Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Latin Amerikalı Müslüman dinadamları önünde yaptığı konuşma aslında verimli bir tartışmayı tetikleyebilirdi. Tayyip Erdoğan’ın her çıkışında olduğu gibi, bu da, günlük siyasetin etkisiyle kaba bir sataşmaya dönüştü.

        En nâziği “Ne yani, Amerika’yı yeniden mi keşfedeceğiz?” diye özetlenebilecek bir sataşmaya...

        yazdım

        Gırnata’nın (Granada) düşmesiyle Endülüs’teki İslâm egemenliği 1492’de sona erdi. 1492 Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını tesadüfen ‘keşfedeceği’ seyahate çıktığı yıldır aynı zamanda...

        “Amerika’yı ilk kim keşfetti?” diye bir tartışma açılabilse, belki 800 yıl ayakta kalmış ‘Avrupalı İslâm’ modeli Endülüs’ün yok olmasının, Müslümanlar-arası bir dizi çatışma ve husumet sonucunda gerçekleştiğine değinme fırsatı da bulabilirdik. Müslüman yönetimlere sahip Osmanlı ve Mısır birbirine düştüğü, Kuzey Afrika’nın (bugünkü Fas) da Endülüs’ü egemenliği altına alma gayretindeki Hıristiyan güçlerle ticari ilişkileri bulunduğu için, Gırnata’dan yükselen ‘imdat’ çığlıkları cevapsız kalmıştı.

        Ne yapalım, bu toprakların talihi böyle; tarihi ise olana göre değil, oldurulana göre yazılıyor...

        Tarih, çoktandır bilindiği üzere, gâliplerin, çatışma ve çekişmelerde üstün gelenlerin istediği biçimde yazılıyor. Tarih yazımında ‘national myth’ diye bilinen bir ‘gerçek’ bu. Yeni ulus oluşturmada, bazı gerçekler gizlenerek, bazıları değiştirilerek, bireylerin yeni kimliği fazla sorgulamadan benimsemesi amaçlanıyor. Bunun için başvurulan en etkili yöntem de, tarih yazımı.

        Bütün kültürlerde ‘alternatif tarih’ diye adlandırılan bir alan ve bu alanla meşgul tarihçiler var; alternatif tarihçiler ‘kurucu mit’ sevdası yüzünden gizlenmiş ya da değiştirilmiş gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba harcıyorlar.

        Prof. Mete Tunçay ve aynı yoldan yürüyen Prof. Cemil Koçak, Prof. Hakan Y. Erdem gibi tarihçiler, bütün ideolojik zorluklara rağmen, bizde de Cumhuriyet’in ‘kurucu mit’ vurgunu konularını, sahihi sahtesinden ayırarak, ayıklama çabasındalar.

        Tarihi gerçeklerin mitler gerisinde gizlenmesi durumu yalnızca bize mahsus değil; hemen her ülkenin tarihinde mistifiye edilmiş sayfalar bulunuyor. Bu yılın 100. yıldönümü olması vesilesiyle Birinci Dünya Savaşı hakkında çıkan yüzlerce kitap ve binlerce makalenin önemli bir bölümü, ulusal gurur yüzünden geniş kitlelerden saklanan savaş gerçekleri üzerinde yoğunlaşıyor.

        eserin röportaja kitabı not düştüğü kitapları

        Utansalar bari...

        Diğer Yazılar