Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ukrayna’da savaşın neredeyse birinci ayını doldururken, görünen tablo daha uzun süre devam edeceği yönünde. Savaşın uzaması işlerin daha da kontrolden çıkması riskleri artıracaktır. Batılı liderlerin üzerindeki duruma müdahale etme baskısı artacaktır. ABD yönetimi ve Avrupalı hükümetler bu baskıya karşı direnecek olsalar da Ukrayna’ya yapılan askeri yardımlar müdahale etmek ile etmemek arasındaki çizgiyi bulanıklaştırabilir. Rusya ile Batı’nın doğrudan karşı karşıya gelme riski artabilir. NATO şu ana kadar bu karşılaşmadan mümkün mertebe kaçtı.

        Asıl sıkıntı ise şu; ABD ve Rusya’dan sonra dünyada en fazla nükleer başlığa sahip ülke olan Ukrayna, Budapeşte anlaşması ile belli garantiler alarak nükleer silahlarını imha etti diye biliyoruz. Ya etmediyse?

        Putin’in savaşın dördüncü gününde Rus ordusunun nükleer silahlar ve hipersonik füzelerini kapsayan caydırıcı güçlerini özel savaş durumuna geçirmek için emir verdiğini de unutmamak lazım. 19 Mart'ta bu emrin ilk uygulamasını gördük. Ukrayna'nın Mikolayiv bölgesinde bir yakıt deposu hipersonik füzeyle vuruldu. Bu füzeler 480 kilograma kadar konvansiyonel veya nükleer başlık taşıyarak hedefini vurabiliyor.

        Bu arada Kremlin medyasının sıklıkla Ukrayna’daki biyolojik silahlardan ve son bir haftadan bu yana da kimyasal silahlardan, bunların kullanılabileceğinden bahsetmesi dikkat çekici. Rusya’nın askeri doktrininin en önemli ayağı propaganda. Suriye’de de benzer bir durumu yaşamadık mı? Kimyasal silahlar kullanıldı, öncesinde ve sonrasında muhalifleri suçlayan açıklamalar geldi…

        Savaş giderek bir insani drama dönüşürken, muhtemel gözüken dört olasılık var: İlki Rusya’nın Mariupol, Harkiv (Harkov) ve Avrupa’nın en büyük ikinci nükleer santralının bulunduğu Zaparojna kentlerini elinde tutarak diplomasi masasına oturması. Bu Putin’in en çok istediği ve temel hedefi. Ancak bunu ne Batı ne de Ukrayna kabul edecektir.

        İkincisi, savaşın aylarca devam etmesi, ki en olası seçenek bu gibi. Üçüncüsü ise bir barış anlaşmasının yapılması. Bunun gerçekleşme olasılığı oldukça az. Ve bu anlaşmanın şartlarına dair belirsizlik, süreci daha da zora sokacaktır. Dördüncü senaryo ise Rusya siyasetinde “Putin’in Devlet Başkanlığı’ndan indirilmesi” gibi ciddi bir değişiklik olması, ki bunun gerçekleşme şansı çok daha az.

        Putin’in “özel askeri operasyonu”nda yanlış varsayımları oldu: Birincisi, Ukrayna ordusunun askeri değerini ve Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'ye olan bağlılığını hesaplayamaması. İkincisi, hayal edilemeyecek kadar teknik, lojistik, taktik ve ahlaki zayıflıklar gösteren kendi ordusunun değerini abartması. Üçüncüsü, Batı’nın Rusya’ya karşı birleşebileceği ihtimalini ve ekonomik yaptırımlarını hafife alması.

        Ukrayna ve Rusya’nın yaşadığı ve yaşayacağı kayıplar barış görüşmesi olasılığını güçlendirebilir. İki taraf neredeyse ihtilafın başından beri görüşüyor. Ukrayna NATO’ya katılmayıp tarafsız kalmayı kabul etmiş gibi görünüyor ki bu Rusya’nın asıl taleplerinden biriydi.

        Ukrayna anlaşılır bir şekilde uluslararası güvenlik garantisi isterken, Rusya da askerlerini çekmek için yaptırımların kaldırılmasını talep edebilir. Fakat ABD ve AB, Putin iktidarda kaldıkça Rusya’nın mevcut izole konumunu sona erdirmek istemeyecektir. İşte burada Türkiye’ye çok iş düşecek. Yani ABD ve Avrupa’yı Rusya’ya karşı yumuşatmak gerekecek.

        Türkiye kendisini iki savaşan taraf arasında başlıca “samimi ara bulucu” olarak kabul ettirdi. Hatta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 20 Mart'ta iki tarafın temel konularda anlaşmaya yakın olduğunu ilan etti. Görüşmeler dört ana noktaya odaklanıyor: Ukrayna'nın NATO'ya üye olmaması, Kırım, Donbas ve Ukrayna'nın doğu bölgelerinde Rus dilinin durumu. Türkiye Ukrayna’nın görüşmelerde dile getirdiği 5 artı 2 formatının içinde. Kiev BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi; ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ile Almanya ve Türkiye’nin garantör ülkeler olmasını istiyor. Ancak bu çok dikkatli olunması gereken bir durum. Garantör olmanın yaratacağı sorumluluklar Türkiye’yi savaşa sürüklemeye kadar varacak riskler barındırıyor.

        Slav kardeşler arasındaki katliamın durdurulması birinci öncelik. Ancak burada zorluk, Rusya'ya verilecek herhangi bir tavizin zayıflık işareti olarak görülmesi… Batı, uluslararası ilişkilerde şiddet kullanımını ödüllendiriyor gibi görünmek istemiyor. Aksi takdirde yarın Çin, Tayvan'ın üzerine atlayacaktır. Bu nedenle çok ince, bilgili, dengeli bir diplomasiye ihtiyacımız var.

        DOĞRU SORULAR

        Uluslararası medyanın sivri dilli, cesur sorular soran televizyoncularından Mehdi Hassan geçtiğimiz günlerde NBC’de yayınlanan programında Beyaz Saray muhabirlerinin sorularını kliplemiş şunu sorgulamış: Gazeteciler neden ağırlıklı olarak diplomasi, barış ve müzakere beklentileri yerine çekişme, muharebe, tansiyon, gerginlik ve silahlar üzerine soru soruyor. Bu ikircikli tavır sadece gazetecilerde değil birçok uluslararası oyuncuda da mevcut.

        Salı günü Hollanda Başkanı ile ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Pakistan’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu öncelikli hedefin savaşın durması, silahların susması olması gerektiğini; buna bağlı olarak sonraki adımların planlanabileceğinin altını çizdiler. Başından beri de Ankara’nın tavrı bu yönde. Savaşın iki tarafıyla da iletişim kanalı açık olan ama en kırılgan jeopolitik konumda olan da yine biziz. Türkiye elinden geleni yapıyor ancak Batılı müttefiklerin de son dönemde hortlayan II. Dünya Savaşı korkularını bir kenara bırakıp bu savaşın amacının Rusya’yı yenmek mi yoksa Ukrayna’yı kurtarmak mı olduğuna kara vermesi gerekir.

        BİR TEŞEKKÜR

        Ukrayna, Türk şirketlerinin faaliyet gösterdiği önemli bir pazar. Birçok değerli şirketimiz ve orada çalışan yüzlerce Türk personeli var. Ancak, Ukrayna’ya ilk giriş noktalarından Lviv’de gazetecilere her türlü desteği verip kapılarını açan birçok konuda lojistik destek veren Onur İnşaat Grubu’na ve yönetim kurulu başkanı Onur Çetinceviz beyefendiye, buradaki gazeteci arkadaşlarım adına da, özellikle teşekkür etmek istiyorum.

        Diğer Yazılar