Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti'yi 12 yıldır iktidarda tutan şey ne dindir, ne imandır, ne sözde yeni Türkiye'dir, ne geçmişten alınan intikamdır, ne demokraside var olduğu iddia edilen ilerlemedir, ne de buna ekleyebileceğiniz başka şeylerdir. AK Parti'yi 12 yıldır iktidarda tutan sihirli sözcük ekonomidir.

        12 yılda zengin daha zengin olmuştur.

        Fakir ise daha fakir olmamış, en azından kendini daha fakir hissetmemiştir.

        Dış borç katlanarak artmış, Cumhuriyet tarihinin rekor düzeyine çıkmıştır, ama bunun bedeli henüz ödenmediği için bu, halka zenginlik olarak yansımıştır; yansımaya da devam etmektedir.

        Halk bu sihirli saadet zincirinin sürdürülmesi için AK Parti'ye oy vermektedir.

        AK Parti iktidarı da bu saadet zincirini sürdürmek zorundadır ki, güçlü bir şekilde iktidarını koruyabilsin.

        Bu zincirin sürmesinin koşulu ise Türkiye'ye dış kaynak aktarılmasıdır.

        Ali Babacan'ın geçtiğimiz haftalarda açıkladığı gibi Türkiye her yıl 100 milyar dolar civarında bir dış kaynağın gelmesine muhtaçtır.

        Bugünlerde bu dış kaynağın kafasında bazı soru işaretleri var.

        Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasından sonra Ali Babacan'ınki gibi "makul ve dirayetli" bir adamla, "makul" bir ekonomi politikası sürdürülecek mi, yoksa yeni Başbakan'la beraber ekonomi politikası da dış politika gibi hayalci ve maceracı bir yöne mi sürüklenecek?

        Yani kısacası Babacan kalacak mı, gidecek mi?

        Yabancı yatırımcıların, kredi derecelendirme kuruluşlarının aklındaki soru bu.

        Ben buna yanıt vereyim.

        Tayyip Erdoğan akıllı ve pragmatik bir adamdır.

        Esip yağıp gürleyebilir, ama günün sonunda hesabı yapar.

        Bugün de o hesabı çoktan yapmıştır ve Babacan'sız bir ekonomi ile Babacan'lı bir ekonominin kıyaslamasını yapmış, kendisine, AK Parti'ye, Türkiye'ye hangisinin gerekli olduğunu hesaplamıştır.

        Bu yüzden de bana göre yeni hükümette koltuğu en garanti isim Ali Babacan'dır.

        Ali Babacan'ın Bakanlıktaki odasını topladığı iddialarına Babacan'ın ekibinin verdiği yanıt ise şöyledir:

        "Hazirana kadar odayı toplamamız söz konusu değil. Sonrası Allah kerim."

        Coca Cola'nın büyük ortağı Katar emiri ve Suudi aile

        ANADOLU'nun bir ilçesinde çok lezzetli yemekleri ile ünlü bir lokantadayım.

        Arkamdaki masada 6 kişilik bir aile yemek yiyor.

        Baba tipik bir muhafazakâr.

        Sakal, kılık, tarz çok net.

        Yanında eşi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın. Çarşaflı. Başları örtülü iki genç kız. İki de erkek çocuk.

        Yemekleri masaya gelince iki oğlan "Kola de getirsene" diyorlar garsona.

        Garson da hemen iki kutu Coca Cola getiriyor.

        Garson tam kutuları açıp servis edecekken baba garsonun kolunu tutuyor.

        "Başka kola getir" diyor.

        Garson delikanlı anlamıyor.

        "Başka marka evladım" diyor.

        Garson "Başka marka yok abi" deyince "Patronu çağır" diyor ve patron kasa arkasındaki koltuğundan zar zor kalkıp geliyor.

        Belli ki, tanışıyorlar.

        Adam kızgınlıkla "Yahu burada hâlâ bu pisliği satıyorsun. Bunlar bizim düşmanımız. Bunlar Siyonist. Katil. Kan içiriyorsun bize. Satma kardeşim bunu. Satacaksan da biz buraya gelmeyelim artık" diyor.

        Patron ezilip büzülüyor. Sanki bir katile yardım yataklık yapmakla suçlanıyor gibi. Kızarıyor, "Abi biz bu işlerden anlamayız. Herkes bunu istiyor. Yıllık anlaşma yapıyoruz. Bize de bir sürü malzeme veriyorlar. Şimdi 'Satmıyorum' desem bir sürü zararım olacak. Ne yapayım" diyor.

        Adam ısrarlı "Satma kardeşim. Bunların zararı Müslümanlara" diyor.

        Dayanamayıp konuya giriyorum.

        "Bir şey söyleyebilir miyim?" diyorum.

        Hepsi bana dönüyor. Adam "Fatih Altaylı mı?" diye soruyor.

        "Evet" diyorum.

        "Buyrun tabii" diyor.

        "Kusura bakmayın ne içeceğinize karışmak haddim değil ama kulak misafiri oldum. 'Bunlar Siyonist, bunlar İslam düşmanı' dediniz ya, Coca Cola'nın sahibi kim biliyor musunuz?" diye soruyorum.

        Gayet kendinden emin. "Yahudiler" diyor.

        Gülüyorum.

        "Bakın," diyorum "Coca Cola halka açık bir şirket. Hisselerinin yüzde 80'i yüz binlerce küçük yatırımcıda. Yüzde 20'ye yakını ise hemen hemen eşit olarak 5 kişiye ait. Bu 5 kişinin 2'si yani o dev şirketin hemen hemen yüzde onu kimin biliyor musunuz" diyorum.

        "Kimin?" diyor.

        "Yüzde 5'e yakını Katar Emiri'nin. Yüzde 5'e yakını da Suudi Arbistan'ın en zengin ailelerinden Olayan Ailesi'nin. Yani şirketi control eden hisselerin büyük bölümü Müslüman Araplarda" diye açıklıyorum.

        "Yok canım" diyor.

        "İnanmıyorsanız araştırın" diyorum.

        "Estağfurullah ama yine de araştıracağım" diyor.

        Araştırdı mı bilmiyorum.

        Ama araştırdıysa bulduğundan çok da memnun olmadığından eminim.

        Öcalan'ınkine hazır olun

        DİYARBAKIR'da PKK'nın kurucularından Mahsun Korkmaz'ın heykelinin dikilmesi "sözde" bir tepkiye neden oldu.

        Epey bir mail geldi ve "Niye tepki göstermiyorsun. Bu konuda söyleyecek iki lafın yok mu?" diye sordu pek çok kişi.

        Benim anlamadığım şudur.

        Buna niye şaşırdınız?

        Ne bekliyordunuz?

        Benim şaşırdığım ve garip bulduğum Mahsun Korkmaz'ın heykelinin dikilmiş olması değil, Öcalan'ın heykelinin hâlâ dikilmemiş olmasıdır.

        Bakmayın siz Mahsun Korkmaz'ın heykelinin valilik tarafından indirilmiş olmasına.

        Üç vakte kadar Öcalan'ın heykeli de dikilir.

        Kolay kolay da indirilmez.

        Hükümet de heykeli PKK'nın değil Suriyeli Kürtlerin ve PYD'nin diktiğini açıklar.

        Yeni Türkiye böyle bir ülke.

        Alışın artık.

        Ya alışacaksınız ya tasfiye olacaksınız.

        Hükümet yalakası gazeteciler öyle diyor.

        Ben onların yalancısıyım.

        Hoop bir dakika

        BİR gazete, bir siyasetçiye hele hele Başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlandığı iddia edilen bir siyasetçiye yakın durmak, hoş tutmak, yağ çekmek isteyebilir.

        Ama bunu bir yazarın, amacı hiç de öyle olmayan bir yazısının sadece o bölümünü kullanarak yazarın niyetini aşarak yapmaz.

        Yaparsa ayıp eder.

        Ahmet Davutoğlu'na yağ çekmek isteyebilirsiniz.

        Ki zaten bunu yapan şahane yazarlarınız var. Söyleyin onlara dozu artırsınlar.

        Ama bunu benim üzerimden yapamazsınız.

        Benim Davutoğlu ile ilgili düşüncem 12 yıldır bellidir ve Başbakan olacak diye değişmemiştir.

        Hata

        DÜNKÜ yazımda Selanik Konsolosluğu yazmışım.

        Gümülcine olacaktı.

        Özür dileyerek düzeltirim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çocuklarımıza kendi ülkelerinde yaşama hakkını miras bıraktığımız zaman.

        Diğer Yazılar