Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “ŞU anda ‘askeri vesayetin’ en güçlü olduğu ülke hangisidir?” diye soracak olursanız, yanıt basit: ABD.

        ABD’de ilginç bir biçimde “askeri vesayet” tırmanıyor.

        Dengesiz Başkan Trump, “Füze yolluyoruz, savulun, heyyyyt” tweet’i atıyor.

        Pentagon’a soruluyor, “Bizim böyle bir bilgimiz yok. Başkanlığa sorun” deniliyor.

        Trump’tan hemen yeni tweet geliyor:

        “Ben ‘Şimdi atacağız’ demedim. Bir ara atacağız. Suriye’de IŞİD’i temizlediğimiz için bize teşekkür edin.”

        Örnek sadece bu değil.

        Trump “Suriye’den askerlerimizi çekeceğiz” diyor, Pentagon ertesi gün Suriye’deki askeri varlığını artırma kararını açıklıyor.

        Trump’tan yine çark geliyor.

        “Çekeceğiz dediysek bugünden yarına değil. Bize uygun zamanda” diyor.

        Bu örneklerin onlarcasını sıralamak mümkün.

        Zaten Trump’ın önü, arkası, sağı, solu dört bir yanı “general” danışmanlarla dolu.

        Pentagon’un ABD’deki etkisi giderek tırmanıyor.

        1 Mart tezkeresi nedeniyle Türkiye’ye “uyuz” olan da Pentagon olduğu için Türkiye-ABD ilişkileri de bu askeri vesayet altında kıvranıyor.

        ***********

        KENDİNİZİ ABARTMAYIN FEHMİ BEY

        FEHMİ Koru, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını sürekli gündemde tutanın o olduğunu söylememe bozulmuş olmalı ki, “Evet, 3. Dünya Savaşı’nı da ben çıkarıyorum zaten” diye esprili bir yanıt verdi.

        Yapmayın Fehmi Bey, benim böyle bir iddiam olmadı.

        3. Dünya Savaşı’nı çıkardığınızı söyleyemem.

        Her ne kadar Bilderberg toplantılarına katılmadan önce Bilderbergcileri suçlayarak her türlü melanetin ardında onların olduğunu iddia eden sizin gibi biri olsaydım, “Fehmi Koru, Bilderberg’de aldığı talimatla 3. Dünya Savaşı’na neden olabilecek gelişmeleri kışkırtıyor” gibisinden bir saçmalık da kaleme alabilirdim, ama çok şükür aklım, şuurum hâlâ yerinde. Böyle bir şey demedim, demem de!

        Fakat şöyle bir yazılarınıza bakarsanız, Abdullah Gül’ün başkan adaylığı konusunda neler yazdığınızı siz de hatırlar ve “Galiba bu konuda biraz fazla ısrarcı olmuşum” dersiniz.

        Ben bunda da bir beis görmüyorum.

        İnsanların, sevdikleri dostlarını, arkadaşlarını önemli makamlarda görmek istemeleri normaldir.

        Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı olmasının size de güç vereceğini bilmeniz, bu arzunuzu kamçılayabilir.

        Bunu da insani bulurum.

        Ama merak etmeyin size 3. Dünya Savaşı’nı çıkaracağınız gibi bir suçlama yapmam, yapamam.

        Çünkü kimin neyi yapıp neyi yapamayacağını ölçebilecek kadar izanlıyım.

        ***********

        MESAJ MI...

        BEŞTEPE’deki Roman Buluşması’nda renkli görüntüler, eğlenceli anlar vardı.

        Cumhurbaşkanı’nın, Romanların “kalender” tavrına yaptığı gönderme ise benim çok ilgimi çekti.

        Romanların yıllarca ihmal edildiğini, ekonomik açıdan çok geri bırakıldıklarını, ama buna rağmen bu ülkeye bağlılıklarından ve keyiflerinden ödün vermediklerinden dem vurdu.

        Bir anlamda “fukaralık kutsaması” yapıldı.

        Bu sözlerde acaba olası bir geleceğe mesaj mı vardı diye merak ettim!

        ***********

        ENDÜSTRİ, ‘REAL’ DEDİ

        DÜN dünyada Trump’un füze tehdidinden daha fazla konuşulan şey Real Madrid- Juventus maçındaki penaltıydı.

        Ne de olsa artık futbol dünyası, Trump gibilerin lider olduğu bir siyaset dünyasından daha ciddi bir işkolu haline geldi.

        Futbolda kalite giderek artarken siyasette kalitenin düştüğü çok açık.

        Futbol dünyası ile siyaset dünyası arasındaki benzerlik ise ikisinde de “adaletin” değil, “gücün” önemli hale geldiği.

        Juventus, Barcelona’yı elemeye çok yaklaştığı bir maçta, bir son saniye penaltısıyla Şampiyonlar Ligi’ne veda etti.

        Bu penaltı gerçekten penaltı mıydı?

        Bana göre değildi, ama asıl sorulması gereken soru şu: Bu pozisyon Real Madrid kalesi önünde olsaydı hakem penaltıyı verir miydi?

        Kesinlikle vermezdi.

        Çünkü futbol endüstrisinin gerçeği, Real Radrid’in tur atlamasını gerektiriyordu.

        Dünyanın en önemli ligi İngiltere, onu İspanya takip ediyor, ardından İtalya geliyor.

        İtalya, Roma ile zaten bir üst tura çıkmış ve bir İspanyol’u elemiş.

        Aynı durumun tekrarı ve yarı finalde hiçbir İspanyol takımının olmaması UEFA’nın isteyeceği bir şey değil.

        Bu yüzden de “mümkünse” bir İspanyol’un yola devam etmesi gerekiyordu ve fırsat çıktığı anda da bu değerlendirildi.

        Böylece bu 3 futbol ülkesi de yarı finalde olacak.

        Mesele bu kadar ekonomik.

        Peki Juventus için üzüldük mü?

        Asla.

        İtalyan futbol takımları da yıllarca bu işin böyle yürümesinden nemalandılar.

        Etme bulma dünyası.

        ***********

        ÖZKÖK’ÜN GÜLÜŞÜ TANIDIK GELDİ

        SEVGİLİ arkadaşım Ertuğrul Özkök, Aydın Doğan’a olan yakınlığı ve bağlılığıyla bilinirdi.

        Bunun ben de tanığıyım.

        Asla toz kondurmazdı, iki eli kanda olsa Aydın Bey istediği anda yanında olurdu.

        Aydın Doğan’ı kırgın olduğu zamanlarda bile bu tavrından vazgeçmedi. Son yıllarda bu sevgi ve bağlılık tek taraflı hale dönüşmüştü belki ama yine de Özkök için Aydın Doğan vazgeçilmezdi.

        Bu durum bilindiği için Özkök’ün gazetenin yeni sahipleriyle çektirdiği fotoğraf medyada çok konuşuldu, çok eleştirildi.

        Bana göre ise bir gazetecinin, gazetenin yeni patronuyla birlikte fotoğraf çektirmesinde hiçbir sıkıntı yok. Bunu kendi de istemiş olabilir, yeni patron da.

        Özkök’ün Demirören Ailesi ile çektirdiği fotoğraftaki tek sorun, Özkök’ün suratındaki tebessüm.

        Daha doğrusu “sırıtış”.

        Ben Özkök’ün bu gülüşünü son olarak Ürdün Kralı Hüseyin’in cenaze töreninde görmüştüm.

        Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’le birlikte Ürdün’e gitmiş ve bir şekilde törene sızmıştı.

        Orada da yüzünde aynı ifadeyle bir pozu vardı.

        ***********

        AH CANAYDIN AHHH!

        GALATASARAY’ın Florya arazisi de satıldı.

        238 milyon TL’ye.

        Yaklaşık 59 milyon dolar. Tabii bugünkü kurla, ileride kaç dolara düşer bilemiyorum.

        İhale sonucunu duyunca, rahmetli Özhan Canaydın’ı hatırladım.

        Galiba 2005 yılıydı.

        Bir ara bakanlık görevinde de bulunmuş bir müteahhit gelmiş ve Florya için Özhan Canaydın’la görüşmek istediğini belirtmişti.

        Bir teklif yapacaktı.

        Galatasaray’ın Florya’da tapulu 22, ecrimisille kullandığı 44 dönüm arazi için 150 milyon dolar öneriyordu. Mevcut işgal sorunlarını da onlar çözecekti.

        Bunun dışında cirodan da yüzde 5 pay vereceklerdi. O gün Galatasaray’ın borcu 40-50 milyon dolar civarındaydı.

        Yani önerilen para, borcun tam 3 katıydı.

        Nur içinde yatsın Özhan Abi, “Ben Galatasaray’ın malını satmam” diyerek reddetti teklifi. Bugün aynı arazi 59 milyon dolara gitti.

        Borcun 7’de birine.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yönettiğimiz kulüplerin malına kendi malımız gibi sahip çıktığımız zaman.

        Diğer Yazılar