Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Çok küçük yaşlardan itibaren müzik hayatım oldu” diyor; Ankara’da doğup, eğitim için önce Ege’ye ve sonrasında yolu İstanbul’a düşen genç müzisyen Çağıl Kaya… İzmir müzik tayfasının ve tabii ki caz fanlarının yakından bildiği bir isim o… Ben de uzun zamandır sesinin yarattığı etkiyi duyuyordum caz takipçilerinden. En son 2012 yılında, Beyoğlu Tünel’de konuşlanan Nardis’te şahit olunca performansına; ‘eyvallah’ dedim… Cazseverleri verdiği konserleriyle mest eden Çağıl Kaya, en tazesinden ilk albümü “Bir Parça Ay Biraz Kuş”u çıkardı. Dokuz parçadan oluşan albümde “Bahar Kaygılı” ve “İstanbul” (Duman’ın şarkısı) dışındaki tüm parçalarda söz ve besteler kendisine ait. “Kendi yarattığımız bu karmaşanın içinde belki de mutluluğun resmi çok daha basittir; -bir parça ay biraz kuş-" diyen “Çağıl Kaya kimdir?” dedim ve merak ettiklerimi sordum, işte yanıtları…

        Kimya bölümünü bitirdikten sonra müzikoloji okumuşsun ve üstüne bir de İ.Ü. Müzik Bölümü’nde yüksek lisans… Müzikle ilk tanışma ve sonrasında ‘hayatının tutkusu’ haline gelme hikayesi nasıl oldu?

        Kendimi bildim bileli hep müzik oldu hayatımda, hep şarkı söylemek istiyordum, ama biraz da ailemin yönlendirmesiyle üniversitede kimya bölümü okudum. O süreçte okul gruplarıyla bahar şenlikleri gibi birçok organizasyonda şarkı söyleme şansım oldu. Aynı zamanda TRT İzmir Gençlik Korosu’na da devam ettim. Hemen sonrasında müzik okumak motivasyonuyla kimyayı bitirip, müzikolojiyi kazandım. Yani belli bir süreç içinde hayatımın tutkusu haline dönmedi aslında, ben zaten ne yapmak istediğimi başından beri biliyordum sanırım.

        “Happy People”, “bir şeyler eksik” ve “Çağıl Kaya Band” adıyla üç farklı projede yer alarak dinleyenlerinle buluştun… Bu buluşmalar ve çalışmaların içeriklerinden bahseder misin?

        Sözünü ettiğin üç proje de benim için gerçekten önemli deneyimler içeriyor. “Happy People” İstanbul'a geldiğim ilk zamanlarda kurduğumuz ve daha çok r&b sound’larını jazzla birleştirdiğimiz bir proje. Son zamanlarda çok sık çalmıyoruz ama zevkle içinde bulunuyorum. “bir şeyler eksik” Alper Yılmaz, Volkan Öktem, Tamer Temel ve Serhan Erkol ile birlikte çağdaş müzikle jazz öğelerini bir arada barındıran kolektif bir oluşum. Gerek repertuvar açısından gerek performanslarımız açısından beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Yakın zamanda bu projeyi de bir albüme dönüştürmeyi planlıyoruz. “Çağıl Kaya Band” ile bir kaç yıldır jazz standartları çalıyorduk, 'bir parça ay biraz kuş' ile albüm parçalarını da çalmaya başladık ve dolayısıyla yeni ve heyecanlı bir süreç beni bekliyor gibi görünüyor.

        KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM…

        Bir grupla müzik icra etmekle bireysel müzik yapmanın zorlukları ve kolaylıkları nelerdir?

        Müzik yaratı aşamasında bireysel bir alanken, performans sırasında kolektif bir hale dönüşüyor ve asıl üretimi bu paylaşımcılık besliyor. Müzisyenler arasındaki uyum ve beraberlik o müziğin çok daha başka yerlere gitmesini sağlıyor. Farklı kişiliklerdeki insanlarla bir arada olmak kolay bir şey değil ama aynı zamanda büyük bir zenginlik demek.

        Genç yaşına rağmen pek çok usta müzisyenle çalışmış, aynı sahneyi paylaşmışsın; ustalarla bir araya gelmen nasıl gelişti?

        Kendimi çok şanslı hissediyorum gerçekten de, çok değerli müzisyenlerle beraber şarkı söyleme fırsatım olduğu için. Sanıyorum zaman içinde kendiliğinden gelişen bir durum bu. İzmir'den İstanbul'a geldikten sonra caz çalınan mekanlarda bir araya geldikçe ve çalmaya başladıkça ben de içinde buldum kendimi.

        İlk albüm “Bir Parça Ay Biraz Kuş”un serüvenini anlatır mısın? Şarkıların oluşumları ve çalışmalar nasıl şekillendi, ekiple buluşma nasıl oldu?

        Uzun zamandır hep istediğim bir şeydi kendi şarkılarımı kaydetmek. Ama asıl çalışmaları son üç yıldır yoğunlaştı. Parçalar bu süreçte yavaş yavaş şekillenmeye ve olgunlaşmaya başladı. Geçtiğimiz yaz ise yoğun bir odaklanma ve çalışma süreci ile tamamlandılar. Grupla zaten uzun bir süredir beraber çalmaktan kaynaklanan iletişim ve uyum devam ederek albüm kaydına da beraber götürdü bizi. Bu süreçte Cem Aksel'in emeği çok büyük. Sadece albümde davul çalmadı, parçaların oluşum sürecinde de gerek Ankara'daki evinde geçirdiğimiz bir kaç gün, gerek sürekli ve karşılıklı çalışmalarımız anlamında desteği çok büyüktür. Aynı şekilde Kürşad Deniz, Kağan Yıldız, Tamer Temel, Serhan Erkol, Amy Salsgiver ve Ülkü Aybala Sunat'a da çok teşekkür etmem gerekir.

        PİYANONUN BAŞINDA KENDİ KENDİNE ÇALIP SÖYLEDİĞİN

        Albümün ilk göz ağrın olmasından mütevellit senin için özelliği nedir?

        Çok değişik ve güzel bir his, piyanonun başında kendi kendime çalıp söylediğim parçaları başka birileriyle paylaşmak. Bu anlamda büyük bir heyecan duyuyorum. Her parçanın her ayrıntısı dinleyenlere ulaşsın istiyorum. Albümde parçalar aslında müzik, söz ve görsel yapıyla bir bütünlük oluşturuyor. Benim müzikal süreçlerimin ve dolayısıyla o süreçlerdeki hallerimin birer yansıması her parça. Kapak ve iç görselleri çizen arkadaşım Kaan Bağcı da bu müziklerden yola çıkarak ve tabii tanıdığı beni de anlatımına dökerek bir dünya yarattı. Dolayısıyla “bir parça ay biraz kuş” böyle bir kolektif çalışmanın ürünü olarak dünyaya geldi.

        Albümün hazırlık aşamasından sonra şimdilerde dinleyenleriyle buluşma sürecine geldiğinde; kendini ve albümü nasıl tanımlarsın, hissiyatındaki değişiklikler?

        Hayat çok hızlı ilerliyor ve değişiyor, dolayısıyla ben de… Hazırlık süreci de beni geliştirmiştir umuyorum. Yoğun bir çalışma dönemi olduğu için, sürekli araştırıp, çalışıp, motivasyonumu ve konsantrasyonumu yüksek tuttuğum oldukça yorucu ama bir o kadar da ilham verici bir dönemdi. Albüm çıktıktan sonra artık başka bir heyecan daha duymaya başladım tabii, o da dinleyenlerin ne bulacağı ve ne hissedeceği merakı. O yüzden dediğim gibi, umarım ciddi emekler vererek oluşturduğumuz detaylı çalışma dinleyicilere ulaşır.

        Şarkılarda senin imzanın yanında bir de “İstanbul” var ki Duman'ın sevilen şarkılarından, Kaan Tangöze imzası... Şarkı albüme nasıl dahil oldu?

        Daha önce de söylediğim gibi 'bir parça ay biraz kuş' benim müzikal süreçlerimi yansıtıyor. Albüme bir cover koyma düşüncesi geliştiği zaman, benim için gerçekten bir şey ifade eden bir parça olsun istedim, o yüzden de bir Duman parçası seçtik. Duman, üniversite yıllarımda hayranı olduğum ve hala çok sevdiğim bir grup. 'İstanbul' parçasını seçip, kendi müziğimizle bütünleşecek şekilde düzenlemeye çalıştık.

        Yaptığın müziği ve Türkiye’deki müzik algısını nasıl değerlendiriyorsun, bu müzik algısının içinde müzik eleştirmenleri-dinleyiciler ve siz üreticiler var?

        Türkiye'deki genel müzik algısına göre davranmak yerine kendi beğeni ve algımı geliştirmeyi ve bu doğrultuda müzikler üretmeyi tercih ettim. Düzenlemeleri caz ve çağdaş müziklerle beslenen, doğaçlamaları bol olan bir müzik... Dolayısıyla armonik olarak popüler müzik algısına uzak ama melodik olarak çok da dışında olmayan öğeler içeriyor. Mümkün olduğunca, hem basit hem de daha karmaşık özellikleri bir arada tutmaya çalıştık. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada algılaması ve tüketmesi kolay olan müziklerin tercih edildiğini görüyoruz. Bunu değiştirmek çok zor tabii ama daha alternatif müziklere, farklı yaklaşımlara da şans tanınmasını diliyorum.

        Türkiye’de ve dünyada dinlediğin müzisyenler, bugüne kadar müzikal alt yapında etkisini gördüğün ustalar ve bir gün çalışmayı düşlediğin isimler kimler?

        Müzikal anlamda farklı türlerden beslenmeye çalışıyorum. Sadece caz değil, klasik müzik, popüler müzikler, Türk müziği gibi türlerden. O kadar çok isim var ki etkilendiğim saymak çok zor gerçekten. Beraber çaldığım tüm müzisyenlerden sürekli bir şeyler öğreniyorum ve ilham alıyorum, dolayısıyla bendeki etkileri çok büyük.

        Önümüzdeki süreçte yapmayı planladığın projelerin var mı, neler?

        Önümüzdeki dönem daha önce de söylediğim gibi "bir şeyler eksik" ile bir albüm planlıyoruz. Onun dışında bol bol 'bir parça ay biraz kuş' albüm konseri vermek istiyorum.

        CAZ SÖZCÜĞÜNÜ DUYUNCA BİLE…

        İstanbul ve Türkiye’de bu tonlarda canlı müziğin yapılıp da dinlenebileceği adres ne yazık ki çok az… Mesela İstanbul’da Nardis gibi bir iki mekan daha sayabiliriz ama o kadar… 1950-70’ler arasında, bu durum İstanbul-İzmir-Ankara’da farklıymış ve daha çok caz, blues minvalinde dinleyici kitlesi de varmış! Sence neler olmuş da yıl 2014 olduğunda kitle tamamen popüler kültür dedikleri günlük melodilere kaymış?

        Nardis tabii ki bu anlamda çok önemli bir yere sahip ve onun yanında bir kaç mekan daha var. En önemlilerinden biri bana göre Mitanni. Beyoğlu'nda bulunan bir kafe. Onun dışında Alt ve Dunia gibi alternatif müziklerin icra edildiği bir kaç mekan daha var. Haftanın her günü Türkiye'nin en önemli caz müzisyenlerinin konserlerine denk gelebilirsiniz. Ama tabii İstanbul için bu kadarı yeterli değil. Keşke onlarca yer olsa, sürekli konser verme şansımız olsa! Dediğim gibi herkes zaten kolaylıkla anlayabileceği şeyleri dinlemeye devam etmek istiyor sanıyorum. Caz sözcüğünü duyunca bile oradan uzaklaşıyor insanlar. Biz müzisyenlerin yapabileceği tek şey çalışmaya ve müzik üretmeye devam etmek olabilir. Popüler kültür ve popüler müzikler her zaman olacak, olmasının da bir sakıncası yok bence. Tahammülsüz olunmadığı sürece üretim devam edecektir gibi geliyor.

        Dünyada ve Türkiye’de müziğin, özellikle senin icra ettiğin müziğin sıkıntıları nelerdir, çözüm adına neler yapılabilir?

        Müzik endüstrisi çok büyük bir endüstri gerçekten... Bu anlamda sorunları da çok büyük tabii… Eleştiri ve kritik mekanizmasından tutun da konser salonu eksikliğine kadar sayılabilecek onlarca sorun var. Benim bir müzisyen olarak bütün bu olumsuzluklar içinde bile yapmam gereken şey, önüme farklı mazeretler koymadan müzik üretmeye çalışmak olacaktır.

        Sen de bir genç olarak usta müzisyenlerden şimdiye kadar öğrendiğin ve beklentilerin neler? Genç kuşaklarda müzik kültürünün oluşması için ne yapılmalı?

        Genç bir müzisyen olarak ustalardan öğrendiğim şey yeteneğin tek başına yeterli olmadığı, sürekli bir çalışmanın ve dünyada değişen müziği takip etmenin ne kadar önemli ve geliştirici olduğu.

        Son olarak ekibi nerede dinleyeceğiz?

        Eylül Biçer (g) ve Tamer Temel’den (ts) oluşan Çağıl Kaya Trio olarak gerçekleştireceğimiz konser serisi 6 Ağustos’ta, Şirince’deki Tiyatro Medresesi’nde yoluna devam edecek.

        Diğer Yazılar