Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        M acaristan’da yaşanan bir hadiseyi paylaşmak istiyorum bu hafta sizlerle. Türkiye kendi yoğun gündemiyle uğraşırken gözlerden kaçmış olabilecek çarpıcı bir hikâye. Detaylarıyla bu hafta International Herald Tribune Gazetesi’nde yer aldı ama henüz toplumsal yansımaları tam olarak konuşulmadı. Kahramanımızın ismi Csanad Szegedi. Çocukluğundan itibaren büyük işler başarmak isteyen, ateşli, cevval, konuşkan, idealleri yaşının hep ötesinde olagelmiş bir adam. Çok geçmeden politikaya atılır. Hızla yükselir. Milliyetçidir. Muhafazakârdır. Biraz da öfkeli ve tepkiseldir.

        Macar tarihinin ve kültürünün dünya literatüründe üstün ve ayrıcalıklı bir yeri olmasına gerektiğine inanır. Sadece dış ülkelere değil, içerideki azınlıklara da şüpheyle yaklaşır. Kendine benzemeyenlere ya yukarıdan ya uzaktan bakar. İnsanlığı camdan kategorilere ayırmıştır: “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayanlar”. Kahramanımız, Macaristan’ın aşırı milliyetçi partisi Jobbik içinde ön sıralara geçer. İyi bir hatiptir, kitleleri sürükleyebilir peşinden. Seneler içinde daha da palazlanır belagat sanatı. Kalabalıklar karşısında en ufak bir heyecana kapılmadan ateşli nutuklar atar.

        Herkes ona geleceğin lideri olarak bakmaya başlar. Yaşıtlarıyandaşları birer birer çıkarken basamakları, o üçer beşer atlar. 2009 senesinden itibaren Avrupa Parlamentosu’nda partisini temsil eden üç hukukçudan biri o olur. Lakin yükselirken, o hiçbir zaman sevemediği şu “öteki”ler hakkında söylemleri de giderek sertleşir, hırçınlaşır. Paranoya derecesine varacak kadar. Bilhassa Yahudiler... Bilhassa onlardan hoşlanmamaktadır. Yahudi aydın ve sanatçıların ülkenin ruhuna ve sembollerine zarar verdiklerini iddia eder. Yahudilerin kapalı kapılar ardında komplolar çevirdiğine, dünyayı gizlice yönettiğine inanır; devlet aygıtı içinde önemli noktalara getirilmemeleri gerektiğini savunur. Kimi zaman açıkça ifade eder nefret ve husumet söylemini. Kimi zamansa çok daha örtük bir şekilde imalarla yetinir. Ve derken...

        Bu keskin Yahudi aleyhtarı, azınlık aleyhtarı, öteki aleyhtarı aşırı sağ lider hiç ummadığı bir şekilde düştü Macaristan basınının gündemine: Anneannesinin Yahudi olduğu açıklandı! Üstelik toplama kamplarında kalmış, mucizevi şekilde hayatta kalmış bir kadın. Macaristan’da 550 binden fazla Yahudi’nin İkinci Dünya Savaşı esnasında hayatlarını kaybettikleri düşünülürse....

        Yahudi kültüründe kimlik babadan değil anneden geçtiği için bu durum Szegedi’nin Yahudi sayılacağı anlamına gelmekte. Sadece siyasi partisi değil, bütün bir ülke şimdi bu “skandal”ı konuşmakta. İşin daha da çarpıcı boyutu, Szegedi’nin bir kez hakikat anlaşıldıktan sonra bunu bastırmak için etrafına rüşvet teklif etmesi ve tüm bu konuşmaların kaydedilmiş olması. Szegedi’nin konumu şu anda sallantıda. Ait olduğu siyasi partiden de Avrupa Parlamentosu’ndan da ayrılması istenmekte. Dini kökeninden dolayı değil, bir rüşvet davasına karıştığı için elbette. Beni asıl ilgilendiren ve adeta bir roman gibi gördüğüm kısım, kahramanımızın bundan sonraki yolculuğu. Uzun süre sessizliğini koruduktan sonra basına verdiği açıklamada ilginç bir itirafta bulundu. Gidip yaşlı anneannesini ziyaret ettiğini, ondan ilk defa yaşadıklarını anlatmasını istediğini söyledi. Soykırımdan kurtulmuş, belki de insanlığa olan umudunu kaybetmiş bir yaşlı kadın ve Yahudilerden nefret ederek oy toplayan siyasetçi genç torun.

        Hayal ediyorum. Loş bir evde, tahta bir masada, aralarında çay fincanları. Ne konuştular acaba? Nasıl başladılar sohbete? Yoksa sessizlik mi hâkim oldu bir süre? # Szegedi’nin hikâyesini önemsiyorum. Buna benzer nice hikâye var Türkiye’de henüz bilmediğimiz, hatta belki kahramanlarının dahi bilmediği. Kürtlerden nefret eden aşırı milliyetçi bir Türk genci, anneannesinin Kürt ya da Zaza olduğunu keşfederse... Yahut tam tersi, Türkler hakkında ileri geri konuşan aşırı partizan bir Kürt delikanlısı, kendi annesinin Türk olduğunu anlarsa. Tüm Ermenilere olumsuz nazarla bakan ırkçı bir bürokrat, bir gün tesadüfen aslında Ermeni kökenli olduğunu öğrenirse. Alevileri küçümseyen biri, bir gün dedesinin hayatını bir Alevi komşunun kurtardığını keşfederse.... Bilmediğimiz hikâyeler cehaletimizi, cehalet ise fanatikliğimizi artırmakta. Ama komşuda yaşanan insanlık hikâyesinden alınacak bir ders yok mu? Hiçbir etnik kimlik konusunda keskin ya da kibirli olmamakta fayda var. www.elifsafak.com.tr

        Diğer Yazılar