Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye kurak bir kış geçirdi. Güneşli günlere sevinemediğimiz, 'susuz yaz' korkusu yaşadığımız bir dönem. Oysa özellikle uluslararası şirketlerin yeni iş modelleri hep sürdürülebilirlik üzerine kuruluyor, bütün sosyal sorumluluk projeleri bu önceliğe göre belirleniyor. Türkiye'yi 2009 yılında 'su ayak izi' kavramıyla tanıştıran Unilever Türkiye'nin Ev ve Kişisel Bakım Kategorilerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Dinçer ile bu konuyu konuşmak üzere bir araya geldik. Dinçer, tüm kampanyaları bu konu üzerine yoğunlaştırmış. Israrla ve her fırsatta kadınlara şöyle sesleniyor: “Ön yıkama yapmayın, yeni deterjan teknolojileriyle artık buna hiç gerek yok. Üstelik şehirlerde yaşıyorsunuz. Tek yıkama ile çıkmayacak leke yok.” Bu uyarıyı es geçmeyelim.

        Çünkü şöyle somut veriler var: Örneğin Türkiye'deki tüm kadınlar ön yıkama yapmayı bıraksa, her yıl yaklaşık 1.5 milyon çocuğun yıllık su ihtiyacı karşılanır. Türkiye'deki tüm kadınlar sadece kısa program kullansa, her yıl 1 milyon 345 bin çocuğun su ihtiyacı tasarruf edilebilir. Türkiye'deki tüm kadınlar 1 yıl boyunca makineyi tam doldursa yaklaşık 700 bin çocuğun yıllık su ihtiyacı karşılanabilir. Ancak bu konuda tüketici davranışını değiştirmek de çok hızlı olmuyor. Çünkü Türk kadınının temizlik takıntısı dünyaca ünlü. O çamaşırlar illa ki kaynar suda yıkanacak, mutlaka bir ön yıkamadan geçecek. Ambalajda belirtilen ölçekle yetinilmeyip 'göz doyması' gerçekleşene kadar deterjan konulacak. Ancak yine de 2009 sonrasındaki kampanyalarla yol alınmış. Birkaç veri daha paylaşalım. Türkiye'de 20 milyon hane var. Bunun yüzde 29'unda ön yıkama yapılıyor. Bu oran 2009'da yüzde 44 imiş. 30 derecenin altındaki sıcaklıkta çamaşır yıkama oranı yüzde 11 iken yüzde 19'a çıkmış.

        DİPTE BİRİKMESİN

        Şampuanı, saç kremini, bitirmesine yakın biraz suyla çoğaltarak dipte kalanı da kullanmayan var mı aranızda? Yeni nesil ne yapıyor bilmem ama en azından yaşı 40’ı geçenlerin böyle bir hassasiyeti olduğunu ben yakın çevremden biliyorum. Artık tüm Ar-Ge çalışmaları da verimlilik üzerine. Şükrü Dinçer’le sohbetimiz de hep bu konuya yoğunlaştı. Ben ‘yeni trendler neler’ der demez, ‘baş aşağı’ teknolojisini anlattı. Yeni yeni tanıştığım bu ambalajları ben de çok seviyorum. Unilever, geliştirdiği bu tasarıma ‘upside down' diyor. Ürünün bitmesine yakın biz ambalajı ters çevirip bekleyeceğimize onlar yapmış bu işi. Ambalaj zaten hep baş aşağı durduğu için çeperinde de ürün birikmiyor, dibinde de. Ürünleri son damlasına kadar kullanınca da yüzde 4-8 arasında tasarruf sağlanıyor. “Bir de yakını göremeyenler için puntoları büyütürseniz şahane olacak, çünkü kimse banyoya gözlükle girmiyor” diye takılıyorum Dinçer’e. Hemen not alıyor.

        İKİ YILDIR SADECE ‘LİKİT’ KONUŞUYORUZ

        Çamaşır deterjanında son dönemde konsantre ürünlerle birlikte likit deterjanın ağırlığı da arttı. Sıvı deterjanın payı yüzde 17’ye ulaştı. Şükrü Dinçer, yeni ürün planlarken artık sadece likit üzerine konuştuklarını anlatıyor. Unilever ilk kez tek bir ülkeye özel ürün geliştirmiş. O da Türkiye pazarına sunduğu siyahlar için özel sıvı deterjan. Dinçer, “Çünkü Türkler siyah giymeyi çok seviyor” diyor. Üstelik yüksek ısı gibi bir ısrar da varsa renkleri koruyor olmak daha da önem kazanıyor.

        Diğer Yazılar