Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Esnaf toplumu ayakta tutan temel dayanak olmanın yanında huzurun ve “sosyal dayanışma”nın da sigortası işlevini görmektedir. Geleneksel “bakkal amca” ise “mahalle kültürü”nün oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle ekonominin hangi yönde yol aldığının göstergesi esnafın ve sanatkârın içinde bulunduğu durumdur.

        Esnaf siftah etmeden kepenk kapatıyorsa, sattığı malın yerine yenisini koyamıyorsa, borç yükü altında eziliyorsa, kent içindeki AVM’lerin oluşturduğu “haksız rekabet” ortamında kaderine terk edilmişse, ekonominin “insan ve toplum odaklı performans” gösterdiği söylenemez.

        Büyük sermaye guruplarının “perakendecilik sektörü”ne girerek mahalle aralarına kadar uzanıp zincirler oluşturması; esnafa nefes alabileceği bir alan da bırakmamıştır.

        Bunun yanında, hazırlanan son yasa tasarısında, AVM yatırımlarının ÇED “Çevresel Etki Değerlendirme” raporundan “muaf”tutulması, kent içinde, parası olanın istediği yerde AVM inşa etmesinin önündeki engelleri kaldırmış, yolunu açmıştır. Bunun yanında, AVM’leri kent dışına taşımayı öngören ve uzun süredir bekletilen “market yasası” bir türlü çıkarılmamaktadır. Son 10 yılda, 1.3 milyon esnaf kepenk kapatıp sefalete sürüklenenler zincirine yeni halkalar olarak eklenmiştir. Yapılan değerlendirmelere göre, ülke genelinde AVM sayısı 350’ye ulaşmış ve bu sayının 2015’de 432’ye, 2016’da da 450’ye yükselmesi tahmin edilmektedir.

        Oysa kent içinde açılan yeni her yeni AVM, gros ve süpermarket; esnafın ve mahallenin “bakkal amcası”nın boynuna asılan bir “ölüm fermanı”dır.

        Öte yandan kentlerin merkezi yerlerine dikilen AVM’ler, halkın ortak kullanım alanlarını yani soluk almamızı sağlayan yeşil alanları ve kentlere kimlik kazandıran meydanları yok ediyor, küçük işyerleri ve mağazalar da tek tek kapanıyor.

        YOKSULLUK ARTIYOR

        Yaşanan ekonomik ve sosyal süreçte esnaf ile birlikte halkta yoksullaşmaktadır. İstatistiklere göre; “maddi yoksunluk” oranı %49.7’ye ulaşmıştır.

        Bunun açık anlatımı nüfusun yarısı, yani 2 kişiden biri “maddi yoksunluk” içindedir. Her 5 kişiden 4’ü “evden uzak 1 haftalık tatil yapacak” parasal güçten de yoksundur. Halkın %65.4’ü de alışverişlerini “borç”la yapıyor ve sürekli taksit ödüyor. Bir tarafta yaygınlaşan yoksulluk, diğer tarafta artan işsizlik toplumu giderek cendereye sıkıştırmıştır. İşsizlik de, enflasyon da %10’a ulaşmış ve gençlerdeki işsizlik oranı da %20’ye yaklaşmıştır. Bunun açık ifadesi her 5 gençten 1’i işsizdir. Kişi başına düşen ulusal gelir de, bir türlü 10 bin doların üzerine çıkamıyor.

        Sonuç olarak: Esnafın yoksullaşması kader değildir, toplumsal dayanışmamız ve huzurumuz için tehlike işaretidir.

        Diğer Yazılar