Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bundan tam bir asır önce Yunan'ı İzmir’de denize döktük ancak Yunanistan bu travmayı hala atlatamadı. Ulusal kimliğinin inşasında Türk ve Türkiye karşıtlığını oldukça efektif bir şekilde kullanan “Komşu” Amerikan üsleri, Amerikan silahları derken bu lojistik destekle hızını alamıyor, Ege’de tahriklerine devam ediyor.

        Yunanistan açıkça Ankara-Washington arasındaki gerginlikten istifade etmeye çalışıyor. Özellikle 2012 sonrasında yoğunlaştırdığı hava sahası ihlalleri, Ege’de adalar, karasuları ve hava sahası gibi başlıklardaki saldırgan tavırları ile Ankara’nın sabrını taşırmaya çalışıyor.

        Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Lozan Barış Anlaşması ile silahsızlandırılan adalar bugün Yunanistan tarafından silahlandırılıyor. Atina iyice cozutarak en son geçen hafta Türk F-16’larına S-300 ile radar kilidi attı; NATO’ya bile resmen meydan okudu.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta yaptığı açıklamada son noktayı koydu: "Adaları işgal etmiş olmanız, bizi bağlamaz." diyerek adalar üzerindeki Yunan egemenliğini artık tanımadığının sinyalini verdi.

        “Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Her zaman söylediğimiz gibi: Bir gece ansızın gelebiliriz," diyen Erdoğan, geçmişte bu cümleyle Suriye ve Irak'a askeri müdahaleleri duyurmuş ve daha sonra eyleme geçmişti.

        Erdoğan Yunanistan’a bu mesajları verirken üzerinde kırmızı havacı montu vardı.

        Ankara’nın açıklamaları zaten uzun zamandır Yunanistan’ın Lozan’ın adalarla ilgili hükümlerini esaslı ihlal ettiğini gösteriyordu. Ancak ilk defa Cumhurbaşkanı Atina’yı adaları silahlandırmakla değil işgal ile suçladı. İki komşunun Lozan’ı “okuma” biçimleri oldukça farklı.

        Yunanistan uluslararası kuralları, hükümleri kendine göre uygulayan bir ülke. Hatta geçenlerde bir haber sitesinde Yunan bir analistin “Zaten Montrö’nün de süresi doluyor. Artık Rusya ile Türkiye’ye karşı birleşmenin vakti geldi. Boğazlardan geçiş serbest” minvalinde yorumunu görünce epey gülmüştüm.

        Fakat dün itibariyle bir "Türk-Yunan Savaşı çıkar mı" sorusu daha ciddi bir şekilde değerlendirilecektir diye düşünüyorum. Adamlar zaten sınırımızdaki dikenli telli beton duvarları 40 kilometreden 140 kilometreye uzatma kararı aldı.

        Ankara yakında Abdülhamid Han sondaj gemisini Akdeniz’e yollayacak. Bu da gerginliği yeniden tırmandıracaktır.

        Batı basınını retorik anlamda Yunanistan domine ediyor. Onlara göre Türkiye “saldırgan” tavırlara sahip. Oysaki Türkiye Yunanistan’ın tüm Doğu Ege adalarının askerden arındırılmasını talep ediyor, Lozan’ın öngördüğü gibi. Eğer bu olmazsa Yunanistan’ın bu adalar üzerindeki egemenliğini sorgulayacağını söylüyor.

        Hava sahasına bakın. Dünyada hava sahası karasularından büyük olan bir ülke yok. Yani varsa Yunanistan büyükelçiliği buyursun beni arasın ve söylesin.

        Atina yönetimi ise adeta Yunan anakarası üzerinde uçan Türk askeri jetleri uçuyor algısı yaratıyor. Ve durumu provokasyon olarak dünyaya sunuyor. Rum tarafı Türkiye ile askeri olarak rekabet edemediğinden gözdağı vermek için radar kilidi ve S 300’leri ile hamle yapmaya kalkışıyor.

        Tabii bu olay olurken Batı “Vay arkadaş, Yunanistan hani S 300’ü kullanmıyordu!” demiyor.

        Yunanistan son dönemde hava gücüne büyük yatırım yapıyor. Fransa’dan Rafael, ABD’den F35 uçakları alacak. Ancak tüm bunlara karşın deniz gücünde muazzam gelişmeler kaydeden Türkiye’nin Ege’deki adalar üzerindeki silahlanmaya sessiz kalması beklenemez. Adaları akla gelebilecek her şeyle silahlandırmanın Türkiye’ye karşı bir saldırı planı olduğu artık dünyanın gözüne sokulan bir gerçek.

        Zaman doğrusal mıdır, değil midir bilemem ama tarih her zaman bir referanstır. Birinci dünya savaşı sonrasında Batı Anadolu’nun işgali nasıl oldu? Hiç düşündünüz mü? Midilli ve Sakız Adalarından İzmir’e asker çıkardılar. Yunan milliyetçiliğini asla küçümsemeyin.

        Ayrıca öyle bir durum var ki Yunanistan ne yaparsa yapsın Batı kamuoyu sessiz. Her ağladığında istediği oyuncağı anne babasına aldıran bir huysuz çocuk gibi. Ege’de karasularını 6’dan 12 mile çıkarmak istiyor. Dayanağı ne? Can sıkıntısı...

        BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin tanıdığı bazı yetkileri tek taraflı ve kıyıdaş ülkenin aleyhine kullanmasının yani Ege’yi adaları istismar ederek bir Yunan Gölü’ne çevirmesinin uluslararası hukukta hiçbir yeri yok.

        Örneğin Kaş sahilinin tam karşısına denk düşen Meis yani Kastellorizo Adası Türkiye kıyılarına sadece iki kilometre uzaklıkta, düşünün!

        Dünyadan bir örnek vermek gerekirse, Uluslararası Adalet Divanı 1984’te ABD ve Kanada arasındaki Maine Körfezi Davası’na ilişkin verdiği kararda, “karşılıklı veya bitişik kıyılara sahip devletler arasında deniz alanlarının sınırlandırılması, bu devletlerden biri tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilemez. Bu sınırlandırmalar, iyi niyetle ve olumlu bir sonuç elde etme niyetiyle yapılan müzakereleri takiben bir anlaşma yoluyla gerçekleştirilmelidir,” der.

        Diyelim ki böyle bir anlaşma sağlanamadı. O zaman sınırlandırmanın, gerekli yeterliliğe sahip üçüncü bir tarafa başvurularak gerçekleştirilmesi gerekir. En önemlisi ise, her şartta sınırlandırma, bölgenin coğrafi özellikleri gözden geçirilerek ve diğer ilgili şartlar göz önünde bulundurularak hakkaniyet ilkesi dahilinde gerçekleşmelidir, diyor.

        E, Türkiye de zaten bunu savunuyor!

        Fakat Yunan’ın derdi başka. Bir zamanlar Yunan istihbaratının Türkiye düşmanlığını şekillendirmek için kullandığı en verimli kamplardan “Lavrion Kampı” 2019’da tekrar faaliyete girdi. 1980’lerde mülteciler için kurulan bu kamp Türkiye aleyhine faaliyet gösteren çokça teröriste ev sahipliği yapmıştı. Ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk güvenlik güçlerinin PKK terör örgütüne ağır darbe vurması Atina’nın işini biraz zorlaştırdı.

        Yunan istihbaratı, PKK'ya Türkiye'den katılmış teröristlerin MİT ve poliste kimlik bilgileri olduğu için Suriye kökenli bazı teröristleri bu kampta eğitiyor.

        Aldığım bilgiye göre, son 2 yıl içinde 68 PKK'lı bu kampta bomba eğitimi almış. Bunlardan sadece 5'i Türkiye vatandaşı. 44 terörist ise maket uçak, bir nevi ilkel SİHA, eğitimi almış.

        Asıl ürkütücü olan ise Yunan istihbaratının uzun yıllardır Avrupa’da yaşamını sürdüren MLKP ve DHKP'li militanları da bu kamplara alması. Hali hazırda MLKP oldukça aktif.

        Yakında bir Türkiye-Yunanistan savaşı olur mu, kestirmek zor ama belli ki Yunan gözünü bayağı karartmış. Aman, kör olmasın da...

        Zira tarihin sıklıkla tekerrür etmek gibi bir huyu var.

        Diğer Yazılar