Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çocuklu hayatta insan kendisiyle ilgili çok şey öğreniyor. Ona yetebilmek, ona rehber olabilmek adına çalıştıkça kendi arızalarını da daha net görmeye başlıyor. Son zamanlarda bir kitap okuyorum “Breaking Free from the Victim Trap (Kurban psikolojisinden kurtulmak)”... Birçok insanın ailesinden öğrendiği, bilinçsizce uyguladığı bir davranış modelinden bahsediyor. Kurban modeli denen bu davranış birçok bağımlılığın (sigara, alkol, seks, alışveriş, aşırı yeme vs.) yanı sıra kişilerarası doğru yürümeyen ilişkilerin de temeli olarak görülüyor...

        Kitabın yazarı Diane Zimberoff adında bir hipnoterapist; çoğunlukla yeme bozuklukları alanında hipnozla tedavi yapan bir uzman. Zimberoff’a göre birçok hastalığın ortaya çıkma sebebi ifade edilmeyen, bastırılan negatif duyguların bedende birikmesi. Negatif duygular, özellikle de öfke, söze ya da eyleme dökülmediğinde vücuda zarar veriyor. “Bazı insanlar bu öfke enerjisini çenesinde biriktirir” diyor yazar. Bu durumu diş gıcırdatma, çene kemiğinde kıtırdama gibi semptomlarla ilişkilendiriyor. Ülser ve kolon kanseri gibi hastalıkların öfkeyi vücudun karın bölgesinde biriktirmekten; meme kanserinin ise hayatı boyunca başkalarına bakmayı görev edinmiş, kendi ihtiyaçlarını göz ardı etmiş insanlardaki öfke birikmesinin bir sonucu olabileceğinden dem vuruyor. Kendini başkalarının ihtiyaçlarına adayanların meme kanserine yakalanma ihtimalinin yüksek olmasını kadın memesinin “ötekilere bakım verme” anlamına gelen bir vücut parçası olmasına bağlıyor. Zimberoff’a göre “Karnım ağrıyor” demek “Ruhum acıdı” demekten daha kolay olduğu için insanlar duygusal yaralarını fiziksel yaraya yani hastalıklara dönüştürüyorlar...

        Öfkeyi vücutta biriktirip hasta olmamak için çocukluktan itibaren alınabilecek önlemler var. Bunların en başında duyguların ifadesine müsaade etmek geliyor. Yeni nesil çocuk yetiştirme kaynaklarında sıklıkla altı çizilen, ebeveynin çocuğunun “duygularını aynalaması” işte bu yüzden önemli. Çocuk böylece yaşadığı duygunun adını öğreniyor ilk önce: Üzgün, kızgın, korkmuş, yalnızlık, utanma, kıskanma gibi kelimelere vakıf oldukça kendini ifadesi kolaylaşıyor. Kardeşini kıskandığı için gidip kafasını duvara vurmuyor da annesine “Onunla çok ilgilendiğin için kıskanıyorum” diyebiliyor; bu ifade duygunun çocuğun bedeninde büyümesinin ve birikmesinin önüne geçiyor. Sözlü ifadenin yanı sıra duyguların vücutta sebep olduğu değişikliklere (gerilimlere) dair bir farkındalıktan da bahsediliyor. Birine kızınca karnının kasılması, göğsünün daralması gibi vücutsal etkileri hepimiz yaşıyor ama buna genellikle dikkat etmiyoruz; oysa ki bu da öğrenilebilen bir beceri.

        Markette kendini yere atarak ağlayan çocuk görüntüsünü biliyoruz hepimiz. İşte bu durum, doğru zamanda ve yerde ifade edilmeyen öfkenin bir tantrum olarak uygusuz bir yerde patlak vermesi şeklinde yorumlanıyor.

        “Küçük kızlar hanım hanımcık otururlar!”

        “Erkekler ağlamaz!”

        “N’olacak canım oyuncağını aldıysa, sen de onunkini alırsın, sus şimdi.”

        “Bunda üzülecek bir şey yok, git odanda ağla.”

        “Ağlayınca çok çirkin oluyorsun...”

        “Çocuk dediğin bağırıp çağırmaz.”

        Bunlar gibi bize basit gözüken yönlendirmelerle öğretiyoruz çocuklara duygularının önemsiz olduğunu ve onları bastırmayı. Çocuk kendini sokaklarda ağlayarak yere atmasın diye kızdığı, üzüldüğü, utandığı küçük küçük durumlarda ona bu duyguları dışa vurması için fırsat vermek gerekiyor...

        “Çok kızmış görünüyorsun. Gel beraber şu yastığı yumruklayıp o öfkeyi bedeninden çıkaralım. Annen sana yardım edecek.”

        Aksi halde halka açık alanda yaşanan tantrum, ebeveyni de utanç durumuna sokacağı için çocukta patlayan öfkeyi yine utanç ve suçlulukla bastırma yoluna gidiliyor. Bu tantrumlar da bastırıldıkça çocuk duygularının önemsizliğine ikna olup onları yok sayan bir yetişkin olarak büyüyor ve sonunda biriken enerji, vücudun bir yerinden hastalık olarak patlak veriyor deniyor. Dikkate almaya değer bir yaklaşım.

        Diğer Yazılar