Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ona ‘Grammy avcısı’ diyorlar, bense onu bir de trompetle sahnedeki meşkiyle görmelisiniz diyorum. Dile kolay, trompetle mesaisi 9 yaşında başlamış. Sonrası Sting ile tanışması, ki onun deyimiyle tüm hayatını değiştirmiş. Bugüne kadar Frank Sinatra, Buddy Rich, Paul Simon, Aretha Franklin, Natalie Cole, Bette Midler, Sting ve Natalie Merchant'ın da aralarında bulunduğu müzik tarihine damga vurmuş isimlerle aynı sahneyi paylaşmış ve kayıtlar gerçekleştirmiş. En son “Impressions” albümüyle 2013’te, En İyi Enstrümantal Pop dalında Grammy kazandı. Kimden mi bahsediyoruz: Toplamda 10 stüdyo albümü ve sayısız canlı performans ile cazseverleri mest etmeye devam eden, İtalyan kökenin verdiği egzotikliğini, Amerikalı genetiğine harmanlayan Chris Botti’den... Müzik belki günümüzde hayat kurtaramıyor ama kayıp olan dengelerimize iyi geliyor diyerek 16 Ocak Cumartesi bir maniniz yoksa sizleri Zorlu Performans Sanatları Merkezi, Turkcell Sahnesi’nde gerçekleşecek olan Chris Botti konserini ajandalarınıza yazmanızı salık veriyorum. Botti’nin deyimiyle: ‘Dünyanın en iyi turne gruplarından biri görmek için bütün ailenizi getiriniz.’

        BAŞARILI OLMAYAN AMA GRAMMY KAZANAN PEK ÇOK MÜZİSYEN VAR

        *Sizin için “Grammy Avcısı” tanımını kullanıyorlar, bu ödüller size ne hissettiriyor?

        Dürüst olmak gerekirse; bir müzisyen için Grammy, bir aktörün Oscar düşüncesinden farklı olarak, her gece sahnede olabilme ve performansını gösterebilme yeteneğidir. Gerçekten de başarılı konser turneleri olmayan ama Grammy kazanmış pek çok müzisyen var ve kendime baktığım zaman yıllardır aynı grupla sahneye çıkıyorum, dünya turu yapıyorum, her gece sahnede yeniden var olabiliyorum ve kendime diyorum ki; “İşte benim Grammy’im bu!” Kısaca; takdir görmek elbette hoş ama hayranlarım için sahne almak her şeyden çok daha kıymetli bir duygu.

        *Müzikal eğitime küçük yaşlarda başlamış bir müzisyen olarak sizce eğitim ne kadar önemlidir?

        Eğitim önemli ama çok çalışmalısın ve hatta çok fazla fedakarlıkta da bulunmalısın. İnsanlar kolayca; “Evet, ben de pratik yapabilirim” veya “Yeterince çalıştım” diyebiliyorlar, fakat bu yetiyi kazanabilmek için yıllar boyunca uğraşman gerekli ve enstrümanın sana verdiği o tatmin duygusunu içinde hissedebilmelisin. Kendime verdiğim en iyi öğüt; “Çok çalış ve asla yolundan sapma!” Bu durum gerçekten yetenekli olduklarına inandığım diğer insanlarda da fazlasıyla mevcut. Mesela Sting gibi müzisyenler, müziğin popüler kültür yönüne eğilmekten ziyade, işin temelleriyle ilgilenen, müziğe sıkı sıkıya bağlı, adeta bir müzik işçisiymiş gibi çalışan insanlar. Kısaca; keşfetmeye meraklı ve çalışkan olmak gerek!

        KARİYERİMİN BÜYÜK BİR KISMINI STİNG’E BORÇLUYUM

        *İlk profesyonel konserinizi Frank Sinatra ile gerçekleştirdiniz, sonrasında ‘hayatımı etkiledi’ dediğiniz Sting ve pek çok usta isimle aynı sahneyi paylaştınız. Bugün Miles Davis, Chet Baker gibi ustalarla kıyaslanıyorsunuz. Tüm bunların sizde karşılığı nedir?

        Beraber çaldığım tüm harika müzisyenlerden ‘usta şarkıcılarla’ çalmanın nasıl bir şey olduğunu öğrendim ve bu da benim trompetime, kendine has, ağır ve zengin bir ses tarzı kazandırdı. Ve belirtmek isterim ki; kariyerimin büyük bir kısmını bana çok önemli fırsatlar yaratan Sting’e borçluyum. Ondan öğrendiğim en önemli şey rutinin içinde tutkuyu bulmak; uyanmak, çalışmak, yoga yapmak ve turne için seyahat etmek. Pek çok yönden kariyerimi, Sting ile iki, üç yıl geçirdiğim turnede öğrendiklerimle yapılandırdım. Rahatlıkla söyleyebilirim ki; ‘beni, ben yapan şey’ onun teşvikidir.

        *Enstrüman çalanların bir süre sonra enstrümanlarının o kişinin bir organı haline geldiği söylenir; trompet size ne ifade ediyor? Başka çalabildiğiniz alet var mı?

        Trompeti çalabilmek başlı başına bir pratik gerektiriyor ve bu yüzden dünyadaki bütün trompetçiler sadece tek bir enstrüman çalıyorlar. Her gün pratik yapıyorum ve çalışma düzenim son 25 yıldır aynı. Üniversitede trompet hocamdan öğrendiğim rutini aynen devam ettiriyorum. Başka enstrüman ise biraz piyano çalıyorum, ancak kendimi kesinlikle bir piyanist olarak görmüyorum.

        ARTIK DAĞIN ZİRVESİNE BAKMAMAYA ÇALIŞIYORUM

        *İlk solo albümünüz 1995’ten sonra bugün 10 albüm ve sayısız sahne performansıyla karşımızdasınız… Tüm bu maceranın içinde; arındığınız yer, nirvana noktası neresi?

        Dağda ne kadar yükseğe tırmanırsan, hedeflediğin tatmine asla ulaşamadığını fark ediyorsun, çünkü her zaman bir sonraki hedefe ulaşmaya çalışıyorsun. Bir rutin geliştirirken ve şehirden şehre seyahat ederken, kendime çok fazla baskı yapmamayı öğrendim. Sahip olduğum müzisyenlere müteşekkirim ve artık dağın zirvesine bakmamaya çalışıyorum.

        *Geriye dönüp baktığınızda ‘sizi en çok etkileyen olay’ nedir?

        Geriye dönüp baktığımda benim için en önemli kazanım veya birlikteliğim Sting ile olan arkadaşlığım. Şu an biz bir aileyiz ve onun bana olan inancı, şu anki kariyerimin sebebi. Birisine karşı bu kadar çok saygı ve hayranlık duymak ve bunun da karşılığını alabilmek gerçekten inanılmaz. Onun hayatını yönetme ve yaşayış tarzını, ben de kendi hayatımda uygulamaya çalışıyorum. Uyguladığımda da kariyerime pek çok şey kattığını görüyorum.

        MÜZİKTE ETİKETLERDEN SAKINMAYA ÇALIŞIYORUM

        *Caz festivallerinde cazcılardan daha çok popüler isimlere yer veriliyor; siz de pop - caz kulvarında çalışmalar yapan bir müzisyensiniz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

        Cazın içinde pek çok farklı değişkenin olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir melodiye caz terminoloji eklediğinizde, farklı kişilere, çok farklı anlamlar ifade edebilir. Benim düşüncem, caz gerçekten şu anda; daha sofistike ve daha yetişkin bir kitleye hitap ediyor. Fakat tüm bunların dışında, müzik türlerinde, etiketlerden sakınmaya çalışıyorum. Bence sadece iki tip müzik türü var: İyi mi, yoksa kötü mü? Veya insanlar müzikle ilişki kurabiliyor mu, kuramıyor mu? Önemli olan da bunlar değil mi! Ben de günün sonunda mümkün olduğunca çoğu insana dokunan ve ilişkilendirilebilir bir müzik yapmak istiyorum.

        OMUZLARIMDA AĞIR BİR YÜK OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM

        *Sahnede bir enstrüman ve siz; hem de trompet... Dinleyenlerinizin müziğinizi yeterince anlayabildiklerini düşünüyor musunuz?

        İşin komik tarafı, hâlâ benim şovumu izlememiş çok samimi arkadaşlarım var ve bu İstanbul konserinde onların bölgesinde çalıyor olacağım. Onları da davet edeceğim. Bir gün insanların bana; “Sadece sen ve bir trompet mi?” diye soru sorabildikleri gün, kariyerimin tamamen birer birer insanları kazanmak üzerine kurulu bir mücadele olduğunu hissettim. Herhangi bir izleyici, sahnemi gördükten sonra müziğin bütün kapsamını anlamış, yakalamış oluyor. Ve yanıma gelip; “Aman Allah’ım bütün şov boyunca ağladım“ veya “Hayatımda böyle bir müzisyenlik görmedim, bu çok eğlenceliydi“ diyor. İnsanlar trompet çalan birisinden ne ummaları ve beklemeleri gerektiğini bilmiyorlar ve bu da kat etmem gereken yolu çok daha dik hale getiriyor. Ara vermeden sürekli turne yapmamın sebeplerinden bir tanesi bu. Omuzlarımda ağır bir yük olduğunu hissediyorum ve tabii ki belirli bir aşamaya geldiğin zaman orada kalabilmek için de elinden geleni yapıyorsun.

        *Malum imajlar dünyasında yaşıyoruz; pek çok dergide ‘en yakışıklı 50 kişi’ arasında gösteriliyorsunuz; bu sizin için nasıl bir hissiyat yaratıyor?

        Açıkçası medyanın benim görünüşümü değerlendirmesiyle çok ilgilenmiyorum. Sahnedeki herkesin kendine ait bir imajı var; Louis Armstrong'un mendili, Miles Davis'in takım elbiseleri gibi… Ama nasıl göründüğüm, insanların benim müziğimden keyif almalarına yardımcı oluyorsa, bu harika! Beni asıl mutlu edense; insanların albümlerimden zevk alıp, canlı izlemeye gelmeleri.

        BİR İŞİ MÜKEMMEL YAPMAKTAN KORKMAYIN!

        *Cazın bu müzik sektöründeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Cazın müzik endüstrisindeki konumu üzerine düşünmekten ziyade, turne programlarımı planlamakla ve takip etmekle meşgulüm. Bir sanatçı olarak kontrol edebildiğim şeylere odaklanıyorum; hangisi benim performansım, ne zaman sahnede olacağım ve enstrümanımla olan ilişkim gibi. Ama sektörel anlamda diyebilirim ki plak şirketlerinin bakış açıları ve sundukları çalışmalar önemli. Bu bağlamda da plak şirketimin müziğime olan katkılarından dolayı minnetarım. Onlar benim dünya çapında bir yıldız olabilmem için gerçekten inanılmaz bir çaba gösterdiler.

        *Gelecekte yeni proje ve albüm var mı? Ayrıca müzikle ilgilenen gençlere ne söylemek istersiniz?

        Şu anda tek düşündüğüm; dünya turneme devam edip, 2017’deki albümüm için çalışmalara başlamak. Gençlere de verebileceğim öğüt; bir şeyi mükemmel yapmaktan korkmayın! Günümüzde bir çok genç, farklı işler yaratmak istiyor, fakat tüketim çağında, o kadar dikkat dağıtıcı agümanla karşı karşıya kalıyorlar ki dolayısıyla odaklanamıyorlar. Ama bir enstrüman çalmak ya da onunla ilgilenmek, bir işi mükemmel yapabilmek için gerekli olan en temel unsurdur. Çello, klasik piyano veya trompet çalabilmek uzun bir zaman, çaba ve odaklanmak gerektirir. Yaptıklarının karşılığını ‘odaklanmak’ ve ‘çok çalışmakla’ alabilirler, başka yolu yok!

        *İstanbul konserinizde dinleyicilerinizi ne gibi sürprizler bekliyor?

        Eski kayıtlardan son albüm “Impressions”a kadar çok farklı eserler çalacağız. Daha da önemlisi günümüzün bütün müzik türlerinde çalabilen, en iyi müzik gruplarından birisini izleyecekler sahnede. Caz’dan rock’a ve klasik müziğe kadar pek çok farklı sound duyarak harika vakit geçirecekler. Ayrıca “Botti in Boston” özel gösterimimden iki misafirim olacak; vokalde Sy Smith, kemanda Lucia Micarelli.

        *Son olarak söylemek ya da paylaşmak istediğiniz bir mevzu varsa yazmak isterim?!

        Şunu kalbimin derinliklerinden hissederek söylüyorum ki, desteğiniz için çok teşekkür ederim ve Türkiye’ye yeniden geleceğim için çok heyecanlıyım. Konsere dair ise; bebeklerinizi bakıcılarına bırakın ve dünyanın en iyi sahne alan grublarından bir tanesini görmek için bütün ailenizi getirin...

        Diğer Yazılar