Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uzun yıllar, bir yazlık beldesinden gelip geçerken görürdüm onları.

        Merkezin biraz uzağında, çoluk çocuk karton evlerin arasında 19. yy görüntüsü.

        Kirli, karmaşık hallerin üzerine astıkları çamaşırlar gibi renk cümbüşüdür onların yaşamı.

        Ama o renk yaşadıkları yoksulluğun, çaresizliğin üzerini örtmez.

        Dibe batmış bu insani görüntüyü yüreğim burkularak izlerdim birkaç ay öncesine kadar.

        Bu yaz yoklar.

        Ahaliye soruyorum, nereye gittiklerini bilmiyorlar yalnızca bir izbelikten kurtulduklarına memnunlar.

        Yakınlarında bir sanayi sitesi var ve esnaf kendi yarattığı görüntü kirliliğine aldırmadan, ‘mikrop saçıyorlardı” diye anlatıyor onların hazmedemediği varlığını.

        Gelip geçen yazlıkçılar da rahat şimdilerde. En azından ‘ay ne pis bir görüntü’ deme zahmetinden kurtuldular.

        ‘Umarım roman vatandaşlar şimdi daha iyi koşullarda yaşıyordur’ diye düşünürken, hallerinde değil, yerlerinde değişiklik olduğunu öğrendim.

        Kötü görüntünün ortadan kalkması için uzaklaştırılmışlar.

        Gözden ırak yerlerde benzer sefalette yaşıyorlarmış.

        Şaşırdım mı?

        Hayır, günümüzde yoksula, diptekine dair ne değişiyorsa önce görüntüde değişiyor, içi ise pek ağır.

        Hele onlar Roman vatandaşıysa ve hayatları baştan ötekileştirmeye itilmiş bir romansa, kimse bu kurguya dokunmak istemiyor.

        Yaz beldelerinde durum böyle, şehrin içinde farklı mı?

        GÖRÜNTÜYÜ KURTAR!

        İzmir’in kent merkezinde romanların yaşadığı Ege Mahallesi de şimdiye kadar ona verilen her vaat gerçekleşmiş olsa, Manhattan’a dönüşmüştü!

        Proje var mı?

        Vaat, bol mu?

        Evet .

        Sonuç, pek aheste.

        Derme çatma binaların üst katlarında eskiden eşek bağlıydı, şimdi horoz dolaşıyor.

        Seçim döneminde mahalleye biri girip biri çıkan siyasetçilerin hiçbiri yokl.

        Seçim bitti mi, her şey yine aynı.

        Devlet, beş aşamalı uyum programı oluşturdu henüz İzmir’de birinci aşamayı geçeni duyan yok.

        Hevesle başlanan AB projeleri ağır aksak yürüyor.

        Romanların sesi olarak gösterilen İzmir milletvekili Özcan Purçu’nun Ege Mahallesi’ne pek sokulmadığı duyumları geliyor kulağımıza.

        Projelendirilmiş tek çalışma var onu da Büyükşehir Belediyesi yıllardır hazırlıyor.

        BÜYÜKŞEHİR DEVREDE

        7 hektar üzerinde 590 konutu kapsıyor ve eğer gerçekleşirse kent merkezinde yerinde ilk dönüşüm olacak. Ancak o da uzadıkça uzuyor, uzlaşma çalışmaları zaman alıyor.

        Aslında proje çok güzel, farklı ve kapsamlı.

        Yaşam tarzı, iş olanakları ile sosyal bütünleşme bakışıyla ele alınmış..

        Bir an önce başlasa ve görüntünün ötesinde bir şeyler yapıldığını görebilsek.

        En elle tutulur proje şimdilik bu...

        Gerçi, ezilen, ötekileştirilen, yoksul yaşamaya mahkum edilen kesimlere toplum gerçekten bir şey yapmak istiyor mu, o da meçhul.

        Kentsel dönüşüm projesi bittiğinde ‘çalışmayıp yan yatanlara bizlerin paralarıyla lüks daireler yaptılar’ diyen onbinler olacaktır.

        Yok saydığımız her şeyin birer dinamite dönüşeceğini bilerek görmezden gelmeyi tercih ediyoruz.

        Farklı gördüklerimizi kalıcı ve sınırdan yoksun algılara mahkum ediyoruz.

        Dişe dokunur müdahaleler dahi fazla geliyor.

        Oysa yoksulluk ve ayrımcılıkla mücadele ortak çaba gerektirir.

        Roman vatandaşların sefaleti gözünün önünden gittiği için esnaf ve yazlıkçının mutluluğu, bana Keyder’in ‘örtbas, en tehlikeli toplumsal zaaftır’ sözünü hatırlatıyor.

        Diğer Yazılar