Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kendi rüyalarınızı yaratmazsanız bir gün kabusla uyanırsınız diyor Çin Atasözü.

        Törerle bulanmış, karmaşık gündemde çoktandır yeni rüyalar görmekten, büyüme hedefleri oluşturmaktan vazgeçtik. Oysa uçak türbülanstayken, ‘türbülanstayız düşüyoruz, bitiyoruz’ diye bağırmanın, tüm zamanı ‘o yaptı, bu sebep oldu’ diyerek geçirmenin faydası yok. Mühim olan türbülanstan nasıl çıkacağımız! Top yekun yeni umutlara, hedeflere nasıl sarılacağımız? Business Week’de yayınlanan bir analiz gözüme ilişiyor.

        Hayli çarpıcı. Konuyu önce iyi sayılacak tarafından verelim; bugünkü dünya konjonktürü, enerji savaşları ve radikal kaynaklı terör en fazla 20 yıl daha sahnede olacak. El Kaide’nin 13 yıl yaşadığını belirten küresel strateji uzmanları, IŞID’in tarihin zaman diliminde en fazla 10 yıl olacağını vurguluyor. Hemen sevinmeyelim çünkü dünya başka bir savaşın eşiğine gelecek. Gıda ve su savaşları.

        YENİ DÜNYA DÜZENİ

        Analizi okuduğum günlerde Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu’ndan bir açıklama geldi. Küresel ve yerel iki kaynak aynı konuya değiniyorsa, yazmak farz oldu. Ortak noktalar şöyle;

        * Önümüzdeki 30 yıl içinde dünyada her dakika 100 hektar ekilebilir arazinin 27 hektarı kaybedilecek.

        * Dünya nüfusunun yüzde 40’ı susuzluk tehlikesiyle karşılaşacak. Artan nüfusla, iki kat fazla gıda üretimine ihtiyaç duyulacak.

        * Enerji gücüne göre şekillenen dünya düzeni, küresel ısınmanın yaratacağı yeni haritayla bereketli kalmış topraklara ilerleyecek.

        * Öyle çok da değil, çocuklarımızın yaşayacakları zamanda bugün terörü yaratan gerekçelerin çoğunun yerini ‘gıda ve su’ alacak.

        Gökçüoğlu ihmal edilmişliklere de isyan ediyor: “Gelişmiş ülkeler 24. yüzyıl tarımı’ olarak tanımlanan boyuta geçti. Hollanda diyorsunuz, yüzölçümü Konya kadar. Denizi doldurarak, tarım arazisi elde ettiler, şimdi tarım ihracatında ABD’den sonra ikinciler.” Haklı. Avuç içi kadarlar; Ama dünyada domates, salatalık ve biber ihracatının üçte birini yapıyorlar. Et ihracatında 4’üncüler. Süt ve süt ürünlerinde 7’nci. Sıvı ve katı yağ ihracatında 2’nci. Süs bitkileri ve sebze ihracatında 1’inçiler. Üretici-devlet-özel sektör ortaklı çifçilik modelleri özel destekleniyor.

        ÇÖLDE MUCİZE

        İsrail ise İstanbul kadar da yok. Büyüklüğü ancak Van’a yakın. Topraklarının sadece yüzde 20’si tarıma elverişli. Tamam arkalarında Amerika gücü, yahudi sermayesi var ama para Suudi Arabistan’da da var. Üretimde Kibbutz ve Moshav, tarımsal araştırmada Aro modeliyle üreticilerin kooperatifler yoluyla örgütlenmesi sağlanıyor. Yaş meyve ve sebze ihracatının yüzde 66‘sı deniz seviyesinin 150 metre altındaki Arava çölünde 30 bin dönüm alana kurulu 7 çiftlikte yapılan üretimle gerçekleştiriliyor. İsrail, geçen yıl Türkiye’ye sattığı 1 kg sebze tohumu karşılığında tam 13 bin kilo sebze aldı. Bilhassa tohumda treni kaçırdık, el ele verip ardından bile koşamıyoruz. Evet türbülanstayız diye bağırmanın kimseye faydası yok! En iyisi soralım bakalım kaptanlara bu ya da başka, bizleri sarsıntıdan çıkaracak, yeni stratejilere yönlendirecek hangi planları var?

        Diğer Yazılar