Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABDULLAH Gül’ün “bilumum muhalefetin” ortak adayı olarak gösterilmemiş olması, başta Fehmi Koru olmak üzere bazılarını çok üzdü.

        Niye olduğunu anlamadığım gibi, “Armut piş ağzıma düş” anlayışının da siyasette yeri olduğunu düşünmelerine şaşırıyorum.

        Abdullah Bey, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldığı günden bu yana hiçbir siyasi faaliyette bulunmamış...

        Bir-iki tweet atarak “yarım yamalak” kimi olaylara tepkiler göstermiş...

        Hiçbir mevzuda net bir taraf olmamış...

        Ama seçimler yaklaşınca “tüm muhalefetin ortak adayı” olmak istemiş.

        Allah var, ağzından duymadık, çevresinden gelen bilgiler böyle.

        Peki niye ve hangi hakla...

        CHP’nin de desteğiyle aday olmalıymış!

        Niye?..

        Gül’ün CHP ile ne alakası var?

        Yakın çevresine, “Olan bitenden üzüntü duyuyorum ve benim de sorumluluğum olduğunu düşünüyorum” diyormuş.

        Aman ne iyi...

        CHP’nin Gül’ün adaylığını topyekûn desteklemeyerek tarihi fırsat kaçırdığını söyleyenlere sormak isterim:

        - CHP, Abdullah Gül’ü aday gösterse “Koskoca parti kendi içinden bir aday bulamadı” demeyecek miydiniz?

        - “CHP, Türkiye’nin kurtuluşunu eski İslamcı politikacılarda buldu” eleştirisini yöneltmeyecek miydiniz?

        - “2007’de Abdullah Gül seçilmesin diye ülkeyi anayasal krize soktunuz, şimdi ne değişti de adayınız oldu?” diye dalga geçmeyecek miydiniz!

        CHP doğrusunu yaptı.

        CHP’yi bu konuda eleştirenler belki bilmez ama ideoloji diye bir şey vardır siyasette.

        O yüzden doğrudur yapılan.

        Abdullah Gül’den aday olmaz mı?

        Olur elbet.

        Şahane olur.

        Ama kendi ideolojisine yakın bir partiden olursa olur.

        Mesela Saadet’ten olur.

        Cumhurbaşkanı olmaz mı?

        Oldu, yine olur.

        Ama sağ bir partinin adayı olarak gelirse olur.

        “Herkesin adayı olayım” dersen olmaz.

        “Hazır lokma olsun, çiğnemeden yutayım” dersen olmaz.

        ***********

        BOĞAZ’DA BU ENKAZ NE ARIYOR!

        HEKİMBAŞI Salih Efendi Yalısı’na çarpan geminin ortaya çıkardığı Boğaziçi imar rezaletini yazmıştım daha önce.

        Bugün de gemi çarpmasına gerek olmadan, gözümüzün önünde yaşanan bir başka Boğaziçi imar rezaletini yazmak istiyorum.

        Önceki gün Bebek’ten Ortaköy’e doğru gidiyorum.

        Kalabalık bir Boğaz günü.

        Taksi bulamadığım, taksiler yolcu almadığı için yürüyorum.

        Arnavutköy’e yaklaşırken birdenbire yanımda bir mezbelelik belirdi.

        Bilenler bilir, bir zamanlar S Restoran’ın olduğu yer. Altında da bir benzinci vardı eskiden.

        Yıkılmış.

        Daha doğrusu yıkılmamış ama tahrip edilmiş bir beton yığını.

        Enkaz.

        Beton, demirler sağdan soldan fışkırmış, bir pislik yuvası.

        Boğaz’ın kenarında.

        Tam bir rezillik.

        Merak ettim, sordum.

        Mahkemelikmiş, öylece duruyor.

        Boğaziçi İmar, Boğaziçi’nde bir eve çivi çakılsa, badana yapılsa başında bitiverir.

        Haklıdır da, bir tane Boğaziçi vardır dünyada ve güzelliğinin korunması gerekir.

        Fakat çivi çakmak yasaktır Boğaz kıyısında bir binaya ama bir yıkıntı bırakmak serbesttir.

        Boğaziçi İmar’a sormak isterim, bu rezillik orada durmalı mıdır?

        Diyeceksiniz ki, “Ama davalık”.

        İyi de en azından dava bitinceye kadar çevresine bir paravan yapmak ve bu rezilliği gözlerden uzak tutmak çok mu zor.

        ***********

        ACABA MI!

        ALMANYA’nın ve Hollanda’nın Türk siyasetçilerin kendi ülkelerinde toplantı ve miting yapmalarını engelleme kararı almalarının ardındaki gerekçeyi anlamak mümkün değil.

        Durduk yerde, düzelmeye başlayan ilişkileri bozmaktan ve seçim öncesi, yine ülkeler arası kriz çıkarmaktan başka bir işe yaraması muhtemel görünmeyen bir karar bu.

        Tek yararı, bu durumun Türkiye’de bir siyasi malzeme olarak kullanılması olabilir.

        Kimbilir belki bunu istiyor da olabilir bu ülkeler!

        ***********

        BİR ANLASAM

        BAZEN şasi kayıyor, şasi kayınca da kaporta yamuk yamuk gidiyor.

        Siyaset bilinci, tarih bilgisi zayıf olunca bu durum siyasette de ortaya çıkıyor.

        AK Partili bir belediye, Kut’ül Amare kahramanı Halil Kut’un mezarını ziyaret etmiş.

        İyi de, Halil Paşa bir İttihatçı!

        İttihatçının mezarı ziyaret edilmez mi?

        Edilir elbette ama İttihatçıları, Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı hal edenler olarak görüp kendilerine nefret kusuyor ve bu nefreti yüz yıldır diri tutuyorsan biraz garip olur.

        Ama tek gariplik bu değil ki!

        Kut’ül Amare zaferini unutturmak istediler diye geçmişe kızanlar, o zaferi ders kitaplarından çıkarıp unutturmak isteyen kişinin Demokrat Parti iktidarı ve Adnan Menderes olduğunu bilmezler mi?

        Bilirlerse bir yandan da Adnan Menderes’i niye överler!

        Dediğim gibi, anlamak mümkün değildir tüm bunları.

        ***********

        SİZE NE?

        GENÇ bir dizi oyuncusu, İtalya’da üstsüz güneşlenmiş.

        Türkiye’deki bazı meşhur ablaları bu oyuncuya anında saldırıya geçmişler.

        O ablalara sormak isterim, “Size ne?” diye.

        Kılık kıyafet bekçisi misiniz?

        Edep muhafızı mısınız?

        Siz kimsiniz?

        Hangi hakla bu konuda ahkâm kesme cüretini elde edersiniz?

        Bu hadsizliğinizin gerekçesi nedir!

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hedefe ulaştıranın hız değil kararlılık olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar