Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OLAYI duyduğum zaman inanmakta güçlük çektim.

        Daha doğrusu inanmadım.

        “Yok canım, daha neler” dedim.

        Anlatan gazeteci arkadaşım, “Abi yemin ederim böyle” dedi.

        Yine inanamadım.

        “Ver şu telefonu bir de ben konuşayım. Yanlış anlamış olmalısın” dedim.

        İnanamadığım mevzu ne, onu anlatayım önce.

        15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili davaların büyük bölümünde şehit ailelerini ve bazı çok bildik isimleri temsil eden bir avukatın başına gelenler.

        Adı o sıralarda Boğaziçi Köprüsü olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde darbeciler tarafından öldürülen vatandaşlarımızla ilgili davada, köprüyü kesen 27 askerin çapraz sorgusu yapılmaktadır.

        Kalabalığın üzerine neden ateş açtıkları sorulduğu zaman 27 asker, “Biz halkın üzerine ateş açmadık. Biz havaya ateş açtık. Halkın üzerine ateş açan hainler bunlardı” diyerek sanık sırasında oturmakta olan bir binbaşı ve bir yarbayı gösterirler.

        Bunun üzerine şehit ailelerinin avukatı söz alır ve askerlere, “Peki siz bu hainleri etkisiz hale getiremediniz mi?” diye sorar.

        Askerler bunu yapamadıklarını söyler.

        Bunun üzerine avukat bir soru daha sorar: “Peki siz burada, bu sıralarda oturan katilleri teşhis edebilir misiniz?”

        Bu sözlerden sonra ne olur biliyor musunuz?

        Darbeciler, avukat hakkında şikâyette bulunurlar.

        Ve şikâyet üzerine Baro, avukat hakkında soruşturma açar.

        “Masuniyet karinesini” çiğnediği gerekçesiyle.

        Elbette hukukta masuniyet karinesi önemlidir ve çiğnenemez. Ama görüldüğü kadarıyla avukatın kimseyi işaret ettiği, birini suçladığı yoktur.

        Sadece askerlerin “Hain” dedikleri kişiyi niye engellemediklerini ve “Katil” dedikleri kişiyi teşhis edip edemeyeceklerini sormuştur.

        İşte o avukata telefon açarak bu anlatılanların doğru olup olmadığını sordum.

        “Aynen doğru Fatih Bey” dedi.

        Sonrasında söylediği ise daha dehşet vericiydi: “Ne yazık ki, FETÖ örgütü hâlâ etkili ve her yere ellerini uzatabiliyor. Ben bunu görüyorum.”

        Açıkçası İstanbul Barosu’nun bugüne kadar gördüğüm demokrat tavrını hep takdir ettim.

        Bu soruşturmayı ise Baro’ya yakıştıramadığımı söylemeliyim.

        **************

        ADI BİLE KABUL EDİLEMEZ

        TEK dostumuz Rusya’yla aramızda yine “pürüz” var.

        Moskova, Suriye Halkları Kongresi düzenlemeye çalışıyor.

        Türkiye’nin de bu organizasyona destek verdiğini söylüyor.

        Türkiye ise “YPG/PKK” da temsil edileceği için bu kongrenin yapılmayacağını ve ertelendiğini açıklamıştı.

        Dün Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Erteleme yok, henüz tarih belli değil” dedi.

        Türkiye’nin itirazı yerinde ve doğru.

        Fakat Türkiye açısından durumun parlak olduğunu söylemek mümkün değil.

        Kalan son müttefikimiz Rusya böyle bir tertip içindeyse, bu Türkiye açısından çok önemli bir sorundur.

        Türkiye katılsın veya katılmasın, hatta Türkiye’nin isteği kabul görüp YPG/PKK kongrede temsil edilmese bile böyle bir toplantının “adı” bile Türkiye açısından kabul edilemezdir.

        Suriye halkları dediğiniz anda artık Suriye’nin bütünlüğünden söz etme imkânı kalmaz.

        En azından müttefikimiz Rusya’yla bu konuda bir fikir birliği içinde olma, birlikte yürüme ihtimalimiz kalmaz.

        Türkiye’nin yapması gereken Rusya’yı “Suriye halkları” söyleminden vazgeçirmektir.

        **************

        FİLMİ TAKTIRAN KADI SÖKTÜREN KADI

        YILLAR önce çok yakın bir akrabamız ziyaretimize gelmişti.

        Gecenin bir saati evine gitmek için taksi çağırmamızı isteyince, “Ne münasebet. Gecenin bu saatinde ben bırakırım” dedim.

        Hemen arabaya atladım ve 15-20 kilometre mesafedeki evine bıraktım dönüyorum.

        Polis çevirdi.

        Zırhlı otomobil camı açılmıyor. Kapıyı açtım, evrakı verdim.

        Polis memuru evraka baktı, sorun yok.

        “Fatih Bey otomobilinizi bağlayacağız” dedi.

        “Niye?” diye sordum.

        “Camlarda film var” dedi.

        “Film yok. Araç zırhlı. O da orijinal camı” dedimse de dinlemedi.

        Ben altımda pijama, ayağımda ev terliği kaldım sokakta.

        Yanımda para da yok işin vahimi.

        Neyse zor bela bir taksiye atlayıp eve döndüm, evden para alıp taksinin parasını ödedim.

        Bir iki yıl önce cam filmi serbest bırakıldı.

        Şaşırdım.

        Millet de koşup cam filmi taktırdı otomobillerine.

        Aradan kısa bir süre geçti.

        Film yine yasaklandı.

        Niye serbest bırakıldı belli değil, niye yeniden yasaklandı belli değil.

        Sadece millet boşu boşuna bir araba para verip film taktırdı.

        Şimdi yine bir araba para verip film söktürüyor.

        Bu cam filmi meselesi de eğitim politikamıza döndü.

        En iyisi gidip zarar ziyan davası açmak.

        Ama filmi taktıran kadı, söktüren kadı.

        Kimi kime dava edeceksin.

        **************

        KADIN SÜRÜCÜLER İÇİN

        BANA göre cam filmi, güvenlik riski taşıyan bir ülkede olmaması gereken bir şey.

        Ancak bir şeyi de kesinlikle söylemem lazım, cam filmi bazen de gereklilik.

        Nerede mi?

        Kadın sürücülerde.

        Magandaların cirit attığı, yolda çifte bağlasan koşulmayacak düzeyde “öküzümsülerin” direksiyon başında olduğu ülkede, özellikle kadın sürücüler açısından cam filmi bazen hayat kurtarıyor.

        Çünkü yollarda öyle hayvanlar var ki, direksiyonda bir kadın sürücü gördükleri zaman, içlerinden “canavar” fışkırıyor.

        Sıkıştırıyorlar, taciz ediyorlar, takip ediyorlar, neredeyse kaza yapmaya zorluyorlar.

        Bu yasağı getirenlerin bunu da düşünmesi lazım.

        **************

        ERKEKLER BİLE YAPTIRIYOR

        DÜN günün mevzuu Ajda Pekkan’ın mutfakta çektirdiği fotoğraf.

        Daha doğrusu fotoğrafın bir bölgesi.

        71 yaşındaki Ajda Pekkan’ın 20 yaşında kızlarda bile pek görülmeyen, hatta ortalama Türk genetiğine yaştan bağımsız olarak pek uymayan poposu.

        “71 yaşında bir kadında böyle popo olur mu?”

        Olur efendim.

        Sadece kadınlarda değil, o yaşlardaki erkeklerde bile artık böyle popolar olabiliyor.

        Hatta çok ünlü bazı erkekler, hele hele kendinden yaşça küçük hanımlarla beraber olmayı bir tercih haline getiren erkekler de bir operasyonla benzer popolara sahip olabiliyorlar.

        Üstelik de rahat ediyorlar.

        Her daim minder üzerinde oturur gibi.

        **************

        BENDEN BAŞKA HERKES ÇOK BEĞENMİŞ

        GÖRÜYORUM ki, yeni AKM projesi neredeyse tam bir mutabakatla, toplumun en muhalif kesimleri tarafından da beğenilmiş.

        Galiba çıtayı çok yükseğe koyan bir ben varmışım, onu anladım.

        O zaman hayırlı uğurlu olsun.

        Bazıları ise yeni yapılacak kültür merkezinin adının yine “Atatürk Kültür Merkezi” olmasına şaşırmışlar.

        Oysa şaşıracak hiçbir şey yok.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığım ve pek çoğunuzun bana haddinden fazla öfkelenmesine neden olan programda o sırada Başbakan olan Erdoğan’a, AKM’nin ve Atatürk Havalimanı’nın yıkılacağını söylemesi üzerine “Atatürk adındaki her şeyi yıkıyorsunuz. Sorun isimleri mi?” diye sormuştum. (İnanmayan bir yerden bulup izler.)

        O da çok açık bir şekilde, “Hayır. Yeni yapılacak olan kültür merkezinin adı da Atatürk Kültür Merkezi olacak” demişti.

        Zaten o dönemden hatırımda kalan iki sözü var.

        Biri buydu. Diğeri ise Atatürk Havalimanı’nın arazisinin imara açılmayacağı.

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Siyasetçiler sonraki seçimi değil, bir sonraki nesli düşündüğü zaman.

        Diğer Yazılar