Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye bir süredir, nüfusun yaşlanıyor olmasını, bunun için politikalar geliştirilmesi gerektiğini konuşuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aylin Seçkin, demografi ve yaşlılık ekonomisi üzerine geçtiğimiz yıl yaptığı araştırmada, 2050’den sonra yaşlı nüfusun artmasıyla emeklilik ve sağlık harcamalarının bir darboğaz yaratacağını vurgulamıştı. Prof. Seçkin bu yıl bu araştırmaya yeni bir gerçekliği ekliyor. TÜİK’in yaptığı zaman kullanımı anketlerinin de desteğiyle Türkiye’de parasal olarak ölçülemeyen bir emeğin peşine düşüyor. Prof. Seçkin, “Türkiye’de anneanneler, babaanneler evde torun bakıyor. Anadolu’da kadınlar kış için tarhana, salça hazırlıyor. Bu emeğin parasal değerini bilmiyoruz. İşte bu ölçülemeyen hizmetleri Berkeley Üniversitesi ile ortaklaşa oluşturduğumuz bir metotla ölçeceğiz. Bu çalışmayı cinsiyete göre de ayrıca değerlendireceğiz. Bu da dünya çapında ses getirecek. Kadınların katkısını ayrı, erkeklerinkini ayrı ölçeceğiz. Sonra yine kadınların yaşam süresi ve erkeklerin yaşam süresi ile birlikte bu emeğe katkıyı ayrıca analiz edeceğiz. Sonuç olarak şu çıkacak ortaya: Bu emek paraya çevrilseydi ne kadarlık bir ekonomi yaratırdı?” Aylin Seçkin, Türkiye’de torun bakan yaşlılar ve anne babasına bakan kadınların, aslında kamunun üstlenmesi gereken bir görevi yerine getirerek kamuya gizli bir destek verdiğini de söylüyor.

        YILDA EN AZ 54 MİLYAR LİRALIK EMEĞİ GÖNÜLLÜ HARCIYORLAR

        Prof. Seçkin ile bu sohbeti gerçekleştirdikten sonra ben de kendimce bir hesap yapmaya çalıştım.

        2015 verilerine göre Türkiye’de yaşlı nüfusun oranı bir yılda yüzde 8’den yüzde 8.2’ye çıkmış. 65 yaş ve üstü 6 milyon 500 bin kişi yaşıyor. Bunların yüzde 56’sı da kadın. 65 yaş üstünde işgücüne katılım oranı yüzde 11.5. Yaşlı erkeklerde bu oran yüzde 19.3 iken kadınlarda yüzde 5.4. Tüm bu rakamlardan Türkiye’de çalışmayan 65 yaş üstü kadın sayısını 3 milyon olarak kabul edebiliriz.

        Ve güncel rakamlarla ayda minimum bin 500 lira olan bakıcı ücretini baz alırsak, bu kadınlar yılda 54 milyar liralık bir değer yaratıyor. Sadece torun bakanları hesaba katıyoruz. Anadolu’da köylerde, tarhana yapan, makarna kesen, salça şişeleyen ve bunları ailesine dağıtan, yani yine parasal değerle ölçülemeyen bir başka emek daha var. Onu hiç hesaba katmadığımızda bile bu nüfusun yarattığı yıllık değer, 1.9 trilyon lira olan Türkiye GSYİH’sının, binde 2’sine denk geliyor.

        2050’DE YÜZDE 350 ARTIŞ

        - Türkiye 1950’de genç nüfusu hızla artan bir ülkeydi.

        - Toplam nüfus 2050 yılına kadar artacak ancak bu artış daha sonra zaman içinde azalacak.

        - 65 yaş üstü nüfus 2050 yılına gelindiğinde 2011’e göre yüzde 350 daha fazla olacak. 2111’de ise yüzde 400 artacak.

        - Emeklilere ödenen toplam maaş 2050 yılına gelindiğinde 2011’e oranla yüzde 300 artacak.

        - Çalışanların sisteme katkı payı 2050’ye gelindiğinde yüzde 200 artacak. Yüzyılın sonuna gelindiğinde ise yüzde 480 oranında artacak.

        - Sağlık harcaması finansmanında kullanılan vergiler ise yüzyıl sonunda sadece yüzde 28 artacak. Asıl baskı emeklilik sistemi cephesinde olacak.

        Diğer Yazılar