Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “BÖYLE bir kanun hükmünde kararname olur mu?” dediği zaman bir gazeteci arkadaşım, “Olmaz tabii. Yanlış okumuşsundur, yanlış anlamışsındır” dedim.

        Bir de ahkâm kestim.

        “15 Temmuz günü darbe girişimine karşı görev alanları kurtarmaya çalışıyorlardır. Bunu yayıp genel bir kural hale getirmezler.”

        Çünkü geçen ay çıkarılan ve “15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari ve cezai sorumluluğu doğmaz” diyen KHK’yı biliyordum.

        Sonra değişikliği okudum.

        Şöyle bir ek getirilmiş: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır.”

        Buna niye mi tepki gösteriyorum.

        Çünkü bu toplumsal çatışmaya “açık çek” vermektir.

        “Bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması” demek, çok ama çok geniş bir durumdur.

        Bu “silahlı” veya “silahsız” milislerin önünü açmaktır.

        Bu, yarın öbür gün olabilecek herhangi bir demokratik eylemin bile “darbe teşebbüsü” veya “teşebbüsün devamı” şeklinde yorumlatılıp “evde zor duran” kesime, “Vur, kır, parçala, bu maçı kazan” demektir.

        Ve çok açık bir biçimde, Allah göstermesin başarılı bir darbe sonunda gücü eline geçirenlerin de kendi destekçilerini korumak için kullanabilecekleri bir düzenlemedir.

        Çok açık ki, burada ya kanunun lafzı ruhunun önüne geçmiş ya da bilerek kanuna böyle bir “ruh” üflenmiş.

        Ancak bu “kötü” bir ruhtur.

        O gün güçlü kimse, onun hukukunu koruyacak bir yazım tarzıdır.

        Maksat 15 Temmuz darbe girişimine karşı mücadele edenleri korumak ise bu yasaya çok açık ve sınırlı biçimde koyulabilir.

        Ötesi farklı bir anlam ifade eder.

        *************

        YAZIK OLDU CANIM ŞİİRE

        ÇOCUKLUĞUMUZDAN beri Bursa’ya doğru her gidişimizde, Gemlik’e gelmeden yol kenarında bizi selamlardı Orhan Veli’nin sözleri:

        “Gemliğe doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma”

        Yalova’da denizi arkasında bırakıp Güney’e doğru ilerlerken, Gemlik Körfezi karşınıza çıkınca gerçekten şaşırır yolcu.

        Orhan Veli’ninki bir “erken uyarı”dır.

        Şimdi Gemlik taşınacakmış, içerilere bir yere.

        Artık “Gemlik’e doğru Gemlik’i göremeyeceksin, sakın şaşırma” demek lazım belki.

        *************

        SAVUNMA SALONDAN ATILIR MI?

        DENİZ Gezmiş’in mahkeme heyeti başkanına söylediği söz hâlâ hatırlanır.

        Mahkeme başkanı ağır ceza reisi, yüzünde acı bir tebessümle gülen Gezmiş’e sorar, “Ne gülüyorsun?” diye...

        Deniz Gezmiş’in yanıtı vecizdir:

        “Arkanızda adalet yazıyor da, ona gülüyorum.”

        O günü hatırlayanlara sordum, “Bu laf üzerine mahkeme başkanı, Deniz Gezmiş’i salondan atmış mıydı?” diye.

        Atmamış.

        Ahmet Şık ise salondan atıldı.

        Şık’ın savunmasında kullandığı argümanlar, kendini savunma biçimi, mahkeme başkanını kızdırmış ve Şık’ı salondan çıkarmış.

        Şık’ın sözlerinde mahkemeye yönelik bir hakaret yok, küfür yok, terbiyesizlik yok.

        Mahkeme başkanı, “Bu siyasi bir savunma” diyor.

        Olabilir.

        Tokmak sizin elinizde, siyasiyse, davanın içeriğiyle alakası yoksa dikkate almazsınız olur biter.

        Ne demek salondan atmak.

        Darbe dönemi yargısı bile Deniz Gezmiş’i salondan atmazken, dünkü durum adalete yakışır bir tavır değil.

        Mahkeme salonunun kutsalı “savunma” hakkıdır.

        Bu kutsalı çiğnemeye kimsenin hakkı olamaz.,

        *************

        EBOUE VE ERHAN ÖNAL

        EBOUE fakr u zaruret içine düşmüş, çok perişanmış.

        Fatih Terim ve Galatasaray yardım elini uzatmış.

        Allah Allah.

        Eboue’nin kendi sözlerinden öğreniyoruz ki, oynadığı 2.5 yıllık süre içinde Galatasaray’dan 8 milyon Euro almış.

        Çok değil, 5 yıl önce.

        Ama şimdi beş parasız kalmış.

        İyi de burada Galatasaray’ın suçu ne?

        Yahu Galatasaray’a yıllarca hizmet etmiş ve talihsiz bir hastalık nedeniyle bugün kendine bile bakamaz, yürüyemez, konuşamaz hale gelmiş Erhan Önal’ın kulüpten aldığı 1500 TL “yardımı” keseceksin, sonra 8 milyon Euro’yu alıp yok eden Eboue’ye sahip çıkacaksın.

        İyi iş vallahi.

        *************

        POLPETTE Mİ İZMİR KÖFTE Mİ?

        DÜN Sermet Severöz’ün köşesini okurken şaşırdım.

        İstanbul’daki bir alışveriş merkezinin içinde bir “Polpetteria” açılmış.

        Sermet de bunu “Pop up köfteci” diye tanımlamış ve tavsiye ediyor.

        Sevindim.

        “Galiba Türkiye normalleşiyor” diye.

        Çünkü “polpette” Sermet’in de dediği gibi bir İtalyan köftesidir.

        Ama bizim köfteden en önemli farkı, içinde “domuz” eti de olmasıdır.

        Polpette yaparken, dana kıyması ile eşit miktarda domuz kıyması da kullanılır.

        Hatta daha da lezzetli olsun istiyorsanız, kıymayı çekerken, içine biraz da “pancetta” denilen ucuz, köy işi domuz pastırmasından da koymak gerekir.

        Bunu önce fırında pişirip sonra da domates sosla birlikte makarnanın üzerine koyarsınız.

        Bizim memlekette esen muhafazakâr rüzgârlara rağmen böyle bir restoran açıldıysa ve tavsiye edilebiliyorsa, işler normalleşiyor demektir.

        Yok eğer, memleketin durumu nedeniyle içine domuz eti koymaz da danadan veya koyundan yaparsanız yaptığınız şey zaten “polpette” değil, “İzmir köfte” olur.

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Güçlü fikirlerin tartışmaktan korkmadığını bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar