Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        14 Eylül haftasını, Marduk’tan girip, Bukowski ile devam ettirip, yeni sezonda perdelerini açacak olan tiyatrolarla bitirelim istedim. Efendim, bizde malzeme bu’dur! Kısaca ortaya karışık durumları…

        BETÜL MEMİŞ / KÜLTÜR SANAT

        memisbetul@gmail.com

        “Günümüzden 6000 yıl evvel yaşayan Sümerler çok gelişmiş bir astronomi bilgisine sahiplerdi ve Güneş sisteminin her birini tanrılarıyla isimlendirdikleri 12 gezegenden oluştuğunu kabul ediyorlardı. Bunlar sırasıyla; Apsu-Güneş, Mummu-Merkür, Lahamu-Venüs, Ki-Dünya, Kingu-Ay, Lahmu-Mars, Kişar-Jüpiter, Anşar-Satürn, Anu-Uranüs, Enki veya Ea-Neptün, Gaga-Plüton ve Nibiru veya Babil dilinde Marduk idi. İlginç olan, Sümerler’in, varlıkları 18 ve 19. yüzyıllarda kanıtlanan Uranüs, Neptün ve Plüton gezegenlerinden bizden çok daha evvel haberleri vardı. Onların bildiği ve bizim halen keşfedemediğimiz tek bir gezegen kalıyor, 3661 yıllık kesin bir yörüngeye oturtulan Nibiru ya da diğer adıyla Marduk… 6000 yıllık bir tarihi olan bu uygarlık, güneş sistemini bu kadar iyi bildiklerine göre bizim için ekstra olan bu gezegeni uydurmuş olamazlar…” Dedi, önündeki sayfayı çevirirken, bir yandan da gözlüğünün üstünden bana bakan, delilerin en tatlısı…

        MARDUK’LA RANDEVU…

        O an, nedense içimden bir Bukowski nidası fırladı; “Hiçbir şeyin önemi yok sızdıran lavabodan başka / boş şişeden / keyiften / kıstırılmış, bıçaklanmış ve traş edilmiş gençlikten başka...” Tebessüm ettim. (Kendini ve hayatı, bu kadar ciddiye almadığını söyleyip de sonrasında ciddiyetin fazlalığında deliliğe yatan beni, bu vurgusal tonlamadan dolayı, şimdilik idare ediverin!)

        “Ama daha sırada, kökleri milattan önce 3.000 yılına dayanan Mayalar ve Burak Eldem’in yazdığı ‘2012: Marduk’la Randevu’ kitabı vardı” dedi, içine kaçan ses hislenmesiyle…

        “Marduk’a varmak için, ne kadar da baştan başlıyorsun. Alt tarafı, ‘Tiyatro Postası adında, yeni bir dergi çıkartılıyor. Ekipte ben de varım ve orada tiyatro nostaljisi frekansında, üstatlarla anıları üzerine parantezler-patinajlar yapacağım. Maksat, tiyatronun devlerinden bir iki kelam duyup, hayatımıza renk katmak… Marduk da nereden çıktı?! Ben sadece, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun basın biriminin tuhaf ve ilgisiz diyalog’una atar yaptım, sana ne oldu ki?! Hem Marduk’a daha 2 aydan fazla zaman var…” dedim.

        LOTUS FLOWER…

        Odayı fona bağlayan ise Thom Yorke’un “Lotus Flower” şarkısıydı... Klibinde Yorke’un hallenmelerini izliyorum da, dünya ile aramdaki çekişme biranda duruyor. (Hastasıyız Yorke’un salınmasının ve şarkısının.) Neyse bekleme yapmayalım, sıradaki…

        Ben, delilerin en tatlısı ile; Sümerler, Muazzez İlmiye Çığ, Marduk, Bukowski, Mayalar, Tiyatro Postası, işini sevmediğine kanaat getirdiğim İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun enterasan biriminin enterasan görevlileri (bu konuya sonra geleceğim, biraz daha yol alayım) ve Thom Yorke’un kadrajında, beyin loblarımızı çarpıştıraduralım, gelelim sayfayı sebebi ziyaretimize… Malum tiyatrolar perde diyor! Anladığınız üzere bizde de tiyatro gece mesaileri başlıyor. Bu sene hangi oyunlarla gecelerimizi şereflendireceğiz, bir göz atalım istedim…

        VE TİYATRODA PERDE ZAMANI…

        Destar Tiyatro:

        Geçen sezon, “Disco 5 No’lu” adlı Kürtçe oyunlarıyla en’lerin(m) arasına giren DestAR, bu sezon da kafa açan oyunlarla karşımızda. Mîrza Metin’in yazıp, yönettiği “Gor” ve Berfin Zenderlioğlu’nun Sofokles’ten esinlenerek, kaleme aldığı “Antigone2012”.

        www.sermolaperformans.com

        Dot:

        Her sezon farklı kadrajdan, farklı hayatları sahneye döken Dot, bu yıl dört yeni oyunla merhaba diyor. İskoç oyun yazarı David Greig’in yazdığı, Pınar Töre’nin yönettiği “Sarı Ay”; Roland Schimmelpfenning’in yazdığı, geçen yıl Almanya’da Theater Heute dergisi tarafından yılın oyunu seçilen “Altın Ejderha”; Aslı Mertan ve Bülent Erkmen’in yazdığı “İki Kişilik Bir Oyun”; Sarah Kane’in yazıp, Hakan Günday’ın dilimize çevirdiği ve Murat Daltaban’ın yönettiği “Silindir”.

        www.go-dot.org

        Altıdan Sonra:

        Kendine has jargonuyla, tiyatro izleklerini mest eden Yiğit Sertdemir, bu yıl da boş durmamış… Sertdemir’in kara mizah türündeki “Ama Bu Hiç Olmadı” adlı oyunu, Ocak ayından itibaren meraklısıyla buluşacak. Ayrıca, dün gece, oyun çıkışında Sertdemir ile kapı aralığında laflarken öğrendim, sadece bu proje ile kalmamış, bir kaç proje daha varmış. (O vakit, heyecanla beklemedeyiz üstadım, bilgine!) Şimdilerde Kumbaracı Yokuşu’nu şenlendiren yeni oyunsa “Yokuşaşağı Emanetler”. Proje Alman Tiyatro Topluluğu Lokstoff! ile Altıdan Sonra’nın ortak yapımı. Oyunun İstanbul ayağında, Lokstoff! ve Altıdan Sonra Tiyatro oyuncuları rol alıyor. (Dün gece oyunu tecrübeledim. Oyunla ilgili belleğimi haftaya buradan dökeceğim, meraklısına duyurulur!) www.altidansonra.com

        İkinci Kat:

        Sıfırnoktaiki adıyla beş yıldır izleyenlerini ağırlayan ekip yola, sahne aldıkları mekânın adıyla yani ‘ikincikat’ olarak devam ediyor. Eylül’de perdelerini açan İkincikat, geçtiğimiz yıl Sahnehâl’de oynadıkları “Disosya Harikalar Dünyası”nı, bu defa kendi sahnelerinde ve tazeleyerek oynuyorlar. (Oyunun prömiyeri ise haftaya Perşembe…) İlk gösterimi Tiyatro Festivali’nde yapılan, Sami Berat Marçalı’nın kaleme aldığı “Yalnızlar Kulübü” ise bu sezonun yenilerinden… Bu arada, “Aut” devam ederken, Alper Kul’dan bir güzelleme geliyormuş. Sezona yetişmelik yeni bir oyunla selamını çakmaya hazırlanıyormuş Kul… İkincikat, ayrıca bu sezon, kaleminin hastası olduğumuz Emrah Serbes’in “Üst Kattaki Terörist” adlı hikâyesinden esinlenme bir metni ağırlayacak. (Heyecan yapmayın, zira oyun, Ocak ayında göz kırpacak.)

        www.ikincikat.org

        BuluT:

        İlk defa geçtiğimiz yıl (Ebru Nihan Celkan’ın yazdığı), Hrant Dink cinayeti üzerinden erkeklik ve kahramanlık hallenmelerini sorguladığı oyunu “Tetikçi” ile merhaba diyen BuluT, Ekim’den itibaren ufak bir kadro değişikliği ile “Tetikçi”ye devam edecek. Celkan’ın yazdığı, Mirza Metin’in yönettiği, “Nerde Kalmıştık?” ise Ekim’den itibaren her Perşembe, saat 20.30’da, Sahnehâl’de olacak. Ayrıca BuluT, bundan sonra ‘kayda da geçiyor’: İlk kitap projesi olan ‘Perdesiz Metinler’ yeni kuşak oyun yazarları Ayşe Bayramoğlu, Özer Aslan, Ebru Nihan Celkan ve Mîrza Metin’in birer oyun metnine, yazarlarla röportajlar ve oyun hakkında çıkan yazılara yer veriyor. Unutmadan, ‘Kıyıya Oturmanın Böylesi’ ile tanıdığımız nev-i şahsına münhasır tiyatrocu Merve Engin de artık yola BuluT ile devam ediyor. Ekibin ilginç bir de oyunu var. Oyunun adı da (Başbakan’ın gençken yazıp yönetip oynadığı ‘Mas-Kom-Yah’tan (Mason- Komünist-Yahudi) ilhamla), artık ‘Kıy-Ot-Böy’. Oyun, Ekim’den itibaren her Cuma, Şermola Performans’ta.

        Talimhane Tiyatrosu

        Sezonu, geçen yıl dikkatleri çektiği “Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi” adlı oyunlarıyla açacak olan ekibin bu yıl sahnesinde; Off-Broadway’in en uzun ömürlü ikinci müzikali, Joe Dipietro ve Jimmy Roberts imzalı “Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş” ve Kardeş tiyatro-Arcola Tiyatrosu’nda, 2013’te sahnelenecek ve Avrupa turnesi kapsamında Türkiye’ye de gelecek olan, Leyla Nazlı’nın yazdığı, Mehmet Ergen’in yönettiği, ‘Mare Rider’ var. Başrolünde ise ‘Kafka’nın Maymunu’ ile tanıdığımız Kathryn Hunter olacak. www.talimhanetiyatrosu.com

        Tiyatro Hal:

        Mecidiyeköy’de konuşlanan Sahnehâl’de tiyatroseverleri ağırlayan ekibin, bu yıl yenileri arasında; Albert Camus’nun metni, Özer Arslan’ın yönetmenliğinde Ekim’de sahnelenecek olan “Doğrular”, geçen sezon ‘Sen Olmak Nedir?’ ile hafıza dehlizlerinde en koyusundan şahanelikler uyandıran Nur Can Kara’nın kaleminden çıkan “Turnike”, Mehtap Üstün’ün yazdığı “Tren” ve festivalde prömiyer yapan Ö. Arslan imzalı “Yaka Beyaz” yer alıyor.

        www.tiyatrohal.com

        Studio 4 İstanbul:

        Tiyatro ve sinema alanlarında çeşitli disiplinlerden sanatçılarla ortak çalışmalar gerçekleştiren bağımsız bir topluluk olan Studio 4 İstanbul’un sahnesinde ise; Onur Karaoğlu’nun yazıp yönettiği, müzikli performans “Bugün Âşık Olucam” ve festivalde prömiyer yapan, Fatih Gençkal’ın yönettiği “Olmamış mı?” adlı oyunları ağırlayacak.

        www.studio4istanbul.com;

        Oyun Atölyesi:

        “Pandaların Hikâyesi”… Ya da diğer adıyla ‘Frankfurt’ta Kız Arkadaşı Olan Bir Saksafoncu Tarafından Anlatılan Pandaların Hikâyesi’. Tiyatro tutkunlarının, ‘Küçük Bir İş İçin İhtiyar Bir Palyaço Aranıyor’ ve ‘Çehov Makinesi’ oyunlarıyla hatırlayacağı, Romanyalı yazar Matei Visniec imzalı oyunun yönetmen koltuğunda Kemal Aydoğan oturuyor. Oyun, 3 Ekim’de prömiyer yapacak.

        www.oyunatolyesi.com

        TiyatroTem

        Şehsuvar Aktaş ve Ayşe Selen, her sezon farklı bir metinle izleyenlerinin karşısına çıkıyor. İkilinin, Kasım ayında görücüye çıkacak bu oyununun yaratıcı ise yine ekiple organik bir bağı olan Ayşe Bayramoğlu… Ş. Aktaş ve A. Selen’in rol alacağı, tek perdelik oyunun adı “Acayipname”…

        www.tiyatrotem.com

        Oyunbaz:

        Ekip yeni sezona; prömiyerlerini geçen sezon yaptığı “Bernarda Alba’nın Evi” ve Tiyatro Festivali’nde sahneledikleri Tom Stoppard imzalı “Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler” ile merhaba diyecek. www.tiyatroyunbaz.com

        The Club:

        Cihan Sağlam’ın yazıp yönettiği, odak noktası İstanbul olan; “Uzun Zaman Önce”, “Domino”, Turist” ve “Annemi Parçalamak İstiyorum” adlı oyunlar, bu sezonun The Club kadrajında yer alanlarından… Ayrıca Asmalımescit’teki Adahan Otel’in 150 yıllık şarap mahzeni ‘The Club Mahzen’ olarak Ekim’de açılıyor. Grup, ‘The Club Sinema’ ve ‘The Club Sahne’ olarak iki koldan yürüttüğü projelerine ek olarak, geçen sezon oyunlarını ‘The Club Yayın’ adıyla kitaplaştırmaya da hazırlanıyor.

        www.thisistheclub.com

        Özen Yula:

        Özen Yula’nın yazıp yönettiği “Pusulasız”, Salt’ın Bankalar Caddesi’ndeki binasında, dört kat arasında seyirciyle gezilerek yapılacak. Her seansında 50 kişinin seyireyleyeceği oyun, izleme alışkanlıkları ve görme biçimleri üzerine bir deneme... Oyunun dünya prömiyeri, 20 Eylül’de Erbil’de yapılacak.

        Ekip Tiyatrosu:

        Geçen sezon “Largo Desolato” ile tiyatro tutkunlarını ihya eden ekip, bu sene de dikkat çekecek oyunlarla karşımızda… Cem Uslu’nun yazıp yönettiği, prömiyerini İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapan “Parti”, Eylül’den itibaren her salı, 20.00’de, Sahnehâl’de olacak. Amêlie Nothomb’un metni “Kara Sohbet” ise Ekim ayı itibariyle Kumbaracı 50’de izleyicisi ile buluşacak.

        www.ekiptiyatrosu.com

        Tiyatro Barbone:

        Geçtiğimiz sene merhaba diyen ekibin açılış oyunu; Cihan Sağlam’ın yazdığı “Peyote’de İki Bira ve Ortaya Patates”. Ayrıca geçtiğimiz yıl ilgiyle takip karşılanan Eric-Emmanuel Schmitt’in ‘İki Dünya Oteli’ adlı oyun da sahnelenmeye devam edecek. Ekibin projeleri arasında, Stefan Zweig’ın “Satranç” adlı öyküsünün ve Jean-Philippe Toussaint’ın “Banyo”sunun sahneye konması da var.

        İçimden geldi notu: Tiyatrolar tabii ki bu kadarla sınırlı değil.. Ama nasılsa önümüz, tiyatro mevsimi, oralara da geleceğiz! Şimdilik eyvallah…

        Diğer Yazılar