Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Peugeot 3008’i anlattığım yazımda otomobili hayli övünce, okurlardan haklı olarak “Ne o reklam mı yapıyorsun” tepkisi gelmişti. Ne diyeyim, okurlar da haklı. Meslek öyle bir hale getirildi ki, ciddi ciddi şüphelenseler bile haklılar ama biliyorum ki, sadece takılıyorlardı. Bana her şeyi söylerler de, bunu söyleyemezler.

        Neyse, benim yazıdan birkaç ay sonra, Peugeot 3008 “Yılın otomobili” seçildi de, benim de işkembe-i kübradan sallamadığım anlaşıldı. Bu girişi niye yaptım diyecek olursanız, sebebi şudur; bu hafta da yine Yeni bir Peugeot’yu, 5008’i denedik. Gerçi bunu 3008 kadar beğendiğimi söyleyemem ama yine de tedbiri baştan almakta fayda var.

        Peugeot 3008 bir SUV’ydi. Yani Sport Utility Vehicle, denilen sınıftan. Arazi aracı demenin, Amerikancası. 5008 ise bir monospace. Yıllar önce Renault’nun Espace modeliyle yarattığı ve çok popüler olan bir sınıf. Van tipi araçların, makul boyuta indirgenip, biraz da şıklaştırılmış hali desek olur herhalde.

        5008’i anlatmaya başlarken şunu söyleyeyim, Peugeot iyi bir tasarım ekibi kurmuş ve iyi bir tasarım anlayışı geliştirmiş. Farklı sınıflardaki araçlarında da çok başarılı bir tasarım dili tutturmuş.

        Çünkü 5008 de aynı 3008 gibi çok yakışıklı bir otomobil olmuş. Gövdesindeki her detay ince ince düşünülmüş, ince ince hesaplanmış ve otomobilin her bir santimetrekaresi ile uğraşılmış gibi bir izlenim veriyor görüntüsü. Aslına bakarsanız, 5008, 3008’e acayip benziyor. Ön ve arka görünümler hemen hemen aynı. Yandan 5008 biraz daha ince uzun görünüyor ve yere biraz daha yakın duruyor. 5008’in dış gövdesinde, pek çok ince detay var. Krom veya krom görünümlü detaylar, o kadar yerli yerinde kullanılmış ve o kadar iyi formlandırılmış ki, göze batmıyor, otomobile ucuz bir görüntü vermiyor.

        Onca krom görüntüsünün arasında, GT Line logosundaki bakır rengi detay ise çok öne çıkıyor. Test aracının bizim eskiden petrol yeşili dediğimiz, koyu yeşil boyası şahane. Bu yeşilin içinde far çerçevelerinde ve bazı başka bölgelerde koyu parlak siyah kontürler de çok şık durmuş.

        Otomobilin üstü ise lake bir siyah renge boyanmış ve cam tavan da siyah. Otomobilin içi de dışı kadar güzel dersem yalan olmaz. İç mekân çok iyi bir minimalist anlayışla dizayn edilmiş.

        İçine girince sanki Minotti mobilyalarla döşenmiş bir salona girmiş gibi oluyorsunuz. Yanları deri, ortası tweed kumaşla kaplı koltuklar, aynı kumaşın iç mekânın kapılarında ve ön konsol altında devam ediyor olması şık. Konsolda metalik detaylar ve Louis Vuitton çanta gibi duran çok kaliteli yumuşak plastikten imal edilmiş, konsol bütünüyle çok güzel. 5008’in içinde gözü rahatsız eden hiçbir şey yok. Her şey müthiş güzel.

        Kullanım kolaylığı içinse aynı şeyi söylemek zor. Koltuklar elektrikli değil, ki bu şık görünüm için bir dezavantaj.

        Otomobilin bagaj kısmında da ayrıca açılır kapanır iki koltuk var ama bu koltuklara sadece çocuklar oturabilir.

        Bazı büyük aileler için gereksinim olduğunu biliyorum ama rahat olmadıkları kesin. Gelelim kullanıma. Otomobilin anahtarsız giriş özelliğinden faydalanıp kapıyı açıyorsunuz ve sürücü koltuğuna oturduktan sonra çalıştırma düğmesine basıyorsunuz. Biraz uzunca basmak gerekiyor. 1.6 litrelik motor çalıştığı zaman hafif bir dizel gürültüsü içeriye kadar geliyor. Çok değil ama “Ben dizelim” diyor. Gördüğüm en iyi otomatik vites topuzunun kullanımı BMW’lerinki gibi ama bu çok çok daha şık. Konumu da daha iyi ve eliniz üzerindeyken BMW’nin vitesi gibi boşa geçmiyor.

        Üzerinde kumandalar olan ve çok şık deri direksiyon sürücüye iyi bir his veriyor. Ve o hisle gaza basıyorsunuz. Ne yazık ki, gaza bastığınız zaman aldığınız his, gözlerinizin aldığı zevkin çok çok altında.

        120 beygirlik motor tatsız. 5008 aheste aheste ilerlemeye başlıyor. Sonrasında sorun yok. 180 km/s sürate kadar çıkıyor ama sollama yapmak falan pek keyifli olmuyor. Bu motorla bu otomobil pek bir tın tın. Şanzıman da motor gibi. Niye bilemem, torku alabilmek için vites değiştirmekte hep gecikiyor. Allah’tan bunu direksiyonun iki yanındaki vites değiştirme kollarından çabukça yapabiliyor ve şanzımanın keyfine kalmıyorsunuz.

        7 LİTRELİK TÜKETİMİ MAKUL SAYILABİLİR

        5008’in navigasyon sistemi de, gördüklerimin en kötü Türkçe konuşanı ve en kötü programa sahip olanı. Navigasyon desteğini kimden alıyorsa Peugeot Türkiye, hemen vazgeçsin ya da kendilerini bir uyarsın. Ancak otomobil uzun yolda gayet iyi. 120 km/s süratte, onu bunu sollama derdiniz yok ise yağ gibi gidiyor yolda. Çok konforlu. Süspansiyon şahane. Frenler çok iyi. Telefonunuzu Android veya iOS uygulamaları çalışabilen 8 inçlik orta ekrana bağladığınız zaman, gayet keyifli bir müzik de dinleyebiliyorsunuz. Hatta kötü navigasyonun yerine, telefonunuzun harita uygulamasını kullanabiliyorsunuz.

        Arkada oturan yolcular için de konfor düzeyi hayli yüksek. Diz mesafeleri çok çok iyi. Tüketim değerleri de makul. 100 kilometrede 7 litre civarında bir tüketim yapıyor ama bu güce çok bile demem lazım.

        ÖNERİM BENZİNLİ

        Fiyatı da konforuna ve lüksüne göre çok iyi. 150 bin TL’lerden başlayıp, 196 bin TL’lere çıkıyor. Burada gördüğünüz GT Line dizel 196 bin TL. Ama benim size naçizane tavsiyem 5008’de dizel değil benzinli seçeneklere yönelmeniz. Benzinli GT Line 160 beygir gücünde ki, bu güzelliğe o gücün daha çok yakışacağını düşünüyorum. Üstelik de benzinli motorların çevreye dahaaz zarar verdiğini unutmayın

        Diğer Yazılar