Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kamu düzeni yoksa demokrasi de, özgürlükler de olmaz. Kürt siyasi hareketinin Kobani’deki Işid katliamını “bahane” ederek halkı sokağa çağırması sonucu bölücü terör örgütü PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’daki il ve ilçelerimizi yakıp-yıkması, katliama girişmesi, polislerimizi şehit etmesi, 40 yurttaşımızı öldürmesi, ülkemizde kamu düzenini ve kamu güvenliğini tahrip etmiştir.

        Bu arada PKK’nın bıraktığı yerden yeniden başlayarak yol kesmesi, kimlik kontrolü yapması, karakollara saldırması, iş makinelerini yakması ve kamu yatırımlarını engellemesi “çözüm süreci” umudunu da dinamitlemiştir.

        Kamuoyunda ağırlık kazanan görüş PKK’nın çözüm sürecini kendi lehine çevirerek “siyasi mevzi” kazandığı şeklindedir.

        Bu bağlamda hükümet, “Kobani ayrı, çözüm süreci ayrı” şeklinde görüş bildirirken, İmralı, Kandil ve BDP, “Kobani düşerse çözüm süreci biter” diyor.

        Oysa Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi çözüm süreci, kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin alternatifi olamaz.

        Devletin etkinliği ve caydırıcı gücü, kamu düzeni ve güvenliği, çözüm sürecinin “sigorta”sıdır.

        Zaaf içindeki devlet, hem kamu güvenliğini sağlayamaz, hem de terörle mücadelede elini zayıflatır. Bu nedenle çözüm süreci şeffaf olmalı, sürece halkın katılımı sağlanmalı ve bu konuda yapılan eleştiriler, “susun, süreç zarar görür” tehditiyle bastırılmamalıdır. Halkın katılımının olmadığı, şeffaflıktan uzaklaşıldığı, eleştirilerin tehditle bastırıldığı, belirsizliğin ve güvensizliğin hakim olduğu bir ortamda “çözüm” sağlamaz, olsa olsa terör örgütü “cüret” kazanır, şımarır ve “pazarlık marjı”nı yükseltir. Genel kanı İmralı’nın, Kandil’in ve BDP’nin sert ve tehditkar söylemlerinin, buna karşılık kamu yönetiminin bölgede “etkin” değil “edilgen” konumda olmasının yarattığı ortamın hükümeti “tavize zorladığı” şeklindedir.

        UMUT VERMİYOR

        Etkisiz muhalefetle demokrasi zayıflar. Demokrasinin, kişi hak ve özgürlüğünün güvencesi siyasal iktidar değildir. Demokrasinin ve özgürlüklerin güvencesi ve sigortası güçlü ve etkili muhalefettir. İktidarın varlığı bir yönetim şeklini demokrasi yapmaz. Demokrasiyi etkili, topluma güven veren, halka dokunan, çözüm önerileri sunan ve iktidar olacağı konusunda umut veren muhalefet iktidarın aşırılıklarını, demokrasi dışı eylemlerini frenleyerek demokrasiyi sürdürülebilir kılar. Ancak CHP topluma güven, umut ve moral veremeyen bugünkü liderlik anlayışıyla ve mevcut yönetim kadrolarıyla demokrasinin güvencesi ne yazık ki olamamaktadır.

        30 Mart yerel yönetimler seçimi ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olan, 2015 Haziran’da yapılacak milletvekili genel seçimlerini de şimdiden kaybedeceğinin görüntüsünü veren CHP, demokrasiyi etkili ve güçlü muhalefetten yoksun bırakarak uçamayan “tek kanatlı kuşa” döndürmüştür.

        Aynı şekilde MHP de kendisinden beklenen etkili muhalefeti yerine getirmediği gibi, birçok zamanda da iktidarla kritik konularda ortak hareket ederek destek sunmaktadır.

        Tüm bu nedenlerle ekonominin kötüye gidişinden, enflasyonun ve işsizliğin artmasından, büyümenin yavaşlamasından, yoksulun daha yoksul, zenginin daha zenginleşmesinden, kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin sarsılmasından, ülkenin “bölünme” noktasına gelmesinden iktidar kadar anamuhalefet görevini hakkıyla yapamayan, halkına umut veremeyen ve halkın sarılacağı “dal” olamayan CHP’de sorumludur.

        Sonuç olarak: Devletin caydırıcılığı azalırsa, gücü üzerinde “tereddüt” oluşursa terör örgütü cesaretlenir ve böylece “çözüm” de zorlaşır.

        Diğer Yazılar