Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        17 Aralık’ta ortaya dökülen “yolsuzluk”, “hırsızlık”, “kara para”, “yasa dışı ticaret”, “nepotizm”, “rüşvet” gibi suçlamaları içeren iddiaların ardından “zor bela” da olsa TBMM’de bir komisyon kuruldu.

        Aylar sonra faaliyete geçebilen TBMM Soruşturma Komisyonu dün İstanbul’a gelmiş ve olayda adı geçen “gençleri” dinlemek istemiş.

        İlk “ayıp” burada.

        Koskoca TBMM’nin komisyonu, Türk vatandaşlarını temsil eden yasama organının komisyonu, “şüphelilerin” ayağına gidiyor.

        Benzer komisyonlar ABD’de de kuruluyor sıklıkla ve başkanlar bile bu komisyonlarda ifade veriyor. Ama komisyon kimsenin ayağına gitmiyor.

        Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu söylenen ülkemizde ise, kayıtsız şartsız egemenliğin temsilcileri “şüphelilerin” ayağına gidiyor.

        Hadi onu geçtik.

        Komisyon İstanbul Adalet Sarayı’na yerleşiyor. “Şüphelileri” burada kendilerine ayrılan bir odada dinleyecekler.

        Şüphelilere davet çıkarılıyor.

        Dün ilk gelen Barış Güler. Hani yatak odasında 6 kasa ve birazcık da 1 küsur milyon TL bulunan delikanlı.

        Komisyon soruyor.

        Barış Güler yanıtlıyor:

        “Size söyleyecek bir şeyim yok.”

        Sonra da çekip gidiyor.

        Ulusal egemenlik, arkasından bakakalıyor.

        Ardından bir diğer genç geliyor. 29 yaşında dolar milyarderi olan, vergi vermeyi pek sevmeyen ve İran’daki ortağı Zencani hâlâ tutuklu bulunan Reza Zarrab. Son olarak minik bebeğine birkaç at ve bir hara aldığı haberleriyle adını duyduğumuz Reza Zarrab da “lütfen” TBMM Komisyonu’nun davetine icabet ediyor.

        Komisyon ona da soruyor. Reza Zarrab Efendi yanıtlıyor:

        “Hastayım. Hastaneden geliyorum. İfade falan veremem.”

        Küstahlığa bakar mısınız!

        Adı “Büyük” Millet Meclisi’nin üyeleri ayaklarına geliyor, beyefendiler ifade vermeyi reddediyor.

        Komisyon şimdi kös kös Ankara’ya dönecek.

        TBMM salonunda oturup duvara bakacaklar.

        “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan duvara.

        Ve gülecekler.

        Çünkü artık Türkiye’de egemenliğin kime ait olduğunu herkes biliyor.

        Komisyon karşısındaki tavırlarından da belli ama ben ne olduklarını yazamayacağım.

        Çünkü egemenlik onlarda.

        Batı medyası her zaman ölçüsüz

        CUMHURBAŞKANI’nın “Batı medyasında gerçek dışı, operasyonel maksatlı haberler yapılıyor” cümlesine büyük oranda katılıyorum.

        Gerçekten de Batı medyasının Türkiye ile ilgili haberleri “nesnellikten” yoksun.

        Tabii bu yeni bir durum değil, yıllardır böyle.

        Mesela, bir dönem AK Parti iktidarını kayıtsız şartsız överken de nesnel değillerdi, bugün özellikle Kobani ve IŞİD meselesini ön plana çıkararak Türkiye’yi yerden yere vururken de nesnel değiller, dürüst değiller.

        Sürekli bir karalama peşindeler.

        Türkiye’nin IŞİD’i desteklediğini, Kürtleri vurduğunu yazıyorlar.

        Ama 200 bin Kürt’ün Türkiye’ye sığındığını, 3 milyona yaklaşan Suriyelinin savaştan kurtulmak için Türkiye’ye kaçtığını, Türkiye’nin bunları misafir etmek için milyarlarca doları kendi cebinden harcadığını asla yazmıyorlar.

        Tipik bir Gece Yarısı Ekspresi yaklaşımı.

        Ya şahaneyiz, ya berbatız.

        İyisiyle kötüsüyle diye bir şey yok.

        Allah için birisi de Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yaptıklarını yazsa, Kobani’den kaçan 200 bin kişiye kucak açtığını yazsa.

        Yapmadıklarımızı yazsa ama yaptıklarımızı da yazsa.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yapılanı söyleyene değil, yapana kızdığımız zaman.

        Diğer Yazılar