Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünyanın en zengin ülkesi Türkiye olmalı. Bırakın kişi başına geliri 100 bin dolar Lüksemburg’u, 97 bin dolarlık Norveç’i, 85 bin doları aşan İsviçre’yi. Kibirli bulduğumuz Hollandalılar 52 bin dolara yaklaşsa da fark etmez. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hesaplama yöntemlerini değiştirdi kişi başı geliri 10 bin doların üzerine zorla iteledi. Ama her şeye rağmen en zengin biziz. 2002 yılından bu yana 11 kez yerel, genel seçim ve referandum yaptığımıza göre açık ara öndeyiz.

        15 yılda 11 kez sandık, buna hangi ekonomi dayanır?

        Ülke gelişecek(!) derken toplum iki büklüm. Referandum süreci hala tartışılıyor. Oyun sürerken, kural değiştirmek gibi görülmemiş bir karara imza atan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gerekçesini açıklasa da çoğunluğu ikna etmesi zor.

        YSK ‘Kamoyuna seçmene yüklenecek kusur olmamasına rağmen’ başlığı ile yaptı açıklamayı. Oysa seçim öncesi uyarılar yapıldı seçmene, ‘mühürsüz zarf kullanmayın’ diye.

        Eğer öyleyse, üniversite sınavına yalnızca bir dakika geç kaldığı için hayatları kararan 112 bin gencin suçu neydi? ‘Uyarı yaptık ama geç kaldılar’ gerekçesiyle gençlerin hayatı kararırken, uyarı yaptığın halde mühürlü zarflara dikkat etmeyenlerin hakkını koruma gerekçesi elbette yetersiz kalıyor. Aslında konumuz bu da değil, ötesi.

        Yeni anayasa takvimi bu tartışmalar gölgesinde ihtimalen işleyecek ama artık acil sorunlara dönmekten başka çare yok. Uluslararası Para Fonu IMF’i sevin ya da sevmeyin makro ekonominin gerçekleri kurumlara göre değişmez.

        TAHMİNLERDEN DAHA BÜYÜK

        IMF Küresel Ekonomik Görünüm raporunun Nisan sayısında Türkiye için büyüme rakamları revizyon ediliyorsa orada duracaksınız. Türkiye’nin 2017 yılında yüzde 3 büyüyeceği tahmin edilirken son raporda rakam yüzde 2,5’a revize ediliyorsa sıkıntı tahminlerin üzerinde büyümüş demektir. Açık ve net; yüzde 40’ın yaşadığı refahın altına, yüzde 60’ın sıkıntıları, acıları sürüklenemez.

        Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,3 puanlık artış ile yüzde 24,5 olması vahimdir. Oran, yalnızca 4 gençten birinin işsiz olduğunu göstermez. Yüzde 13,3 olarak açıklanan genel işsizlikte, iş aramaktan umudunu kesenler, İŞKUR’a kayıtlı olmayanların hesap dışı kalması gibi unsurlar varken, genç nüfustaki oran gerçeğin birebir kendisidir.

        Başka göstergeler iyi, örneğin sanayi kapasite kullanım oranı diyorsanız maalesef yetmez. Yeni yatırımlar sekteye uğradığı için var olan kapasitelerin dolu görünmesi tek başına gidişat açıklayamaz. Sıcak paranın aktığı inşaat hamlelerinin de gösterge olamayacağı gibi.

        Velhasıl sancılı bir referandum süreci normal seyrine kavuşsa dahi gerçek gündeme dönemiyorsak, hala oyalanıyoruz demektir. Bu noktada siyasi yetkililerimizden beklentimiz 2019’a hazırlanmak için her adımı gelişme diye diye sunma yoluna gitmemeleridir.

        Hani Egeliler’in şivesiyle “oyalandığımız yetti gari” noktasındayız,

        Uluslararası konjonktürden, yatırımlara, yeni sanayi hamlelerine toplumsal eşitliği geçici değil kalıcı çözümlerle sağlamaya, eğitime ve sağlığa yeni reformlarla devam etmeye bu ülke mecbur. Yeni Anayasa her şey güllük gülistanlık olacak vaadiyle gündeme gelmişti lakin uygulayıncaya kadar, evdeki bulgurlar azalıyor. Tamam karamsar da olmayalım; madem her şey daha iyi olacak, ‘evet’ beklemedeyiz!

        Diğer Yazılar