Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Oluşturulmakta olan Türkiye Varlık Fonu ile ilgili bilinmeyenler çok, bilenenler ise az. Bir anda 100 yılı devirmiş kurumlar Fona devredilince belli bir şaşkınlık olmadı değil. Bu şaşkınlığın nedeni de kamuoyunun bilgilendirilmemiş olmasına dayanıyor. Ortada henüz bir kurum yok, faaliyeti yok ve örnek de yok, şaşkınlığın ve bilgisizliğin nedeni bu. Ama ülke varlık fonları dünyada da öyle şeffaf çalışan kurumlar değil. Bizde de şeffaf olmayan bir şekilde işe başladı. Şeffaflıkta dünyada gönüllüğe dayalı bir ilerleme var. Ama önümüzdeki yıllarda da muhtemelen Türkiye Varlık Fonu hakkında bazı şeyleri yine öğrenemeyeceğiz.

        - Dün bu konuda Maliye Bakanı Naci Ağbal’dan bir açıklama geldi. Ağbal, Varlık Fonu’na devredilen kamu kuruluşları nedeniyle bütçenin yaklaşık 1 milyar liralık temettü gelirinden olacağını açıkladı. Bu tutarın tolere edilebileceğini belirten Ağbal, mali disiplin vurgusu yapmayı da ihmal etmedi.

        - Bakan Ağbal, Bloomberg HT’ye Varlık Fonu’nun denetlenmesi konusunda “Üçlü bir denetim mekanizması var. Biri uluslararası kabul görmüş bağımsız denetim şirketlerince yapılacak denetim, ikincisi Başbakan’ın atayacağı üç kişilik denetim ekibinin denetimi ki bu Bakanlar Kurulu’nu bilgilendirecek, üçüncüsü de Meclis’e verilen denetim yetkisidir” dedi. Fon, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi değil ve bu anlamda bütçe denetimi ile Sayıştay’ın denetimine tabi olmayacak.

        - Fon’un çalışması, üç yıllık stratejik plan hazırlayıp Bakanlar Kurulu’na sunması ve açıklanması şeklinde olacak. Burada nerelere, hangi araçla yatırım yapılacağı yer alacak. Fon’un yönetimi ve faaliyetleri Sermaye Piyasası Kanunu’nun kurumsal yönetim ilkelerine de tabi olacak.

        - Varlık Fonu finansal piyasalarda istikrar sağlamayı da amaçlayan faaliyetlerde bulunabilecek. Fon’un 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kurulması da, amaçlarından birinin dışarıdan yapılan spekülatif atakları kesmeye yönelik olduğuna işaret ediyor. Ağbal da dün “Türkiye Varlık Fonu yatırım yapan, kaynak üreten, ekonomik istikrara katkıda bulunan, para ve sermaye piyasalarında işlem yapan bir kuruluş olacak” dedi.

        - Yapılacak yeni aktarımlarla Fon’un ilk etaptaki büyüklüğü 200 milyar lira civarında olacak. Bu da 50-60 milyar dolarlık bir büyüklük demek. İkinci etap büyüklük hedefi ise 400 milyar TL’ye varmak. İlk işlemlerini veya icraatını da bu yıl yapması bekleniyor.

        - Türkiye Varlık Fonu’nun normal kamu kuruluşlarının tabi olduğu yönetim ve denetim mekanizmasının dışında kalması, dış kaynak sağlamada Türkiye’ye yeni bir pencere açıyor. Sağlanacak dış kaynaklar dış borç şeklinde olmayacak. Hazine tarafından izlenen, hesabı tutulan ve açıklanan dış yükümlülükler içinde yer almayacak. Hazine’nin garantörlüğü söz konusu olmayacak. Zaten kamu kuruluşlarının bir varlık olarak Fon’un içine konması ve ihraç edilecek menkul kıymete dayanak teşkil etmesi de bundan.

        - Dolayısıyla Fon ne kadar büyür, başarılı olur ve dışarıdan kaynak sağlarsa, o kadar yatırım yapar ve başarılı olur. Bu başarı aynı zamanda hükümetin ekonomik başarısı anlamına gelir. Çünkü, ekstra kaynak yaratılmış ve bu kaynak ekonomi içinde kullanılmış olacak. Ama aynı zamanda yaratılan bu kaynak bir vergi değil, özel sektörden veya bireylerden vergi olarak alınmıyor. Daha çok yurtdışından sağlanıyor ama doğrudan dış borç olarak da sayılmıyor.

        - Türkiye Varlık Fonu kurar ve başarılı bir şekilde çalıştırırsa hem özelleştirmede yeni bir hamle yapmış olacak, hem de Türkiye’ye gelmede nazlanmaya başlayan doğrudan sermayeyi yeniden güçlü biçimde çekmiş olacak ve de dış borcu da artırmadan bunu yapacak.

        - Sağlanan kaynağı da Türkiye nükleer santral ve enerji gibi stratejik yatırımlara, özel sektörün yapamadığı teknolojik açığı kapatacak yatırımlara, gıda güvenliğini de sağlayacak şekilde yurtdışındaki tarımsal faaliyetlere yöneltebilirse o zaman bu Fon’dan yeni bir başarı hikâyesi de çıkar.

        SANAYİDE BÜYÜME % 1.8

        Aralık ayı ile birlikte 2016’nın yıllık sanayi büyümesi de belli oldu. Geçmiş yıllarda yüzde 3-3.5 artan sanayi üretimi geçen yıl yüzde 1.8’e indi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretiminin bu düşük artışı aynı zamanda büyümenin geçmiş yıllara oranla düşük kalacağına işaret ediyor. Genelde sanayi üretimi civarında veya onun biraz üzerinde bir büyüme ile karşılaşıyoruz. Son yıllarda inşaat sektörünün büyüme içinde payını artırmasından dolayı yukarı yönlü sapma arttı. Dolayısıyla yüzde 1.8 olan sanayi üretimine karşılık yüzde 2.5 civarında bir büyüme ortaya çıkabilir. Hükümetin revize edilmiş tahmini ise yüzde 3.2’lik büyümeye ulaşılacağı yönündeydi.

        SONUÇ: “En büyük zorluklar, onları aramadığımız yerlerden çıkar.” Goethe

        Diğer Yazılar