Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlıktaki elveda, aslında bir dilek. Ya da bir başka deyişle son bulmasını istediğimiz tüm olumsuzlukların ortadan kalkması için iyi niyetli bir temenni... Kim bilir, belki de ütopya!..

        Türk basketbolu için bir “şölen gibi” geçmesini hayal ettiğimiz Fenerbahçe-Galatasaray serisinin dönüp dolaşıp yine gerilim filmine dönüşmesiydi elbette içimizi burkan...

        Onca yıl, müessese kulüplerinin rakipsiz kaldığı basketbola girsinler, tribünleri doldursunlar, rekabeti arttırsınlar diye yolunu gözlediğimiz “ezeli rekabetin” paydaşlarının, pasta büyüyüp de rekabet arttıkça bu tip çatışmaların tarafı olacaklarını hesap etmemiştik tabii ki...

        Aslında seri çok da güzel başlamıştı. İki ezeli rakip arasında geçmişte yaşananlara bakıldığında, Ülker Arena’daki ilk iki maç, ufak tefek sıkıntılar dışında, son derece medeni bir ortamda oynanmış, özellikle serinin ikinci maçı, tam da görmek istediğimiz düzeyde “centilmence” geçmişti. Ama seri Abdi İpekçi’ye taşındığında ne yazık ki ortalık yine toz duman olmuştu.

        Küfrü, sahaya atılanları ne yazık ki son birkaç yıldır İpekçi’de duymaya, görmeye alışmıştık. Ama ya Fenerbahçe’nin coachu Zeljko Obradovic’in yüzüne tükürülmesi?.. İnanın böyle bir rezaleti daha önce hiç yaşamamıştık. Küfür için, sahaya atılanlar için ceza veriliyor, saha kapatılıyor; öyle de oldu zaten... Ama esas acı olan ve cezai karşılığı olmayan şey, rakibiniz dahi olsa böylesine kariyerli, efsaneleşmiş ve üstüne üstlük “beyefendi” bir spor adamına yapılan bu büyük ayıptı.

        Geçmişte de günümüzde de taraftarı provoke eden kulüp başkanını, yöneticileri, antrenörleri ve sporcuları gördü ve hala görmekte bu ülke... Ama Türkiye’ye geldiğinden beri bu anlamda “en güzel örnek” olan, rakiplerine yönelik saygıdan başka bir söz ağzından çıkmayan bir coacha bu yapılmamalıydı. Tükürüğü ayrana dönüştürme gayreti de cabasıydı. Bu çirkinliğe koca camiadan tek reaksiyon veren ve meslektaşına sahip çıkan coach Ergin Ataman oldu.

        Neyse; olan oldu artık. Bundan böyle, en azından yakın gelecekte sadece basketbolun konuşulduğu, tribüne oynamanın değil sahada oynamanın prim gördüğü, nefretin, kinin olmadığı derbiler izleriz; inşallah...

        Seyircisiz derbinin tadı tuzu yok; doğru. O zaman ne yapılacak? Popülist tavırlar ve açıklamalarla taraftarları “gaza getirenler” yönetim kadrolarından elenip, onların yerini spor ruhunu özümsemiş, aklıselim insanlar alacak. Yasalar uygulanacak. Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak, kayırılmayacak.

        Dünkü tatsız tuzsuz maçı soruyorsanız eğer... Gerilimin yıprattığı net biçimde görülen iki takımın mücadelesinde Fenerbahçe, 3. vitesle başladığı, 2. vitesle bitirdiği oyunda ikinci yarıdaki kıpırdanışıyla kupanın bir ucundan tuttu. Kaptan Melih’in ateşlediği Sarı-Lacivertliler’de Dixon standartları tutturup, Udoh ve Vesely de ikinci yarıda taşın altına elini sokunca Kanarya 12 sayıdan geri gelip finale uçtu. Galatasaray ise dar rotasyonla üst üste zorlu maçlar oynamanın dezavantajını belki de en fazla dün hissetti.

        Diğer Yazılar