. Ya onlara bakıp hareket ediyorlar ya da gerçek kişilere ait hesapların bir kısmı da şirket ve kurumlara ait veya bunların yönetici ve patronlarına ait. Karar verici aynı olunca da satış veya alımlarda dağılım birbirine yakın düzeyde gerçekleşiyor.

        - Bana sorarsanız gerçek kişilere ait döviz tevdiat hesapları içinde ciddi ölçüde patron ve profesyonellere ait hesap da var. Ama yerli gerçek kişilerin en isabetli verdikleri finansal yatırım kararlarının döviz ve altında olduğunu şahsen gözlemliyorum.

        - Yabancılara karşı borsada ve faizde pek kazanamıyoruz, bari dövizde durumu biraz telafi edelim.

        HAYATIN İÇİNDEN

        TURİZMDE DURUM SANILANDAN DAHA AĞIR

        Elimizde henüz yılın ilk üç aylık verileri var. Buna göre gelen turist sayısı bu yıl 467 bin azalmayla 4 milyon 63 bin kişiye indi. Düşüş yüzde 10.3. Turizm gelirleri de 800 milyon dolar azalmayla 4 milyar 66 milyon dolara düştü. Gelir kaybı yüzde 16.5 ile daha fazla. Çünkü turist sayısı azalınca doğal olarak fiyat indirimleri gündeme geliyor. Nitekim dün bir basın toplantısı düzenleyen Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır İstanbul’da oda başına ortalama gelirin geçen yıl nisanda 96.3 Euro’dan bu nisanda 57.7 Euro’ya düştüğünü açıkladı. Buradaki düşüş yüzde 38.6. Fiyattaki azalma bize durumun çok daha ağır olduğunu söylüyor. Ve asıl gelir azalmalarının da yaz aylarında ortaya çıkacağını gösteriyor. Çünkü en büyük gelir temmuz ile ekim arasında elde ediliyor.

        İstanbul’da otel kapanışlarını izliyoruz. Kapanmayan ama bir katını kapatıp bir katını işletenler de var. Nitekim İstanbul’daki otel doluluk oranı da yüzde 66.9’dan bu nisanda yüzde 52.2 düzeyine inmiş. İstanbul bu mevsimde böyleyse Antalya’ya da Ruslar gelmiyorsa diğer bölgelere kim gelecek? Doluluktaki azalma yüzde 22, fiyatlarda düşüş yüzde 38. Azalmanın ilerleyen aylarda sürmesiyle rahatlıkla turizm gelirlerinde üçte bir ve 10 milyar doları geçen kayıp yaşayabiliriz. Hükümetin öngörüsü 4.5 milyar dolarlık veya yüzde 14’lük kayıpla yıllık 31.5 milyar dolardan 27 milyar dolarlık turizm gelirine inmek. Ancak durum tahmin edilenden daha kötü ve cari açık da aynı oranda artma eğilimi gösterecek.

        Sorun öyle kolay çözüleceğe benzemiyor. Çünkü turistlerin gelmeyişinde güvenlik korkusu yanında konulan siyasi ambargo ve bozulan ülke imajı da rol oynuyor.

        SONUÇ: “Bir bolluğun, bir de kıtlığı olur.”

        Türk Atasözü

        Diğer Yazılar