Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sene 1991.... İzmir Eşrefpaşa Belediye Hastanesi’nde diş hekimi olarak göreve başladığım çömez yıllarım. O yıllarda henüz hastane restore edilmemişti.

        Orjinal haldeydi.

        Metruktu ama tarih kokardı.

        Upuzun bir koridorda yan yana her branştan poliklinikler vardı. Bizim diş polikliniği de onların ortasında bir yerlerdeydi...

        Bir gün hasta bakıyorum, zil çaldı. Personelimiz “Hocam misafirimiz var” dedi. Gelen misafir Tarık Akan’dı. Şaşırmıştım.

        Afedersiniz” Hastaneye film çekimi için geldik. Benim yıllardır diş hekimi fobim var. Hazır gelmişken bu fobimi yenebilmek için sizi seyredebilir miyim” dedi. Lafı mı olurdu?...

        Çaylar kahveler söylendi.

        On dakikalık sohbette kırk yıllık arkadaş gibi olduk. Sonra film ekibi çekim için ona seslendi. Senaryo gereği koridorda ağlayarak yürüyecekti.

        Dün gibi hatırlıyorum.

        İki dakika izin istedi. Konsantre oldu. Başladı ağlayarak yürümeye... Şaşırmıştım. Bu nasıl bir şeydi? Sanatçılık bu olmalıydı.

        Duyarlılık, işe konsantre olmak ancak bu kadar olabilirdi?

        Hayran olmuştum.

        Bu arada Atatürkçülük ona inanılmaz yakışıyordu. Kısacık sohbetimizde benim Atatürk sevdamın onunkinin yanında çok hafif kaldığını anladım.

        Aradan yıllar geçti.

        İstanbul da misafirdim. Eski futbolcu arkadaşlarım Feridun Alkan, Hasan Olpak ve Rıdvan Dilmen beni Kumkapı’da yemeğe götürmüştü. Orada karşılaştık.

        Yan masada bayan arkadaşıyla oturuyordu. Beni hatırladı. Geldi muhabbetle sarıldı. Beni yine şaşırtmıştı....

        Nur içinde yat, her anlamda gerçekten dev adam...

        Diğer Yazılar