Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp, alkışlamaya başlamış. Sanırım, dünyanın sonu her şeyin şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek.” Soren Kierkegaard (1813-1855), vakti zamanında böyle nidalanmış. “Peki, sence bu çağın palyaçosu kimdir?” diye soruyor elâ… Cevabım yok değil ama mor kaplı defterdeki günün notunu düşüyorum -olasılık teorilerini bile çürüten hayatımızın ortasına- Leyla Erbil diyor ya işte ondan: “Ama insandaki yaşama içgüdüsü beter bi’şey kızım… Arsız, yüzsüz, ölümsüz bi’şey… Uyduruyorsun her bahaneyi, ölmemek için…” Şimdi yine bir ömür seyirliğinde ve yer yer dikizliğinde fonumuza düşen blues’un babalarından Otis Rush ve Roy Buchanan melodileri… Bu Pazar’ı da Pazartesi’ye gömdüğümüze göre gelelim burayı meşguliyetimize…

        ‘Müzik candır ve ilaçtır’ şiarından hararetle; İstanbul bu yaz, özellikle müzikseverler tadında bir mekan açılış haberiyle taçlandı… Müdavimleri yahut takibinde olanları bilirler ya da benim gibi 90’ların sonunda “canlı performans hele ki metal-rock müzik” mesaisinde olanların uğrak adreslerinden olan Beyoğlu Balık Pazarı’nun şükelası Caravan’da uzun yıllar emek verdikten sonra Beyoğlu Dorock’ı açarak metal – rock tayfasına, o vakitler Beyoğlu’nda olmayan bir güzergah sunan Münir Atamer… Avrupa Yakası’nın miss adreslerinden Dorock’ın ikinci şubesi ama daha kıvamındası Kadıköy’e açıldı; Dorock XL olarak… En kallavi mekanların bile kepenklerini kapattığı şu dönemde, Atamer ve ekibini tebrik ediyorum. Ortaya müziğin, lezzetin ve eğlencenin şenlikli üçlemesini çıkarmışlar hemi de XL olanından… Caravan’dan Dorock’a ve şimdi de Dorock XL’a gece gündüz mesaisinde olan Atamer ile Jim Morrison’un gözlere ve kafalara miss’lik fotoğrafının önünde kelama düştük, işte ortaya çıkanlar…

        BEYOĞLU’NUN DOROCK’I KADIKÖY XL OLDU

        *Caravan, Dorock dediğimizde metal-rock tayfası sizi yakından tanıyor ama bazıları sadece adınızı biliyor; 90’ların sonundan bahsediyoruz, nasıl başladı metal - rock aşkı ve mekan işletme sevdası?

        94’te Giresun’dan İstanbul’a geldim, nedenim de Beyoğlu Balık Pazarı’nda akrabalarımın işletmeleri vardı ve çalışmaya davet etmişlerdi. Aile şirketi gibi bir şey aslında, mekan ya da işletme kafasına uzak değilim. Benim geldiğim yıl da Beyoğlu’nda Caravan açılalı altı ay olmuştu. Hem üniversite sınavlarına hazırlanıyor hem de çalışma hayatına adapte olmaya çalışıyordum. Rock müziğe gelince yabancımız değildi ama daha soft rock müzikle büyüdüm ben; Caravan’la birlikte metal müziğe geçiş oldu. Tabii, o dönemler çok ilginç geliyordu bana, kocaman kocaman adamların uzun saçlı, dövmeli, küpeli olması, ki sonrasında onlar abilerim ve arkadaşlarım oldu ve onlarla birlikte yavaş yavaş büyümeye başladım. 2005’e kadar da Caravan macerası devam etti. Zaten 94 ve 2005 arası da Caravan’ın en iyi ve en popüler dönemiydi. Güzel zamanlardı…

        *O tarihlerde Beyoğlu’nda metal müzik yapan mekan var mıydı?

        Caravan gibi tamamen heavy metal tarzda müzik yapan mekan yoktu ama daha modernize edilmiş, rock bar anlamında çok iyi mekanlar vardı -aklıma ilk gelenler- Köprüaltı Kemancı, Roxy, Ekol, Jitan, Katarsis ve (şimdi filmden sonra değişti tabii ama) 45’lik… Güzel birliktelikler, paylaşımlar yaşadık o mekanlarla beraber.

        *‘Güzel birliktelikler yaşadık’ derken, bugün olmayan ne oluyordu mesela? Bir de Caravan’dan Dorock’a geçiş nasıl oldu?

        Mesela belli saatlerde, herkes Köprüaltı Kemancı’da toplanırdı, orada muhabbet biter, sonrasında canlı müzik dinlemeye Caravan’a geçilirdi. O dönemin üst seviye grupları, sahne alırlardı ki uzun yıllar da bu şekilde devam etti. 2001’de, yani benim asker dönüşüm, birkaç arkadaşımla, piyasada bir hareketlilik olması gerektiğini düşündük; gerekli özverilerin yapılmadığından canlı müzik grupları piyasadan çekilmişti, her şey stabil duruma dönmüştü. Tam o süreçte, birkaç arkadaşımızla beraber barkovizyon gösterimleri yapmaya başladık. İnsanlar ilk defa dinledikleri grupları, şarkıları ya da o güne kadar gerçekleşen festivallerin kayıtlarını mekanlarda izleme şansı buldular. O dönem güzel işler çıkardık. İşte tam bu süreçte de Caravan’da birlikte çalıştığımız arkadaşlarımdan bir tanesi sürekli ‘gel, bir mekan açalım’ diyordu. Ve sonunda, o yıllarda Alman Biraevi olan yeri devir aldık. Bu şekilde de Dorock Beyoğlu maceramız başlamış oldu.

        *Kendi işletmenize sahip olduğunuzda yaşınız kaçtı? Caravan’da edindiğiniz tecrübeler, Dorock’ta daha net ve sert kararlar almanızı sağlamış olmalı?

        29 yaşındaydım, genç sayılmam; ama terimlerle gidersek acemi birliğini Caravan’da yaşadım, usta birliğini de Dorock’ta. Evet, açıldıktan sonra daha net kararlar almaya başladık, çünkü kendi işletmemizdi ve piyasadaki olumlu, olumsuz birçok şeyi görüyorduk. Ama yine de amatör gruplara destek anlamında çalışmalara başladık. Sahne almalarından tutun da sponsorluklarına kadar pek çok mevzuda yapmamız gerekeni üstlendik. Bu arada üniversitelerle çalışmaya da başladık ve Dorock artık adı gibi pek çok insanın ‘durak noktası’ ve toplanmaya başladığı bir yer olmaya başlamıştı. 2010 yılı itibariyle de tekrar bir açılım yapalım istedik ve festival işlerine başladık. İlk olarak da 2010’da, Foça’da gerçekleştirilen, beş günlük, Rock Tatili Festivali’nin alkol işlerini üstlendik. Foça’da İngiliz Burnu’nda yapılmıştı festival ve biz o burnu tamamen bir bar konseptine çevirmiştik. Çalışmamız beğeni toplayınca, bu durum bizde de yeni bir sayfanın açılmasına sebep oldu ve bunu da peş peşe festivaller ve organizasyonlar takip etti. Kısac;a durmadık yerimizde, hep yeni işler, projeler çıkardık.

        BİRBİRİNİ TEKRARLAYAN MEKANLAR OLSUN İSTEMEDİK

        *Gelelim, Kadıköy Dorock XL maceranıza, niye bunca zaman beklediniz diye sorsam?

        Bundan beş, altı yıl önce de Kadıköy’den talepler geldi. Bizim kafamızda da böyle bir mevzu vardı ama zamanını bekliyorduk. Ankara, İzmir, Eskişehir, Bursa gibi pek çok kentten de şube teklifleri geldi. Biz yapacağımız işin ne olacağını bildiğimizden hiç acele etmedik. Çünkü bu defa Beyoğlu Dorock tarzından daha farklı bir konsept ile müdavimlerimizin karşısına çıkmaya kararlıydık. Bunun için de metrekare olarak büyük bir yere ihtiyacımız vardı. Birbirini tekrarlayan mekanlar olsun istemedik. O yüzden de hep beklemede kaldık.

        *Peki, yaşadığımız coğrafyanın değişken şartlarında böylesine yatırımlar yapmak nasıl bir cesaret gerektiriyor? Mekan açmak isteyen müzik kafasındaki gençlere ne söylemek istersiniz?

        Bu işlerin içinde büyüdük, başında da söylediğim gibi yabancısı değiliz. Daha 16 yaşında, yaşadığım şehirde çay partileri, organizasyonları düzenliyordum; benden büyük abilerimi ağırlıyordum ki bu işlerden para da kazanıyordum. Kısaca bir şekilde, sürekli eğlence sektörünün içindeydim. Bu bağlamda da bir kez daha belirtmek isterim; Caravan, benim için çok önemli bir tecrübeleme haliydi. O dönemi, hep gözlemle geçirdim ve önümüzde de Kemancı, Roxy gibi çeşitli iyi işletme örnekleri vardı, onları izledim. Bugün geldiğimiz nokta, hep bu birikimlerin bir sonucu… Tabii ki bu süreçte pek çok sanatçı, müzisyen de arkadaşımız oldu. Sağ olsunlar destek de oldular. Bu bakımdan da mekan açmak isteyenlere söyleyebileceğim ilk durum: alt yapısında mekan işletmeciliği olmayan birisi için bu işletme ve yönetimi zor ama bu meslekle büyüyüp, pişen bir insan için de yorucu belki ama daha eğlenceli ve zevkli…

        *Adınızı söylediğim pek çok kişi, saygıyla ve yaşınızdan daha ağır abi olarak sizden bahsediyor. Her işin bir raconu vardır eyvallah da, bu saygı nereden geliyor?

        Bugüne kadar -mekan işletmesi olarak- her şeyi karşılık beklemeden yaptım ve yaptık; bunun içinde organizasyonlar ve projeler de dahil. Aslında biz bir kültürü ve felsefeyi taşıyoruz sırtımızda, dolayısıyla bunun da bilincinde hareket ediyoruz hep. İşlettiğim mekanları asla bir ticarethane olarak görmedim, tabii günün sonunda para kazanıyoruz, ticaret yapıyoruz ama bunu asla bir araç olarak kullanmadım. Tüm bunların karşılığında da tabanda geniş bir kitlemiz oluştu. Taşıdığımız kültürün farkındaydım derken de; mekanlarımıza gelen müşteri olsun, sahnede ağırladığımız sanatçılar olsun, hep onların ihtiyaçlarını görerek işlere-projelere giriştik. Tek günlük festival olduğunda dahi, ‘tek günlük iş’ gözüyle bakmadık. Her yere yatırımcı gözüyle gittik ve burada daha farklı ne yapabiliriz ya da insanları nasıl şaşırtabiliriz kafasıyla işler yapmaya gayret ettik. Bu düşünce de bizi sürekli zinde tuttu ve tercihlerimizi daha da yukarı çekmemizi sağladı. Tüm bunların yanında bizim insan olarak mizacımız da yapımız da böyle zaten.

        ROCK VE METAL RUHUNU İÇİNDE HİSSEDENLER

        *Ekşi’de yazılan ve pek çok duyumdan anladığım bir ‘Münir Abi’ durumu var yani?

        Paylaşımcı olduk ve insanlarla iç içe diyaloglar kurduk, herhangi bir set koymadık belki de bundandır. Sabahlara kadar içip, cebinde ödeyecek parası olmayanından çıkışta taksiye verecek parası olmayanına kadar taksilere bindirdik ve eve vardıklarından emin olduk. Tabii sevmeyenimiz de vardır ama mekanlarımızda her zaman kişilerle de genel sorunlarla da birebir ilgilenmeye çalışıyorum. Çünkü tüm bu detaylar bizi besleyen unsurlar ve mekana gelenler bizim için sadece bir müşteri değil. Zaten bir süre sonra büyük bir ailenin parçası gibi oluyorsunuz ya da bakış açımız bu diyelim.

        *90’lar Caravan’ından bugünün Dorock’ına gelirsek müzikte ve dinleyici kitlesinde neler değişti?

        Zaman her şeyi eritiyor, bozuyor. Hiçbir şey eskisi gibi değil, eskiden daha bilinçli bir kitle vardı, Caravan döneminden bahsediyorum. Sonra kentin şartları ve ülke koşulları değişti ve araya kaynamalar oldu; müzikal ve gece hayatı anlamında… Türkiye’deki eğlence anlayışı çok farklı bir yere gitti ve amaçlar da çok farklılaştı. Caravan’dan Beyoğlu Dorock’a geçişte de müzik çeşitlerinin farklılaşmaya ve çoğalmaya başladığı dönemler. Rock müziği kendi içinde parçalanmaya başlamıştı ve gruplaşmalar oluştu. Genel müzik tarzında da farklılaşma oldu; müzik biraz daha elektroniğe kaydı ve insanların eğlence tercihleri değişti. Bunlarla birlikte rock-metal ve müzik ruhunu içinde hissedenler bırakmadılar yani evlerine çekilmediler ve bizim gibi işletmeler de o ruhu bırakmayan toplulukları bir arada tutmaya devam etti. Ama geldiğimiz noktada ne olursa olsun bir değişime uğradı.

        *Beyoğlu tayfasının Kadıköy Dorock XL’ı algılaması nasıl oldu?

        Dorock dendiği zaman heavy metal gelir akla; insanların cayır cayır dinledikleri sert sound’lu müzikler. Kadıköy Dorock XL’ı açarken de insanların en büyük merakı burada ne olacağıydı. Ama maalesef metal dinleyicisi belirli ve sınırlı sayıda kaldı. Bunu Türkiye’ye gelen yabancı metal gruplarından ve konserlerinden de görebiliyoruz. Sadece heavy metal dinleyenleri Dorock XL’a getirmek zor olacaktı, biz de yelpazemizi biraz açalım dedik. Zaten zaman içinde de dinleyici bizi yönlendirecektir. Rock çatısı altında pek çok yerli yabancı sanatçı ve grupları dinleyebileceğiniz bir mekan burası. Bunun yanı sıra amatör müzisyenlere de açık sahnemiz.

        *O vakit, Kadıköy Dorock XL’a gelelim, nasıl bir yer burası, konseptten bahsedebilir misiniz?

        Beş buçuk ay gibi kısa bir sürede açtık Dorock XL’ı… Her şeyi tam eksiksiz yapmaya çalıştık ki her geçen gün daha da keyifli hale getirmeye özen gösteriyoruz. İki bin metrekare üzerine kurulmuş, bin 500 kişi kapasiteli bir mekan Dorock XL, üç bölümden oluşuyor: Bilgisayar oyunlarının oynanabildiği girişteki e-spor barı Dorock Baze; avlu dediğimiz kafe/bistro bölümü ve içeride de canlı müzik yapılan Dorock Stage. Kısaca; biz burada insanların geldiklerinde sadece müzik değil, eğlenebildikleri, yemek yiyip, gecesinde de konserlerine eşlik ettiği bir alan yaratmak istedik. Standartların dışında bir yer olsun istedik. İstanbul’da bu tarz mekanlara baktığınızda hepsi kapalı konser salonu ama biz burada 7-24 eğlenebilecek bir durak olalım istedik. Zaten burayı bir bar olarak değil, kültür sanat odaklı sosyal tesis olarak tanımlıyoruz.

        *Yatırım büyük, sizce buradan nasıl evrilir mekan, öngörünüz nedir?

        Uzun soluklu 15 yıllık bir plan dahilinde mekanı açtık. Minimum öyle görüyorum, 15 yıl sonra birisi bayrağı devralmak ve yürümek ister ne güzel, mutlu oluruz. Evet, bu dönem yatırım için kötü bir dönem, belirsizlik çok fazla var ama biz ekip olarak bu yatırıma inanıyoruz. Ayrıca bu konseptte İstanbul’da yapılan en büyük yatırımlardan biri Dorock XL. Bu yüzden de gözümüzü hiç kırpmadan girdik bu işe. Şöyle bir şey oldu; 15 Temmuz’da ilk merhabamızı verdik ve çok kalabalık bir kitle geldi, metrekareye 10 kişi düşüyordu, siz hesaplayın. Ve açılışta pek çok eski Kemancı tayfası buradaydı, onların söylediği eski Kemancı ruhunu yakaladığımız. Çok mutlu oldum ve inanın bunu duymak çok keyifliydi.

        AVRUPA STANDARTLARINDA BİR TATİL KASABASI YARATACAĞIZ

        *Kadıköy esnafı ve kitlesi Beyoğlu gibi değildir diye düşünüyorum, nasıl karşıladılar?

        Şimdilik ciddi anlamda bir sıkıntı yaşamadık. Mesela neredeyse her gün, buranın esnafı ‘turizm noktası’ gibi geziyorlar mekanı; ki ben de rehberlik yapıyorum onlara. Böyle böyle tanışıyoruz… Kendi müşterilerini alıp gelen de var, bir öğle yemeğini burada yiyip akşamında konser programına katılan da. Kabullenen bir tayfa var tabii ama bir de kabullenemeyen bir kitle var. Onlar da zaman içerisinde yaptığımız işin ciddiyetine varıp, anlayacaklardır diye düşünüyorum. Örneğin, Duman konserine sadece Kadıköy kitlesi gelmedi ki bin beş yüz veya iki bin kişi vardı içeride, yani Avrupa Yakası’ndan da çok fazla müziksever geldi. Aslında inceden düşünseler; bu Kadıköy esnafının da işine yarayan bir şey. Bunu iyi okuyup, görebilen memnun ama kafası başka şeylere çalışanlar, biraz sıkıntılı. Onlar için de yapabileceğimiz fazla bir şey yok! İnşallah işleri yolunda gider, diyelim.

        *Mekan yabancı grupları da ağırlayacak mı? Başka proje var mı?

        Şu an üç, dört grupla anlaştık, zamanı gelince paylaşacağız, kısaca güzel konserlere hazırlıklı olun, geliyoruz. Proje olarak da bu yaza çok büyük bir festival düşüncemiz var. Küçükçiftlik’te rock ağırlıklı, üniversiteleri buluşturmayı düşünüyoruz. Bahar şenliklerinin bitiminde, tüm müzikseverlerin toplanmasını gerçekleştirmeyi istiyoruz.

        *Gece adamıydınız artık gıda-restoranla birlikte gündüzlerin de adamı oluyorsunuz. Bir süre sonra insan ve iletişim çokluğundan üçüncü gözü de açıyorsunuzdur, katarsis yapıp arındığınız yer neresi diye sorsam?

        Evim… Gerçekten de öyle… Çok fazla kalabalığın içindeyiz ve yalnız kalmaya ihtiyacımız var. Sonuç olarak hızlı ve enerjisi yüksek bir ortam ve ben alkol alan biri değilim. Nedeni de alkolün içinde büyüdüğümüz için herhalde. Kadromuz da öyle, çoğu alkol almaz ya da iş bitimi alkol alır. Çünkü insanlar bize güvenerek geliyorlar ve kendilerini bize emanet ediyorlar. Alkollü bir ortamda birilerinin ayık kalması çok önemli, olayları kontrol altında tutmalı. Şu an aylık 40 bin insan dönüyor burada, bunların hepsi bize emanet. Ben işimi çok seviyorum, o yüzden de mesleğe ve sıkıntılarına dair kafa sıyırmaları çok geri planda kalıyor. Her gün kendimizi sıfırlayarak yatağa giriyoruz ve sabah da aynı şekilde sıfırlayarak kalkıyoruz. Böyle olmazsa sıkıntı zaten...

        *Son olarak en büyük hayaliniz nedir?

        Birçok proje var ama kafamdaki en büyük hayalim; bu müzik dinleyen tayfayı, bir tatil kasabasında bir araya getirmek. Avrupa standartlarına sahip bir tatil kasabası yapmak istiyorum. Güney ve Ege’de yerler bakmaya başladık bile… Bir tatil düşünün; kendiniz gibi insanların olduğu, tüm yaşam aktivitelerinizi yapabildiğiniz… 60, 70 dönüm arazi üzerine kurulmuş küçük bir yaşam kasabası… O köyün içinde eczane de olacak nalbur da aklınıza gelebilecek her şey! Sahil kenarında kapalı alanda konser dinleyecekler ve sahne ardı o kapıyı açıp, denize de atlayabilecekleri bir kasaba… Kısaca; kafamızda uçuk bir şey var, Türkiye’de olmayanın derdindeyiz. Çok acele etmiyoruz, sadece sonucun iyi olmasını istiyoruz.

        (Es notu: ‘Yere çakılana kadar kanatlarımın olduğuna inanacağım’ diyen Barış Bıçakçı’nın da kelamını buraya bırakarak; o vakit, mekanın programına bakıp, belki ajandanıza miss konserler eklersiniz der, huzurunuzdan kaçarım. Şimdilik eyvallah! Program için: www.dorockxl.com)

        Diğer Yazılar