Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bende vardı bir uyuzluk. Olmadı kanım ısınamadı, ‘guru’ adayı Metin Hara’ya. Oysa orta yaşa mutluluk basan serotonin hormonu azalmaya başlayan etrafımdaki hatunlar bayıla bayıla anlatıyordu Hara’yı. Şöyle farklıydı, seminerleri etkileyiciydi, insanı ve bilhassa kadınları kavramayı biliyordu ve yakışıklıydı. O kadar baskıya dayanamadım tabii. Tanıştık. Ancak bizim tanışıklığımız, bir yaz boyunca gıdım gıdım ilerleyen satırlarla uzun sürdü, içim kıyıldı ve o kitapla birlikte bitti.

        Hayır sarmamıştı. Farklı tarzı vardı doğru ama mutluluğun şeytan üçgeni etrafında dönüyordu asli felsefe. Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak!

        Hayattan duyduğun memnuniyeti ifade et ve konsantrasyonunu işine, vücuduna ve aşkına ver. Yanlış değil ama bildik, ezberledik bir algı olarak geldi bana. Sistematik yazılmış, etkileme hedefli cümlelerle aramız soğuk kaldı.

        Bu arada genç adamın hakkını vermek gerekiyor tabii, şöhretini artırarak işine ve tam 12’den vurarak aşkına odaklanmış!

        Israrla söyledikleri ve görüntüleriyle gözümüzün içine soktukları gibi gerçek aşksa yaşadıkları kime ne? Aşk kadar bağımsız, üçüncü kişilerin dahi söz hakkı olmadığı başka dünya yok bizce. Şimdi tek kitabını okuyup beğenmedik diye, yazılarındaki kurgu, PR tadını hayatında da hissettik diye sonuçta adamın aşk hayatına mı karışacağız. Hele ben! Ekonomi, ülke ve şehir gündeminden başını zor kaldıran satırlarla boğuşurken bırak karışmayı ilgilenmezdim dahi ama o satıra kadar.

        Bir röportajında şu sözlere denk gelince meydan bana da doğdu.

        Aşk olarak da olacak, başarı olarak da olacak. Ben daha Birleşmiş Milletler’de seminer vereceğim. Bütün dünyanın Paulo Coelho’su olacağım. Binlerce insanın hayatını değiştireceğim. Her sene hedefime biraz daha yaklaşıyorum...”

        Anladım ben kendimi! Hayatta iki konu da plan kaldıramıyorum biri aşk diğeri kitap. Plansız olmayı değil her ikisini de bir plan ve hedef uğruna hayata katmayı nefret edici bulurum. Var işte bende böyle bir saplantılı huysuzluk hali.

        Üzerine genç adam, “Coelho olacağım” deyince, kurgu üzerime düşüyor.... Hem bir dakika ya. Coelho, hedef Everest! Çoğumuz gibi Simyacı ile hayatıma girdi Coelho. Bazı felsefi göndermelerin içimi bayılttığı olsa da kitapları su gibi gitti.

        Evet doğru o da bir fenomen ve hatta piyasa ekonomisi kavramı ile bir ‘marka’ Edebiyatın neresinde durduğu tartışılsa da 56 dile çevrilen kitapları 65 milyon satan bir yazar.

        Onda beni ilgilendirense satırlarının altını çizerek okumaktan keyif aldığım bir yazar olması. Aldatma bilhassa favori.

        Her şeyi bırakın Coelho mağlubiyetlerden kamçılanmış, sıradışı bir yetenek.

        Yine de motivasyonunu kırmayalım genç gurumuzun! belli ki Adriana’nın gönlünü fethettiğine göre bir gün Coelho’yu da sollayabilirim mertebesine yükselmiş!

        Bu ülkenin bir Coelho çıkarmasını kim dilemez de, Victoria Secret mankeninin gönlünü feth etmeye benzemez.

        Umarım Coelho olmak için; bir aşkı, bir kadını bu uğurda basamak olarak görmenin ne kadar acıtıcı ve gülünç olduğunu biliyordur.

        Diğer Yazılar