Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mister Dallas, sizden saklamak olmaz, hayat pahalı biraz bizim memlekette.

        Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti, Ankara’da 23 sente, yahut bir kilodan biraz fazla mercimek, elli santim kefen bezi yahut, yahut da bir aylığına yirmi yaşlarında bir tane insan.

        Erkek, ağzı burnu, eli ayağı yerinde, üniforması, otomatiği üzerinde, yani öldürmeye, öldürülmeye hazır; belki tavşan gibi korkak, belki toprak gibi akıllı, belki gençlik gibi cesur, belki su gibi kurnaz. (her kaba uymak meselesi)

        Belki ömründe ilk defa denizi görecek, belki ava meraklı, belki sevdalıdır. Yahut da aynı hesapla Mister Dallas, (tanesi 23 sentten yani) satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden. İstanbul’da bir tek odanın aylık kirasına, seksen beş onda altısını yahut, bir çift ıskarpin parasına.

        HATIRLADIKLARIMDAN

        Dahası var Dallas, sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz zulüm gibi, hürriyet gibi, kardeşlik gibi sözlerin, dövüştü zulme karşı o, ve istiklal ve hürriyet uğruna ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek ve yarin yanağından gayri her yerde, her şeyde, hep beraber diyebilmek için...

        Çok yıllar önce, hayal meyal hatırladıklarımdan bir sahne. Stajerlikten çalışma hayatına yeni geçmişiz. Bir belediyemizin basın departmanında çalışıyorum. Arkadaşlarla etkinlikleri de planlıyor, hazırlıyoruz aynı zamanda. Özel haftalar bir iki ay önceden planlanıyor. Ön hazırlıklar gerçekleştiriliyor. 15 Ocak’la başlayan haftaya, Nazım Hikmet Haftası diyor ve birkaç etkinliği alternatif olarak sunuyoruz. Daha doğrusu sunuyorum. Dönemin belediye başkanına. Kanser haftası, enerji tasarrufu haftası, Nazım Hikmet haftası...

        “Bu ne” diyor Başkan. Bizlere her zaman ‘kızım, kardeşim’ diye seslenen babacan tavırlardan eser yok.

        AĞLAMAKLI BİR SESLE

        ‘Vatan hainlerini mi anacağız” gürlemesiyle elindeki kağıtları masaya savururken ben çömez “Ama Türkiye’nin en iyi şairi” diyebildim ağlamaklı sesle. Daha da gürledi.. Çok uzun yıllar geçti üzerinden. Belki o da değişmiştir şimdilerde. Umarım artık farklı düşünüyordur çünkü bu esen rüzgar çok güzel. Ülkenin yönetenleri, Nazım Hikmet’e duydukları saygı ve hayranlığı dile getirdiklerinden bu yana, birlikte kutluyoruz doğumunu, varlığını. Radikalleri hariç tutalım, ustayı birlikte anmanın ve anlamanın güzelliğini yaşıyoruz. İşte bu diyorsunuz içinizden, ortak değerlerde, güzelliklerde bir araya gelebilmenin gücü. Nazım’a yakışır. Ortak ruh yaratmak bazen o kadar zor değil demek ki...

        Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının.

        Yüz yıldır bekliyor beni bir şehirde bir kadın. Aynı daldaydık, aynı daldaydık. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüz yıllık.

        Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından

        Yüzyıllık yanlışlar, hatalar bitsin artık istiyor insan. Şiiri, sanatı cezalandıran, kutuplaştıran, siyasi algılara hapseden anlayışların ağırlığı kalksın üzerimizden. Ne kadar içten, ne denli samimi yaklaşılıyor tartışmayalım. Öyle kabul edelim. Ona birlikte kavuşmanın, sanatını ayrımsız yaşamanın keyfini hissedelim. Ötesinde ise değişen çok şey yok. Maalesef Mr. Dallas, gerisi hala aynı hamam aynı tas!

        Diğer Yazılar