Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2008-2009 küresel krizinin en çok etkilediği coğrafya Avrupa oldu. Euro Bölgesi 2009’da yüzde 4.6 daraldı. Küresel krizin bir ayağı olarak 2011’de yaşanan Avrupa krizinin ardından büyüme 2012’de yüzde 0.9 ve 2013’te yüzde 0.3 daha küçüldü. 2014’te yeniden büyümeye dönüldü ve geçen yıl da yüzde 1.6 büyüme gerçekleşti.

        AB büyümesinin bizi yakından ilgilendiren yanı ihracat. Çünkü ihracatımızın yarısını bu bölgeye yapıyoruz.

        - Denilebilir ki, bu dönemde Avrupa ekonomisi toparlanmasaydı ihracatta çöküş kaçınılmaz olabilirdi. Yılın ilk dört ayında AB Bölgesi’ne ihracat yüzde 6.5 artarken, AB dışına yüzde 17.2 geriledi. Üstelik ihracatta gerilemenin ikinci yılını yaşıyoruz. Geçen yılki gerilemenin üzerine bu yılki yüksek oranlı gerileme binecekti ki, bunun adı tam bir çöküş olacaktı.

        - Dün açıklanan rakamlarla nisan ayında ihracat yüzde 10.2 azaldı. İlk dört ayda da yüzde 7.4 azalma meydana geldi. Bu rakamların daha da kötüleşmesini AB’ye yönelik artan ihracat önledi. 4 ayda 46.7 milyar dolarlık ihracatın 22.4 milyar doları AB ülkelerineydi. 24.3 milyar doları da AB dışı diğer ülkelere. Böylece AB’nin ihracattaki payı yeniden yüzde 48’e çıktı.

        - Bu oranın yıllar içindeki seyri bitişikte yer alıyor. Kriz öncesi yüzde 56 ve üzerinde olan bu oran 2012’de yüzde 39’a kadar da düştükten sonra yeniden toparlanarak bu düzeye geldi. 9 puanlık kaybı geri aldık, geriye 7 puanlık kayıp kaldı. Avrupa’ya ihracatta gidecek yol hâlâ var. Yüzde 7’lik ihracat 10 milyar dolar demek.

        - Ancak burada Avrupa büyümesinin uzun vadeli trendine yükseldiğini belirtmek gerekiyor. Bu yıl beklenen büyüme oranı da aynı, gelecek yıllarda da. Yani Avrupa ekonomileri bundan daha canlı, daha hızlı büyüyen ekonomiler olmayacak. Daha fazlasını ummayalım. Bu durumda bizim küresel kriz öncesindeki pazar payımızı yakalamak için şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekecek. Belki pazar değişti, pazarın istediği ürünleri üretmek, kaliteyi artırmak, maliyetleri düşürmek veya teknolojik yatırımları yapmak gibi nerede eksiğimiz varsa tamamlamamız gerekebilir.

        - İhracatımıza bakınca, yüksek teknolojili ürünlerde olmadığımızı görüyoruz. Bunun bitişikte bir tablosu yer alıyor. İhracat içinde yüksek teknolojik ürünlerin payı yüzde 3.5’le sınırlı kalıyor. 4 aylık dönemde 1.5 milyar dolarlık yüksek teknolojili ürün ihracatına karşılık 8.8 milyar dolarlık ithalat yaptık. Bu alandaki ihracatımız ithalatın yüzde 17’si kadar. Dış ticarette bir açık da buradan geliyor. Açığın kısa zamanda kapanması da mümkün değil. Öncelikle yatırım yapmak lazım.

        - Hammadde ve aramalı konusundaki açık ise büyük ve yapısal. Üretimde kullanılan hammadde maalesef bizde yok. Enerji kaynaklarımız da sınırlı.

        - Bu aşamadan sonra belki ihracatı toparlayacak en kestirme ve muhtemelen tek çıkış yolu da, AB pazarını yeniden kazanırken, AB dışında kaybettiğimiz pazarları geri kazanmak. Buna kaybettiğimiz Rusya pazarı dahil, Irak pazarı dahil, Mısır pazarı dahil.

        - Evet yeni dönemde “düşmanları azaltmak, dostları çoğaltmak politikası” diplomatik sonuçtan daha çok ekonomik sonuç doğurmaya aday.

        NOKTA ATIŞI

        KREDİLERİN 1/5’İ HAZİNE’DEN

        SORU: F2003’ten itibaren kamu borcu düşüyor. Hazine net borç geri ödemesi yapıyor. Bunun miktarı ne kadardır?

        YANIT: Son 13 yılda Hazine 280 milyar TL’lik net itfa yaptı. Kredilere giden bu para toplam kredilerin beşte biridir.

        SONUÇ: “Dost kazanmanın tek yolu, dost olabilmektir.” Emerson

        Diğer Yazılar