Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        memisbetul@gmail.com

        Bu haftanın kelâmını, genç bir güruhtan oluşan Tiyatro 0.2 ile yapıyorum. Ekibin yeni oyunu ise sinema tadındaki “Bazı Sesler”...

        Bu ekibin yaptığı işleri seviyorum, hatta sevmekten öte yaşadığımız şu “yavşak”ımsı süreçlerde çok doğru buluyorum, tabii ki naçizane... Şu sıralar tiyatro kotasındaki herkes onlardan bahsediyor, bense daha önceden keşfetmiş olduğumun verdiği çocuksu heyecanla takip ediyorum yaptığı işleri bu genç güruhun.

        Sahneledikleri eserlerden, oyunculuklarına ve afişlerine kadar farklı bir cepheden selam çakan ekibin, havsalada şok etkisi yaratan izlencelikleri arasında; “Korku Tüneli” (ki hâlâ sahneleniyor, kaçıranlara duyurulur...), “Açık Saçık Birkaç Polaroid”, “Altını Üstüne Getiriyoruz” ve “Vahşi Batı” yer alıyor. Oyunlarıyla izleyici kıvamındaki biz tiyatrosever bünyeleri, bir anda sahnenin rengine bulayarak, tarifi zor bir boyuta taşıyan Tiyatro 0.2’nin yeni seyirliği “Bazı Sesler” ile kelâm etmek istiyorum bugün sizlere. (“Gidiniz, görünüz, daha da çoğalınız” kategorisinden... Sonrasında ben-i ve onlar-ı daha da çok seviniz diye!)

        Gelelim Tiyatro 0.2’nin “Bazı Sesleri”ne... Britanyalı yeni kuşak oyun yazarlarından Joe Penhall’in 1994’te yazdığı, ilk uzun oyunu Some Voices-Bazı Sesler’in (ki Penhall’i, Dot Tiyatrosu’nda sahnelenen “Aşk ve Anlayış” adlı eserinin kavrukluğundan tanıyoruz.) yönetmen koltuğunda (daha yirmili yaşlarının başında) Sami Berat Marçalı oturuyor. Banu Çiçek Barutçugil’in yönetmen yardımcılığını üstlendiği eseri dilimize çevirense Özlem Karadağ. Dekorda Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun, fotoğraf-video-afişte Cemre Yeşil’in ve müzik-efektte de Ersen Kutlu’un imzasının yer aldığı oyunun şahane hatta hüsn-ü ta’lil’imizi de eksik etmeyip devam edersek; ustalara taş çıkartacak oyunculuklarında ise Ushan Çakır, Tarkan Çeper, Ünal Yeter, Deniz Karaoğlu ve Gülce Oral rol alıyor.

        TİYATRO 0.2’DEN “BAZI SESLER” DUYACAKSINIZ

        İlk önce belirtmek de fayda görüyorum; Seyircinin dinamiklerini ve ritmini ön planda tutan çağdaş metinler sahneleyen bir ekip Tiyatro 0.2... Öyle oturduğunuz yerde sadece izleyip, geceye yahut kendinize akamıyorsunuz. Rahatsız oluyorsunuz; yaşadığımız gerçeklerin-sistemin bu kadar yüzümüze çığırtılması ama sessizce, biraz sinir bozucu bir şey... Ama bu genç ekibin istediği tam da bu etki-tepki. (Tepkisiz’lere ise ne diyelim devam!)

        “Bazı Sesler”de de sinema kıvamında bir hikâyeyle karşımızda ekip. Oyunculukların şahaneliğinden ve hikâyenin duruluğundan kaynaklanan bir tılsımın içine giriyorsunuz, tiyatronun en güzel yanı da bu olsa gerek! Bir odadayız ve tüm yaşananlara biz de ortağız. İşte Bazı Sesler’de de hikâyenin hem içindeyiz, hem de dışında. Öyle ki bazen kalkıp, müdahale etme isteği duyacaksınız, konuk oyuncu kategorisinden.

        Oyun, var olan düzendeki bağımlılıklarımızla bir yüzleşme sunuyor bizlere. Düzenin raylarını yerini oturtmaya çalıştığımız dünyamız. Hayatı-mızı-n yönlendi-rildi-ği gerçekleri. “Bazı Sesler”, kendi sesinizi unutmaya başladığınız ve yabancılaştığınız dünyaya yüksek sesle sesleniyor. Dengenizi bozan ve yön duygunuzu tekrar bulmanızı cesurca isteyen bir yolculuğa çıkartıyor. Eğer isterseniz!

        Oyunun sahnede merceğe yatırdığı kavramlar üzerinde, ete-kemiğe büründüğü kahramanının adı Ray ve şizofren... (Ray’i canlandıran Ushan Çakır’a dikkat! Oyunculuğuna hayran kaldığım Çakır, oynamaktan başka, enerjisiyle döktürüyor adeta! Çakır (bu genç yaşında), Korku Tüneli’nde de Bazı Sesler’de de performansıyla, usta bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla gittiğinin altını çiziyor kanımca.) İşte “Bazı Sesler”, var olan düzendeki bağımlılıklarımızla bir yüzleşmeye çağırıyor bizleri Ray üzerinden. Ne zaman kopmuştu halka? Ne zaman başlamıştık inanmamaya-kaybetmeye-kazanmaya? Hangi vakit kaybolmuştuk? Sandıklarımız, bize öğretilenler-dayatılanlar ya da sorguladıklarımız... Alkol, politika, şiddet, aile ve seks... Kaybedenler, kazananlar ve araftakiler...

        Oyunun sonunda (düzende kaybetmiş-bence bilinçli tutunamamayı seçmiş) Ray’in abisi, (düzende tutunmaya çalışan) aşçı Pete, tereyağda-mantarlı-yumurta yapıyor. (Sahnenin ortasında ocak-tava-yumurta-domates-soğan-mantar başlıyor anlatıp yapmaya. Bir nevi Ray’e öğretiyor.) Odaya yayılan o miss kokuyu sanırım oyunun da etkisiyle ömür sayacımdan asla silemeyeceğim. Kokuların beyinde nasıl bir yolculuğa çıkardığını o gece bir kez daha tecrübe ile sabitlemiş oldum diyelim. Darısı sizin başınıza! (Bazı Sesler, seslenmekle kalmıyor, kokusuyla da büyülüyor...) Kısaca, Tiyatro 0.2’nin sesine kulak vermenizde fayda var; “kafa açar, bünyeye iyi gelir” diyorum. Ben, bu perşembe ekibin, yine “17.31” adlı yeni oyununu izliyor olacağım, bir maniniz yoksa sizi de beklerim! Tel: (212 292 32 47 / 555 361 41 87)

        BU MEMLEKETTE TİYATRO YAPABİLME İHTİMALİ

        Küçük bir es: Ekip, tiyatro kurmaya karar verdiğinde, bu durumu ilk önce ustalarıyla paylaşmış. Tiyatronun ustalarıysa; “Kolay gelsin- bu memlekette tiyatro yapabilme ihtimali yüzde 0.2’dir” demiş. Bunun üzerine ekip de bu cümleyi ti’ye almak adına, kendilerine böyle bir isim seçmiş. Bu sistemde tiyatro yapabilme ihtimali hayalken onların şimdi bir de kendi mekânları var; Tiyatro 0.2, oyunlarını artık kendi mekânlarında sahneliyor; Olivio Çıkmazı’ndaki eski Rengahenk Sanatevi’ni “İkinci Kat” adı altında tiyatro–etkinlik mekânı haline getiren ekip, bu aşamada bizlerden de destek bekliyor. Tiyatro için yeterli mekân yok diye vah’lanan izleklere sesleniyorum; işte size fırsat, çorbada tuzumuz olsun diyorsanız, rota belli!)

        ★★★

        NE DİNLİYORUZ?

        ** “Stop / Dur / Ayakların havadayken ve de kafan yerdeyken / Bu hileyi dene ve vücudun etrafında (tam tersine) döndür / Kafan içine çökecek (katlanıp bükülecek) / Ama içinde hiçbir şey olmayacak / Ve kendine soracaksın / Aklım nerede benim?”diyor The Pixies “Where Is My Mind” şarkısında... Konuşlandığım mekânda The Pixies’e devam ediyoruz biz! Bu yetmez diyenlere, inletelim o halde;

        ** Kristin Asbjornsen / “Snowflake”

        ** Ella Fitzgerald / “The Lady is a Tramp”

        ** Seven Saturdays / “Good Morning, I Love You”

        ** Marissa Nadler / “Diamond Heart”

        ** The Golden Filter / “Hide Me”

        NEREYE GİDİYORUZ?

        ** Bahçe havası iyi olurdu diyenlere; (burayı çok seveceksiniz!) Çukurkeyif Bahçe. Tel: (212 251 11 93 - 293 27 73)

        ** ‘Boğaz manzaralı, bahçe ya da teras olsun’culara; Maçka Demokrasi Parkı’ndaki Fua. Tel: (212 219 79 29)

        ** Şöyle biraz efkâr dağıtıp, demlenelim diyenlere; Galatasaray Yeniçarşı Caddesi’ndeki Münferit Meyhane. (Not: Naneli fava ile ördekten yapılmış Çerkez tavuğu ve tahin soslu tekir ile bebek ahtapotu tatmaya değer.) Tel: (212 252 50 67)

        ** Yorgunluğumuzu da, binbir çeşit kahvenin bulunduğu mönüsüyle, meşke getiren Teşvikiye’de konuşlanan Cafe Sakizli’de atabilirsiniz. Tel: (212 343 20 55)

        Diğer Yazılar